Son günlerin en çok dikkat çeken tartışmalarından biri, malûm: Netflix!
Adalı komşularımız, konusunu 1974 Temmuz’undan alan “Famagusta” adlı bir dizi çektiler…
Dizi, henüz yayına girmeden kendi içimizde öylesine bir tartışma konusu oldu ki, nihayetinde devreye, Türkiye – RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu) de girdi…
Ne diyor haber:
– “RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Rum propagandası içeren Netflix’in “Famagusta” isimli dizisiyle ilgili açıklama yaptı. Netflix ile gerekli görüşmeleri yaptıklarını söyleyen Şahin, dizinin Yunanistan dışında yayınlanmaması konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu.”
* * *
Bu arada, “Famagusta” dizisinin yapımcısı Kullis Nikolau da “Famagusta” dizisinin Netflix’te gösterilmesine Türklerden gelen sert tepkiler üzerine bir açıklama da o yapmak ihtiyacını hissetti.
4 Eylül 2024 tarihli Alfanews’in haberine göre, Kullis Nikolau şöyle dedi:
– “Bu, gerçek olayların içine yerleştirilmiş bir kurgu ürünüdür ve izleyici bunu bilmektedir. Olayların gerçekliğini sorgulayan herkes, ister Türkiye Kültür Bakanı olsun isterse başka biri, ben Kullis Nikolau olarak söylüyorum, onu Kıbrıs’ta ağırlayabilirim. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasal havaalanından geçebilir ve bizim misafirimiz olarak gelip, olayları yaşamış insanlarla konuşabilir.”
* * *
İşte bu tartışmalar bana, Kıbrıs Türk Milli Mücadele Tarihimiz adına Türk sinemasında çekilen, ancak dönemin hassasiyeti nedeniyle gösterimi yasaklanan “Kıbrıs’ın Belâsı Kızıl EOKA” adlı ilk filmi anımsattı.
Konuyu bilenleri, elbette vardır.
Lâkin o ilk filmin üzerinden tam 65 yıl geçmiştir ve bilmeyenleri – duymayanları da var…
Hani, Nasreddin Hoca’nın “bilenler bilmeyenlere anlatsın” dediğince, bildiğimi anlatmak, paylaşmak istiyorum.
* * *
Kıbrıs’ta, 1 Nisan 1955 günü EOKA’nın faaliyete başlaması; aynı zamanda, Ada üzerinde yüzyıllardan beri karma yaşayan Kıbrıs Türk ve Rum halklarının süreç içerisinde giderek yoğunlaşacak ve bir noktadan sonra da Türkler aleyhine gerçek bir insanlık trajedisine dönüşecek olan kanlı çatışmaların ilk kilometre taşını da oluşturur.
1 Nisan 1955’ten, Türkiye’nin, Kıbrıs üzerindeki garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 sabahı gerçekleştirdiği Barış Harekâtı’na değin aradan geçen 19 yıl boyunca adada yaşananlar yalnızca gazete sayfaları arasında kalmamış; yazınsal, sözel ve görsel aktarımlarla kültür – sanat ürünlerine de yansımışlardır.
Ada üzerinde yaşam süren Kıbrıs Türk edebiyatçılarının, sahne sanatçılarının, ressam ve heykeltıraşlarının yanında, zaman zaman müzisyenlerinin de düşünsel ürünlerine taşıdıkları savaş ve direniş yılları; Kıbrıslı Türk aydınlarını olduğu kadar, asırlardan beri güçlü bir kardeşlik bağıyla iç içe oldukları Türkiyeli aydın ve sanatçıları da derinden etkilemiştir.
1950’lerin ikinci yarısından sonra önce Anadolu Halk Ozanları, ardından Türk Sineması ve bunların paralelinde kentli aydın ve sanatçılar, Kıbrıs Türklerinin Milli Mücadele Yıllarını süreç içerisinde roman,şiir, plâk, film ve diğer kültürel ürünlerine de büyük bir duyarlılık ve kardeşlik bağlarından gelen ortak acıyla taşımışlardır.
* * *
Genelde, Kıbrıs Türklerinin Millî Mücadele Yıllarına (1955-1974), özelde, “Erenköy Direnişi” (1964) günlerine dair Anadolu HalkOzanlarının şiir, türkü ve ağıtlarından hemen sonra, Türk Sineması da Kıbrıs’ta yaşanan insanlık trajedisine sırtını dönmemiş, ilgi göstermiş ve ilki 1959 tarihli olmak üzere 1975 yılına değin toplam 23 sinema filmi üretmiştir.
