
Kıbrıs Rum yönetimi eski lideri Sn. NikosAnastasiadis, geçtiğimiz Cuma günü ERTNews’de“Blame Game” programına konuk olarak uzunca bir söyleşi gerçekleştirdi…
Annan Plânı referandumu konusuna da değinen Sn. Anastasiadis, kendisinin plânı çok güçlü bir şekilde desteklediğini, ancak Rum halkının %76 ile almış olduğu reddetme kararına da demokratik irade adına saygı duyduğunu söyleyerek, yine de ‘‘Sorumluluğun Kıbrıs Rum tarafında olduğunu asla söylemem. Hatalar yapmış olabiliriz (…) ama hiçbir zaman nispeten ideal bir çözümün sağlandığını söyleyebileceğimiz bir noktaya ulaşmadık’’ dedi.
Söyleşisinin sonlarında, CransMontana’dan günümüze uzanan süreçle ilgili olarak ‘‘daha fazlasını söylemek istemiyorum çünkü kritik bir dönemdeyiz” dedi.
Bu söyleşide benim en çok dikkatimi çekense, şu sözleri oldu:
– ‘‘Hedefim, en kısa zamanda, tüm bu yaşananlar hakkında bir kitap yazmak olacak.’’
Bunu duyduğuma, çok sevindim…
* * *
1958 yılı İngiliz döneminde ana rahmine düşen, 1959’da doğan ve iki halkın eşit ortaklığında(!) kurulan (16 Ağustos 1960) ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’nin kuruluş gününde de artık bir yaşını geride bırakıp ikinci yaşı içerisinde emeklemeye başlayan bir çocuk olarak; bu ada toprakları üzerinde yıllar yılı hayatlarımıza müdahale eden, kırıp döken – yakıp yıkan siyasilerin göçüp giderlerken bile anılarını anlatan hiçbir ‘‘Kitap’’ bırakmamalarını, yaşattıkları tarihe bir haksızlık, ihanet gördüm…
Her iki halk adına, bu yönde yazılan anısal kitapları toplasak, üç beş kuşun, serçenin – güvercinin karnını bile doyuramayacak kadar darı serpintisinden, çok daha azdır!
Oysa bu türden kitaplara, her iki halkın (Türk – Rum) da büyük ihtiyacı, gereksinimi vardır.
Ve yine, elbette, bu türden kitaplarda yer alan – paylaşılan bilgilerin büyük çoğunluğu ‘‘nalıncı keseri’’ gibi anı sahibinin üstüne üstüne yontulsa da…
Öyle bir yere, sayfaya gelinir ki…
– ‘‘İşte’’ dersin, ‘‘şu kadar sayfalık kitabın içerisinde, bu olsun gerçek bir özeleştiri, gerçek bir bilgilendirme, içten bir ifşaat, samimi bir vicdan muhasebesi’’ olmuştur…
Hani, bu türden kitaplar, çoğu zaman, bir damlacık balı için koca bir harup meyvesini (tahtasını!) yemek gibi olsa da, bana göre, önemli kitaplardır…
* * *
Kıbrıslı Rum lider Sn. Glafkos Klerides’in var meselâ…
Adayı kan gölüne çevirenlerden Grivas’ın, Nikos Samson’un var…
Üçü beşi geçmese bile; Kıbrıslı Türkler olarak bizden de bir döneme damga vuran kimi eski siyasilerimizin bu türden, anısal kitapları var…
Kimilerinin kitapları, kendileri hayattayken yayınlanmış, kimilerinin kitapları ise gerçek anı sahipleri hayattan ayrıldıktan sonra, bir tür otobiyografi olarak aileleri tarafından…
* * *
Örneğin bizden, en son; Sn. İsmail Bozkurt, Sn. Hakkı Atun, Sn. Aytuğ Plümer ve Sn. Hasan Özbaflı yayınladılar, kitaplarını…
Ve şu son aylarda; Sn. Mustafa Akıncı kitaplaştırmaya başladı ve ilk iki cildini de ‘‘Yaşandığı Gibi’’ başlığı altında, paylaştı anılarını…
Yazıya dökülen, kitaplaştırılan anılar; yalnızca geçmişe değil, bugünden yarına aktarılan bir yolculuğun, en önemli mirasıdır aslında…
Bu nedenle, Sn. Anastasiadis’in‘‘yazacağım’’ dediği anılar kitabı, Türk – Rum demeden, bu ada halkına tarihsel bir borçtur da bana göre…
Anılar kitabını; hayattayken mi yayınlayacak yoksa göçüp gittikten sonra mı yayınlanmasını isteyecek, bilinmiyor şimdilik…
Fakat; Kıbrıs ada tarihi adına, en azından 2015 – 2020 yılları arasında, aralarında o ünlü CransMontana görüşmeleri de olmak üzere, mevkidaşı, Sn. Mustafa Akıncı çok güzel ve çok doğru bir kararla, anılarını hayattayken yazar, kitaplaştırır ve paylaşırken; Sn. Anastasiadis’in de aynı kararlılıkta olması, samimiyet açısından ciddi bir anlam, taşıyacaktır.
