
Kıbrıs Türk halkının 5’inci Cumhurbaşkanı Sn. Tatar, Cumhurbaşkanlığı görevine, 23 Ekim 2020 sabahı başlar.
Göreve başlamasından 48 saat sonra, Cumhurbaşkanı olarak ilk röportajını da Anadolu Ajansı ile gerçekleştirir.
O ilk röportajının üzerinden bugün, 4 yıl 5 ay geçmiştir…
Kuşkusuz; Cumhurbaşkanı Sn. Tatar’ın, aradan geçen 4 yıl 5 ay içerisinde ve yabancı basın da dâhil olmak üzere yazılı ve görsel medyada sayısız röportajları, haber ve açıklamaları yer alır, paylaşılır.
Ancak “İlk”ler, insan hayatı içerisinde her zaman, çok önemlidir.
Önemlidir; çünkü o “ilk” kişinin kimliğini, kişiliğini, karakter yapısını, zihinsel donanımını, inanç ve savunularının temel taşını oluşturan bir zemindir.
Bu zemin; kimileri için kaygan ve denge tutmaz olur, çoğu zaman…
Çoğu zaman; rüzgârda bir kamış gibi, ordan oraya savrulur, yalpalar kimilerinin ayakları altında…
Cumhurbaşkanı Sn. Tatar’a, gelince…
Bir Devlet Başkanı olarak duygu ve düşünceleri, ilke ve hedefleri, kimilerine ters gelebilir…
Bu, çok doğal bir durumdur…
Çünkü insan beyni, yekpare bir demir döküm tezgâhından çıkmış, kalıp değildir.
Hiç kimse, hiç kimseye “sen neden böyle düşünüyorsun, böyle düşünemezsin” deme hakkına, sahip değildir… Düşünceler tartışılır, kabul edilir ya da edilmez, ancak, “tek doğru bendedir, sen yanlışsın” denilemez…
Kime göre doğru, neye göre yanlış?
Barış Manço’nun çok sevdiğim bir şarkısı vardır, şöyle der:
– “Eğri eğri, doğru doğru, eğri büğrü ama yine de doğru…
Benim yolum, bana doğru…”
Ve şimdi gelelim, 5 yıl 4 ay önce yapılan, ilk röportaja…
* * *
Ne diyor Cumhurbaşkanı Sn. Tatar, özetleyelim:
* * *
“Ben, halkın Cumhurbaşkanıyım.
Bütün halkın Cumhurbaşkanı olarak her kesimi kucaklayıcı, birlik, beraberlik, toplumsal uzlaşı ve mutabakat anlayışıyla çalışmalarımı sürdürmek istiyorum. Bizdeki Cumhurbaşkanlığı makamı, yıllardır yurt dışındaki müzakere sürecine endekslenmiş durumda. Ben bunu değiştirmek istiyorum. Ekonomi, sosyal ve spor konularında KKTC ile Kıbrıs Türk halkının bütün dünyaya bir kez daha tanıtılmasında, amaçlarımızın ve hedeflerimizin anlatılmasında yoğun çaba içerisinde olacağım.”
* * *
“Türkiye ile ilişkilerimizi de çok önemsiyorum. Hem devletten devlete hem de kader ve gönül birliği içerisinde KKTC ile Türkiye halkını daha da yakınlaştırmak ve aramızdaki bağların daha da güçlendirilmesi için çalışmalar içerisinde olacağım. Kıbrıs konusunda da söylediklerim ve iddialarım vardır. Artık yıllar yıldır sürdürülen bu müzakere süreçlerinden herhangi bir netice alınamadı çünkü Rum tarafının niyeti açık ve nettir.
Son olarak, Crans Montana’da Sayın Akıncı’nın katıldığı toplantılarda, Türk tarafının her türlü iyi niyetine rağmen karşı taraftan bir iyi niyet göstergesi gelmemesi ve dolayısıyla bu şekilde bir sürecin artık kimseye fayda sağlamayacağı noktasıyla, Türkiye’nin de bizle örtüşen düşünceleri ve beklentileriyle, artık alternatif çözüm modellerinin masaya getirilmesi lazım. Egemen eşitlik temelinde, yan yana yaşayan iki devlet ve o devletlerin iş birliğini daha fazla müzakere masasına getirmek için mücadele vereceğim.”
* * *
“İki devletli çözüm, esas itibarıyla doğru olandır çünkü gerçek budur.
