Bülent Fevzioğlu

Hasıl-ı Kelâm Netice-i Meram…






Sn. Hristodulidis’in “Yalan”ı, Rum basınında tartışılmaya devam ediyor.

   Haravgi gazetesinde yer alan makalesinde, Sn. Mihalis Mihail, soruyor:

 

*     *     *

   – “Hristodulidis Mağusa’daki bir etkinlikte, BM Genel Sekreteri’nden, 13 Ağustos’ta üçlü bir görüşme için davet aldığını ve kendisinin bu davete olumlu yanıt verdiğini söyledi. Buraya kadar her şey normal… Ancak ertesi günü, davet, nabız yoklamaya dönüştü.

Guterres’in sözcüsü tarafından, herhangi bir davet yapılmadığı teyit edildi.

   Tüm bu gelişmeler, bazı soru işaretlerine neden olmaktadır.

– Hristodulidis, ne yapmaya çalıştı?

   Nabız yoklamadan bahsetmesi için, BM tarafından yetkilendirildi mi?

   Bu, Hristodulidis’in ciddi bir faaliyeti miydi?

   Biz bunun, ciddi bir faaliyet olmadığı yanıtını veriyoruz.

   O halde Hristodulidis’in amacı, Ersin Tatar‘ı ortada bırakmak mıydı?

   Eğer böyleyse, o zaman neden, sürekli olarak suçlama oyununa girmek istemediğini söylüyor?

Hristodulidis, bu faaliyetiyle Kıbrıs sorununda gerçek bir hareketlilik için oluşan çatlağı, ortadan kaldırmış mıdır?

   Açık olmak gerekirse, Guterres’in kişisel temsilcisinin ziyaretleriyle şu ana kadar herhangi bir hareket olduğunu söyleyemeyiz.

Holguin, müzakereleri yeniden başlatma olasılığını araştırıyordu.

   Sonuç, diğer tarafın tutumu nedeniyle olumsuz oldu.

   Peki, Hristodulidis’in açıklamasının, amacı neydi?”

 

*     *     *

Sn. Mihalis Mihail’in son cümlesi, çok ilginç. Diyor ki:

– “Sonuç, diğer tarafın tutumu nedeniyle olumsuz oldu.”

   “Diğer taraf” kim?

Sn. Tatar!

Sn. yazar, Sn. Hristodulidis’e peş peşe sorular soruyor, “ne yapmaya çalıştın, amacın neydi, Tatar’ı ortada bırakmak mıydı?” diyor, sonra da kalkıp – hani, “güler misin ağlar mısın?” misali, “Sonuç, diğer tarafın tutumu nedeniyle olumsuz oldu” diyor!

Bu sıcaklar, fena sıcaklar…

Belli ki kimilerinin beynini, fazla mıncıklar!

 

*     *     *

Aynı gün (8 Ağustos) aynı gazetede (Haravgi) makalesi yayınlanan Sn. Neofitos Neofitu ise şöyle yazıyor:

 

*     *     *

   – “Hristodulidis’in; dışişleri eski bakanı ve deneyimli bir diplomat olarak, ne zaman konuşması, ne zaman susması, gerektiği yerde ne zaman müdahale etmesi gerektiğini, bilmesi gerekirdi.

– Hristodulidis, karşısında, kendi hatalarımız ve geri adım atmalarımız sonucunda uluslararası toplum tarafından ‘aklanan’ Ersin Tatar ve Türkiye varken, yedi yıllık uzun süreli bir çıkmazın ardından müzakereleri yeniden başlatmanın ne kadar zor olduğunun farkında değil…

– Hristodulidis, üçlü görüşmenin kendi çabalarıyla gerçekleştiği mesajını vermek istemiş olabilir, ancak pratikte görüşmeyi ‘öldürdü.’  ErsinTatar‘a, üçlü bir görüşmeyi reddederek, kendi ‘oyununu’ oynama fırsatı verdi.

– Hristodulidis’in tutumu, akıllarda, soru işaretleri yaratmaktadır!”

 

*     *     *

Bu makalesinde, Sn. Neofitos Neofitu da bir başka âlem!