* * *
Düşününüz; aynı süreci paylaşan iki lider, iki anısal kitap…
Ve bu iki kitabı yan yana alarak, birlikte okumak…
Örneğin iki lider, basına yansıyanlar dışında, Crans Montana toplantısındaki son günü, her ikisi de görevlerinden ayrıldıktan sonra, nasıl yazdı?
Kendi adıma, tarihine merak duyan bir okur olarak, Sn. Anastasiadis’in yazacağını söylediği kitabını bir an önce yazmasını, hayattayken kitaplaştırmasını ve elbette Türkçeye de kazandırılmasını, çok istiyorum…
Haaa, yok eğer, ‘‘yazdım ama ben öldükten sonra yayınlansın’’ derse, o zaman da bir okur olarak benim, ‘‘yazdıklarının yanında duracak kadar gerçekçi, dürüst ve kitabını hayattayken savunacak kadar da samimi değildi’’ diye düşünmek, hakkımız olacak.
* * *
Hatırlanacağı gibi, Kıbrıs Rum halkının en uzun süreli siyasi liderlerinden biri de 15 Kasım 2013 günü hayattan ayrılan, Sn. Glafkos Klerides’dir.
Ancak, ölmeden tam 24 yıl önce, daha hayattayken, 1989 yılında, (sonradan dört cilt olarak) yayınlama başladığı “Cyprus: My Deposition” (Kıbrıs: Benim İfadem) adlı, kitabını yayınlar…
Kitabında yazdıkları bir yana, bu kitabının yayınlanmasından on yedi yıl sonra 21 Nisan 2006 günü, bir törene katılır…
Bu tören; ‘‘EOKA’cılar Derneği”, “1955-59 EOKA Tarihi Anı Konseyi” ve ”Kurtuluş Mücadelesi Vakfı”nın düzenlediği ortak bir törendir.
Törende; Rum yönetimi başkanlığı ve bakanlığı görevlerinde bulunmuş EOKA’cılara (ölenlerin de ailelerine) EOKA madalya ve diplomaları verilir.
Madalya ve diploma alanlardan biri de Sn. Klerides’tir…
Klerides, bu törende yaptığı konuşmada, şöyle der:
– ‘‘Hayatımda yeniden yaşamak isteyebileceğim bir şey varsa o da EOKA mücadelesidir.”
* * *
Kıssadan hissesi:
Ne ilginçtir ki; Klerides bu konuşmasını yaptıktan yedi yıl sonra, tam da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş günü, 15Kasım’da, hayattan ayrılır…
Ve şimdi, Sn. Klerdides’in, anılar kitabına gelelim…
Ne demişti Sn. Klerides?
– ‘‘Teslim olmalarını ve diz çökmelerini sağlamak için, Kıbrıs Türklerini gettolara kapattık. Bu büyük bir hataydı. 1968’de başlayan görüşmelerde Türkler Anayasanın değiştirilmesini, otonomiyi ve devlete katılımın %30’dan %20’ye düşürülmesini kabul etti ama Makarios ENOSİS’i önleyen lider olmamak için bu anlaşmayı imzalamayarak fırsatı kaçırdı.”
Bu bir, dürüstçe, itiraftır aslında…
Üstelik ‘‘EOKA mücadelesini özleyen’’ bir lider tarafından söylenince, çok daha fazla, anlam kazanır…
Kendi adıma, Sn. Anastasiadis’in kitabını yazmasını, hayattayken yayınlamasını, Türkçeye çevrilmesini ve okumayı çok istiyorum gerçekten…
Bakalım; en azından Sn. Klerides kadar da olsa dürüst davranıp, kendi anılar kitabından biz adalı Türklere koca bir harup tahtasını! yedirip, bir damlacık bal, sunacak mı acaba?
Yorumlar kapalı.