Bülent Fevzioğlu

CUMHURİYETİN İLK 100 GÜNÜ… (11) (15 Kasım 1983 – 24 Şubat 1984)







Tarih:27 Ocak 1984…

Anımsanacağı gibi, 10 Ocak 1984’de, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye ülkelerin parlamenterlerinin oluşturduğu Avrupa Parlamentosu’na, İngiltere, Almanya, Hollanda, Danimarka, İrlanda ve Belçikalı 10 parlamenter tarafından «Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını» öngören, bir karar tasarısı sunulmuştu…

Aradan, 17 gün geçer…

Avrupa Parlamentosu Siyasi Komisyonu, Belçika’nın başkenti Brüksel’de, 27 Ocak günü toplanır…

Günün sonunda, haber ajanslarına şu bilgi ulaşır:

– “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını içeren karar tasarısı, Avrupa Parlamentosu yenileme seçimlerinin yoğunluğu nedeniyle görüşülememiş, ileriki bir tarihe ertelenmiştir”

 

*     *     *

Ve…

Bir başka, Avrupa parlamentosu, haberi…

27 Ocak 1984 günü Brüksel’de toplanan Avrupa Parlamentosu Mali Komisyonu, Avrupa Ekonomik Topluluğu Komisyonu’nun Kıbrıs’a yapacağı ekonomik ve teknik yardımla ilgili teklifi görüşür…

Ve… Hazırlanan metinde yer alan «Kıbrıs halkları» tanımı yerine, «Kıbrıs halkı» denilmesini kararlaştırır…

Bu kararın siyasi karşılığı, ne anlama gelmektedir?

Dönemin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanı – aynı zamanda hukukçu –Sn. Fuat Veziroğlu, metin üzerinde yapılan (Kıbrıs Halkı) değişikliğinin siyasi kodlarını, Bayrak Radyo Televizyon Kurumu adına, kendisi ile 2012 yılında yapmış olduğum özel bir belgesel çekiminde, şöyle yorumlar:

 

*     *     *

(Sn Fuat VEZİROĞLU)

– “27 Ocak 1984 günü, yani, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilânından kısa bir süre sonra Brüksel’de toplanan Avrupa Parlâmentosu Mali Komisyonu, Avrupa Ekonomik Komisyonu’nun Kıbrıs’a yapacağı ekonomik ve teknik yardımla ilgili teklifi görüşür.

Bu görüşme metninde yer alan “Kıbrıs Halkları” tanımı o toplantıda değiştirilir ve “Kıbrıs Halkı” tanımı, onun yerine konur.

Şimdi; hukuksal ve siyasal açıdan “Kıbrıs Halkı” ve “Kıbrıs Halkları” deyimleri arasında çok büyük ve önemli farklar vardır.

“Kıbrıs Halkı” demek, “Kıbrıs’ta tek halk var” demektir, “iki halk yok” demektir.

Oysa “Kıbrıs Halkları” dendiğinde, “Kıbrıs’ta bir Türk halkıyla bir Rum halkının varlığı”  kabul edilmiş olur.

İkisi arasında hukuksal ve siyasal açıdan önemli olan husus, şudur:

Eğer siz, Kıbrıs Türk toplumu olarak burada ayrı bir halk sayılmazsanız, tek halkın bir parçası sayılırsanız, nüfusu daha fazla olan halka yamalanmış olursunuz.

Egemenlik, Halkındır…

Dolayısıyla, Kıbrıs’ta egemenlik, fiilen Rum toplumuna verilmiş olur…

Eğer “Kıbrıs’ta Tek halk vardır” derseniz, ayrı bir halk olarak tanınmazsanız, tek halkın bir parçasıysanız, ayrı bir egemenlik hakkınız yoktur.

Ortak bir devlet kursanız bile; saldırıya uğrarsanız, katliama uğrarsanız, sizi yok etmeye çalışırlarsa, ayrılma hakkınız yoktur, ayrılamazsınız. O bütünün ufak bir parçasısınız.

Nitekim bunun acı deneyimlerini 21 Aralık 1963 olaylarında yaşadık.

Bizzat ben, o zamanki devlet radyosu olan Kıbrıs Radyo Yayın Koorperasyonu’nun anonslarında izledim.  21 Aralık ve onu takip eden birkaç gün içinde, oradan yapılan anons şuydu:

– Türkler isyan etmiştir, asilerin cezası verilecektir ve bastırılacaktır. Bu bizim iç işimizdir, kimse karışmasın.”

Eğer ayrı bir halksanız ayrılma hakkınız yoktur, dışarıdan yardım talep etmeye hakkınız yoktur, nüfusu daha çok olana mahkûmsunuz, sizi ezse de yok etse de herhangi bir şikâyette bulunmaya hakkınız yoktur.

Şimdi; Avrupa organlarında – şu veya bu organında -, “Kıbrıs Halkları” deyiminin çıkarılarak yerine “Kıbrıs Halkı” deyimi konması da Batı emperyalizminin ezelden beri Kıbrıs Türk Halkına karşı uygulamakta olduğu politikanın bir parçasıdır.

O politika: “Siz ayrı bir halk değilsiniz, siz Kıbrıslısınız, Rum halkıyla berabersiniz, bütünleşecek, birsiniz” demek suretiyle o pota içerisinde bizi eritme çabalarının bir ürünüdür.

Nitekim aynı politika, bugün de devam etmektedir.

Sovyetler Birliği’ni parçaladılar…

Çekoslovakya ikiye ayrıldı…

Yugoslavya’yı parçaladılar…

Endonezya’yı bir oranda parçaladılar…

Ve bize; Çek ve Slovak Elçileri geliyor – kendileri parçalandığı halde -, “birleşin” diyor…

İşte bu “Tek Halk” –  “İki Halk” meselesi bu kadar önemlidir.

Nitekim bugün görüşmeleri Derviş Eroğlu ile birlikte yürütmekte olan Hristofyas’ın partisi olan AKEL’in esas parolasının ve politikasının “Tek halk, tek vatan, tek devlet” olmasının esas nedeni de budur.

Özetlemek gerekirse: “Tek Halk vardır” parolası ve siyaseti, Kıbrıs’ta, Kıbrıs’taki Türk varlığını eritme politikasının bir parçasıdır.”

 

*     *     *

Cumartesi günkü köşe yazımızda, devam etmek üzere…

CUMHURİYETİN İLK 100 GÜNÜ… (11) (15 Kasım 1983 – 24 Şubat 1984)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.