Hem Sn.Hristodulidis için “ne zaman konuşması ne zaman susması gerektiğini bilmeliydi. Tutumu, akıllarda soru işaretleri yaratmaktadır” diyor, hem, “Ersin Tatar‘a, üçlü bir görüşmeyi reddederek, kendi ‘oyununu’ oynama fırsatı verdi” diyor!

A komşu…

Ortada, her hangi bir ‘görüşme’ yok. Olmayan bir görüşme programının, neyini “reddetti” ki Sn. Tatar?

Dedik ya:

Bu sıcaklar, fena sıcaklar…

Belli ki kimilerinin beynini, fazla mıncıklar!

 

*     *     *

Sn. Hristodulidis’in 13 Ağustos “Yalanı” günlerdir tartışılırken, bir başka “yalanlama” tepkisi daha geldi.

Kimden?

   Alithia gazetesinde makalesi yayınlanan, Sn. Pampos Haralambus’tan.

Şöyle diyor makalesinde:

 

*     *     *

   – “Kısa bir süre önce Atina’daki hükümet sözcüsü Pavlos Marinakis bir Yunan kanalına verdiği mülâkatta, Atina’nın Kıbrıs sorununa ilişkin çözüm plânının sunulmasını beklediğini söyledi.

   Rum Başkanlıkofisi, sanki bir elektrik şoku yemiş gibi, tepki gösterdi.

   Önce Marinakis’in aslında bunu kastetmediğini söylediler, sonra da onu, üç gün boyunca günde üç kez yaptığı açıklamalarla, kendi kendini yalanlamak zorunda bıraktılar.”

 

*     *     *

Adalı komşularımız; bir yanda liderlerinin öte yanda Atina hükümet sözcüsünün “yalanları” konusunu haber ve makalelerine taşır ve tartışırlarken, diğerlerinden çok daha ciddiye alınan ve siyasi analizleri ile kabul gören Politis ise şöyle yazdı:

 

*     *     *

   – “BM’den yetkili bir kaynak, Politis gazetesine yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri’nin bir görüşme ayarlamaya çalıştığını, taraflarla istişare yaptığını, ancak anlaşmaya varılmadığını, bu nedenle de taraflara davet yapılmadığını ifade etti.

   Elde edilen bilgilere göre nabız yoklama, bizzat BM Genel Sekreteri’nin kişisel temsilcisi tarafından yapıldı. Daha açık ifade etmek gerekirse, davet yapılmadığını açıklığa kavuşturan BM Genel Sekreteri’nin Sözcü Yardımcısı Farhan Haq’tı. Öte yandan elde edilen bilgilere göre ortaya çıkan karmaşanın ardından BM Genel Sekreteri, liderlere görüşme daveti yapmayacak.”

 

*     *     *

Bu temmuz – ağustos günleri; Kıbrıs coğrafyası denilen adalı topraklarımız üzerinde, aslında, “molohiya ayıklama zamanı” olmakla birlikte, yüzyıllardan beridir molohiya yemeğiyle hiçbir zaman aynı tencerede bir araya gelmeyen “pirinci”de “hadi bakalım ayıkla taşını!” diyerek, getirir oldu…

Bunca yalan dolandan sonra, ne diyor Politis?

– “BM Genel Sekreteri, liderlere görüşme daveti yapmayacak!”

Ve yine Politis’in şu son cümlesi de dikkat çekici, diyor ki:

   – “Ersin Tatar, henüz yapılmayan “daveti” reddetti.”

Bu son cümlede aklıma, Türk siyasetinin efsane isimlerinden Sn. Süleyman Demirel’in kimi hallerde sıklıkla kullandığı, şu sorusu geldi:

   – “Doğmamış çocuğa, don mu biçilir?”

Sn. Tatar; “henüz yapılmayan “daveti” reddetti”ise…

Doğmamış çocuğa, don biçmek istemediği için, olabilir mi acaba?

 

*     *     *

Kıssadan hissesi:

Hasıl-ı kelâm, netice-i meram…

Bu sıcaklar, fena sıcaklar…

Belli ki kimilerinin beynini, fazla mıncıklar…

 

Hasıl-ı Kelâm Netice-i Meram…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.