Şu anda Kıbrıs’ta iki devlet vardır. Bu yapıyı isteseler de değiştiremezler, hiçbir güç de bu yapının değişmesine imkân tanımaz. Türkiye, bizim ana vatanımızdır, onun garantörlüğünde bu günlere geldik. Özellikle Doğu Akdeniz’de bütün bu zenginliklerin olduğunu ve bu süreçte uluslararası aktörlerin de pozisyon alma noktasında verdikleri mücadeleyi görüyoruz. Hiç burayla alâkalı olmayan milletler buralarda üs almaya, buralarda parselleri paylaştırmaya çalışıyor ve Rum-Yunan ikilisiyle çeşitli oyunlara giriyor.”
* * *
“Biz, Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin de bu kadar önemli olduğu bir noktada asla taviz vermemeliyiz. Türkiye de “garantörlük hakkımdan vazgeçmem” diyor.
Vazgeçmeyeceğine göre, artık Kıbrıs’ta yan yana yaşayan, iş birliği içerisinde olacak iki devletten bahsetmek durumundayız. Şimdi zaten iki devlet vardır.
Bu, 1974 Barış Harekâtından hemen sonra federal bir yapı içerisinde çözülebilirdi çünkü o zaman daha kuzeydeki devlet tam yerleşmiş değildi, belki daha merkezi güçlü bir federal yapıyla iki tane eyalet, iki halkın da serbest dolaşacağı ve yerleşeceği üniter yapıya benzer bir yapı olabilirdi ancak olmadı, olamadı.
Çünkü Rumlar, hiçbir zaman Türkleri eşit görmedi ve “Biz daha fazlayız ve güçlüyüz. Biz her yerde olacağız dolayısıyla Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkacağız.” diyor. Yani eski Enosis (Ada’nın Yunanistan’a bağlanması) fikri halâ devam etmektedir. Bu tehlikeleri gören biri olarak ben, asla öyle bir tehlikenin altına imza atmam.”
* * *
“Ben, her zaman KKTC halkının kendi kendini yönetmesi, geleceğini tayin etme hakkından vazgeçmemesi ve özellikle AB içerisindeki bütün tehlikelere (serbest dolaşım, yerleşim ve sermaye hareketleri) de işaret ettim. Günün birinde Türkiye buradan çekilirse, kuzeydeki yapı, Türklerin aleyhine, Rumlarına lehine olarak bambaşka bir duruma gelebilir. Çünkü herkes gelip burada mal da alabilecek, şirket de kurabilecek ve ekonomiyi de ele geçirebilecek. Türkler 1974’ten önceki gibi kurum ve kuruluşların sahipleri değil, yabancıların yanında çalışan işçi pozisyonuna getirilecektir. Oynan oyun budur.
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da, 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da bunu söyledi. 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Akıncı, Rumlarla bir anlaşma yapabileceklerini söyledi, ikisi de denedi ve başaramadı. Dolayısıyla ben 5. Cumhurbaşkanı olarak, bütün tecrübe ve geçmişimle yeni bir şey söylemem gerekiyor.
Bütün kampanya boyunca “Artık Kıbrıs Türkü ayağa kalkmalı, yeni, daha güvenli ve umut verici bir gelecek için artık birtakım yeniliklere gerek vardır” dedim, bu yenilikleri söylüyoruz.
KKTC’yi yıkmaya ve ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmez.
Devlet kurma erdemine, onuruna ve haysiyetine erişmiş bir halk, yarım asır sonra kendi devletinin ortadan kalkmasına asla seyirci kalamaz.”
* * *
“Biz “müzakereden kaçalım, görüşmeyelim” anlayışında değiliz ancak söylediklerimiz vardır, bu söylediklerimizden de geri adım atmayacağımızı karşı tarafa net şekilde ifade etmemiz gerekir. Bunu yapacağız.
* * *
Kıssadan hissesi:
Sn. Tatar, Cumhurbaşkanlığı makamına geldiğinin ikinci gününde söyledi tüm bunları…
Tam 4 yıl 5 ay önce…
Göreve geldiği gün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve halkı adına inancı ve savunusu ne ise, bugün de öyle…
Sanırsın ki Barış Manço, “eğri eğri doğru doğru” şarkısını, Cumhurbaşkanımız Sn. Tatar’ı bilip de tanıyıp yazdı:
* * *
“Bana “Yolun seç” diyorlar
Bozuk yolu seçer miyim?
“Seçemezsen geç” diyorlar
Ben yolumdan geçer miyim?
(Eğri eğri, doğru doğru)
Benim yolum bana doğru…”
Yorumlar kapalı.