Bu 23 filmin ilk kilometre taşı, “Kıbrıs’ın Belâsı Kızıl EOKA” adlı filmdir.
Filmin çekim yılı, 1959’dur.
* * *
“Kıbrıs’ın Belâsı Kızıl EOKA” adlı filmin çekildiği 1959 yılı, aynı zamanda, bir yıl sonra (16 Ağustos 1960) iki halkın (Türk-Rum) eşit ortaklığında kurulacak olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ön görüşmelerinin ve diplomatik toplantılarının da Londra’da yürütüldüğü yıldır… Londra toplantılarında dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, önemli rol oynamaktadır…
Film, işte bu süreç içerisinde çekilir…
Kıbrıs’ta katliama uğrayan bir taburun öyküsünün anlatıldığı bu ilk filmin senaryo yazarı öğrenilememiş, ancak, yönetmen Sn. Nişan Hançer’in bir senarist olduğu da dikkate alındığı zaman filmin senaryo yazarının da kendisi olabileceği düşüncesi, güç kazanmaktadır.
Yapımcılığını Sezin – Artun Film Şirketinin üstlendiği bu filmde rol alan oyuncular ise Sezer Sezin, Kenan Artun, Sadri Alışık, Kemal Edige, Hulusi Kentmen, Kenan Pars, Nuri Genç ve Niyazi Vanlı idi.
* * *
Kıbrıslı Türklerin EOKA karşısında verdikleri varoluş savaşımına ilişkin bu ilk sinema filmi ne yazık ki çekildiği günlerde gösterime giremez, uzun süre yasaklanır ve ancak yıllar sonra bu kez “Vatan Uğruna” adıyla izleyici karşısına çıkabilir…
* * *
Filmin, dönemin hükümet yetkililerince gösteriminin yasaklanması gerekçesi ise kuruluş çalışmaları yürütülen “Kıbrıs Cumhuriyeti” öncesinde Londra’da devam eden, diplomatik temaslardır…
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, diplomatik temasların yoğunlaştığı bir süreçte filmin gösterime girmesini doğru bulmaz ve masada bulunan İngiliz ve Yunan diplomatlarına karşı “bir iyi niyet jesti” olarak filmin gösterimini, yasaklar.
Araştırmacı yazar Sn. Ahmet Erdengiz, filmle ilgili şu bilgileri verir (1):
* * *
-“‘Kıbrıs’ın Belâsı Kızıl EOKA’, Nişan Hançer’in (1923-1997) yönetmenliğinde çekilir. Konusu, bir Türk taburunun Mağusa’da tuzağa düşürülerek katledilmesi ile ilgilidir. Bu film Kıbrıs konulu ilk film olmasının yanısıra başka ilkleri de beraberinde getirir.
Bu Sezin-Artun Film Şirketinin ilk ve tek filmidir; çünkü film Türk Hükümetince yasaklanan ilk Türk filmi olması hasebiyle gösterilememiş ve yapımcılarını büyük zarara uğratmıştır…
Yasaklanma nedeni ise 1959 yılında imzalanan Zürih ve Londra Antlaşmaları ile Türkiye ve Yunanistan arasında oluşan iyi ve dostane havanın bozulmaması idi.”
* * *
Kıssadan hissesi:
Ne diyor “Famagusta” dizisinin yapımcısı Sn. Kullis:
– “Bu, gerçek olayların içine yerleştirilmiş bir kurgu ürünüdür…”
Kurgu! Yani, “ben yaptım oldu, atmasyonu çok!” demek istiyor…
Kimsecikler canını, sıkmasın lütfen…
Ve yine: Tee 1959 yılında, Kıbrıslı Türkler adına çekilen ilk sinema filmini “bir iyi niyet jesti” olarak yasaklayan Türkiye hükümetinin göstermiş olduğu olgunluğun, nezaketin ve zarafetin aynısını; tarihi çarpıtmak adına bile bile “bu bir kurgu ürünüdür!” diyenlerden de hiç beklemeyiniz lütfen!
* * *
Notlar:
Ahmet Erdengiz, Türk Sinemasında Kıbrıs Filmleri (1959-1974), Halkbilimi (Halk Sanatları Vakfı Yayını), Yıl: 20, Sayı: 54, Mavi Basın Yayın Ltd, Lefkoşa, 2006, s. 147-152.
Yorumlar kapalı.