Spiros Kiprianu’nun bu akıldışı iddiası sonrasında bu kez, Bangladeş Devlet Başkanı Sn. Muhammed Erşad söz alır ve başta Kiprianu olmak üzere, toplantıda bulunanlara şu sözlerle hitap eder:
* * *
(Muhammed ERŞAD)
– “Bangladeş, Kıbrıs’ta neler olup bittiğini yakından takip etmiştir.
Kıbrıs Türk halkı, süregelen ikili görüşmelerden Rum tarafının oyalamaları sonucu ümidini kestiği için, ayrı bir devlet ilân etmek zorunda bırakılmıştır.
Bu devlet ilânında, garantör devletlerden biri olan Türkiye’nin uzak yakın bir ilgisi yoktur.”
* * *
Tarih:28 Kasım 1983…
Türkiye Dışişleri Bakanı Sn. İlter Türkmen, 28 Kasım günü Ankara’da bir basın toplantısı düzenler. Toplantının konusu, Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık kararları nedeniyle, Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye yapacağı ekonomik yardımı azaltacağı yönündeki haberlere, açıklık kazandırmaktı…
Sn. Türkmen, şu açıklamada bulunur:
* * *
(İlter TÜRKMEN)
– “ABD yardımında kesinti yapılacağını gösteren en ufak bir emare yoktur.
Benim, Amerika’da edindiğim izlenimlere göre, tam tersine ilk defa Kongre’ye önerilen ABD yardımına çok yakın bir miktarda yardım beklenmektedir.”
* * *
Tarih:30 Kasım 1983…
Sn. Mustafa Çağatay başkanlığındaki Kıbrıs Türk Federe Devleti koalisyon hükümetinin yeni bir oluşum için istifa ettiği gün; İngiliz Muhafazakâr Parti milletvekili ve eski bakanlardan Sn. Julian Amery’nin de The Times gazetesinde bir mektubu yayımlanır.
Bu mektubunda Sn. Amery, düşüncelerini, şu sözlerle özetler:
* * *
(JulianAMERY)
– “Bu saatten sonra Kıbrıs’ta üniter bir devlet kurmak söz konusu olamaz.
Ancak, Kıbrıslı Rumlarla Türkler bir araya gelerek, bazı sorunlarına çözüm getirebilecek bir konseyi, kurabilirler.”
* * *
Tarih:1 Aralık 1983…
Bağımsızlık kararının ilânından sonra, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sn. Bülend Ulusu hükümetinin diplomatları arasında en yoğun olanlardan biri, kuşkusuz, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Büyükelçi, Sn. Nazmi Akıman’dı…
Sn. Akıman, 1 Aralık 1983 günü Kıbrıs konusuyla ilgili yeni bir basın toplantısı düzenler ve gelişmeleri, şu sözlerle aktarır:
* * *
(Nazmi AKIMAN)
– ‘‘İngiliz Uluslar Topluluğu’nun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili olarak aldığı kınama kararı, dünya kamuoyunca herhangi bir değer taşımaz…
Türkiye; İngiltere’nin önerdiği, üç garantör devletin istişaresi teklifini kabul etmiştir…
Ancak Yunanistan; Ankara – Londra, Atina – Londra gibi ikili görüşmeler teklifi ile işi, yokuşa sürmektedir.”
* * *
Büyükelçi Sn. Akıman, basın mensupları önünde bu açıklamasını yaparken, aynı saatlerde, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakan Yardımcısı Sn. Lawrens de teknolojinin sağladığı devasa olanakla, uydu aracılığında, Avrupalı gazetecilerin sorularını yanıtlamaktaydı.
Sn. Lawrens, bağımsızlık ilânı ve Türkiye eksenli bir soruya, şu yanıtı verir:
* * *
(Lawrence EAGLEBURGER)
– ‘‘Türkiye’nin Kıbrıs’ı tanımasına karşıyız.
Ancak, Türkiye’nin hayati önem taşıyan bir müttefik olduğunu da, unutamayız.”
* * *
Tarih:2 Aralık 1983…
‘‘Self Determinasyon Kararı’’, ‘‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’’nin kuruluşu ve bu Cumhuriyetin ‘‘Bağımsızlık Bildirgesi’ne’’ imza atan Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi, 2 Aralık 1983 günü yeni bir tarihi karar daha alır.
Bu karar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Meclisi’nin oluşturulması kararıdır.
Karara göre ‘‘Kurucu Meclis’’, Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi’nin 40 üyesine ek olarak, 15 Kasım 1983’de Meclis üyesi olmayan Bakanlar Kurulu üyeleri ve çeşitli kurum ve kuruluş temsilcileri ile birlikte, 70 üyeden oluşacaktır.
Ancak…
Toplumcu Kurtuluş Partisi ile Cumhuriyetçi Türk Partisi bu oluşuma karşı çıkarlar.
Dönemin, Toplumcu Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Sn. İsmail Bozkurt, ret kararlarını şu sözlerle açıklar:
* * *
(İsmail BOZKURT)
– ‘‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilân edildikten sonra, Kurucu Meclis kurulması gündeme geldi ve bu Kurucu Meclis düşüncesine ben kişi olarak da karşı çıktım, parti olarak da biz kesinlikle karşı çıktık.
Gerekçemiz de çok açıktı, Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti’ni o zamanki Federe Meclis, yani parlamentomuz ilân etti ve seçilmiş bir parlamento ilân etti.
Seçilmiş bir parlamentomuz varken ve ilân etmişken bunu, onun yerine bir Kurucu Meclis oluşturmanın çok büyük hata olacağını düşündük.
Yani, mevcut meclisle, Anayasal değişiklikler yaparak bu yola devam edeceğimiz kanısındaydık ve onu savunduk.
Tabii ciddi bir endişemiz de, o günlerdeki çok büyük bir tartışma konusu olan, Anayasa değişirse, bunun geriye götürüleceğine dair ciddi kaygılarımız vardı.
Daha az demokratik, daha beğenmediğimiz bir Anayasa yapma ihtimali vardı. Bütün bunları değerlendirerek, biz, Kurucu Meclis kurulmasına karşı çıktık.
Tabii bunun, aynı zamanda biz yetkimiz dışında olduğunu da savunduk, öyle bir savunmamız da vardı, çünkü Anayasa’nın bir tür değişmesi idi…
Anayasa’nın nasıl değiştirileceği de belli idi Anayasa’da.
Üçte iki çoğunluk ve halkoylaması isterdi.
Halbuki bir Meclis kararı ile Kurucu Meclis kurulmuş oluyordu.
Bütün bu gerekçelerle biz, reddettik.
Sonra, Yüksek Mahkeme’ye de başvurumuz oldu bu konuda.
Yüksek Mahkeme bizim savunumuzu reddetti ve dolayısıyla Kurucu Meclis bizim karşı çıkmamıza rağmen kurulmuş oldu ve uzun çalışmalardan sonra da Kurucu Meclis bugünkü Anayasa’yı yaptı.’’
* * *
Perşembe günkü köşe yazımızda, devam etmek üzere…
Yorumlar kapalı.