Bülent Fevzioğlu

Adli Yıl Açılış Konuşmaları… (3) (Dağcı ile Dalgıç!)







10 yıl öncesine ilişkin olarak, araştırdığınız ve yazdığınız 250 – 500 sayfa aralığındaki bir kitabı yayınlamak, mali yönden çok daha kolaydı.

Bugün, aynı ölçekte ve 300 adet baskı üzerinden bir kitabı yayınlamak, 100 Bin TL’den aşağıya değildir.

Bu koşullar altında bir kitap yazacak, yayınlayacak, satacak ve değil kâr elde etmek; harcamış olduğunuz maliyeti karşılamak bile hayal değil, hayaller ötesindedir.

Okur – yazarlığımız yüzde yüz olmakla birlikte, “Kitap okurluğu” konumuza ise hiç girmeyeceğim!

Özetle: Yıllardan gelen araştırma yapmak ve kitap yayınlamak konusundaki en büyük istemlerimden biri, “Adli Yıl Açılış Konuşmaları”nı bir kitapta toplamak ve üzerlerinde hiçbir yorum yapmadan, aynen yayınlamaktı…

Çünkü her yıl hukukçularımız tarafından tekrar edilen ve hatta daha da “Katmerlenerek açan” bu hüzün çiçeği ! uyarılar, öneriler ve konuşmalar, aslında, toplumsal aynamızdan çığlık çığlığa yüzümüze vuran, en somut göstergemizdir.

Ne yazık ki belge değerindeki böyle bir kitabı yayınlamak, mali yönüyle kendi adıma mümkün değildir. Bir umut, belki başkaca arkadaşlarım ya da her hangi bir birlik, dernek, cemiyet vs, gün gele, yayınlarlar…

 

*     *     *

Gelelim, 2019 – 2020 Adli Yıl açılışına…

Bu tarihte, Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı, Sn. Hasan Esendağlı idi.

Sn. Esendağlı imzası ile günümüzden beş yıl önce yayınlanan konuşma metni, şu bilgilendirme ile başlar:

– “Bu yıl “Adli Yıl Açılış Töreni” yapılmayacak.

Yüksek Mahkeme tarafından 80,000-TL. civarındaki Adli Yıl Açılış bütçe kaleminin mahkemelerin bilgi işlemle ilgili ihtiyaçları için kullanılmasının mevcut ekonomik koşullarda daha uygun görüldüğü ifade edilmektedir.

Yüksek Mahkemenin bu yaklaşımı, konuşmamızın ilerleyen kısmında değineceğimiz üzere, bütçeden yargıya ayrılan payın kıtlığına dikkat çekmesi açısından dikkat çekicidir.

Bu böyle olmakla beraber Kıbrıs Türk Barolar Birliği olarak Adli Yıl Açılış törenlerinde tüm devlet yetkilileri ve toplum huzurunda yargının diğer temsilcileri ile birlikte sahip olduğumuz yargı ve ülke ile ilgili tespit, eleştiri, öneri, beklenti ve taleplerimizi dile getirme imkânını kaybetmek istemediğimizden; adli yıl açılışından hemen önce alternatif bir yöntemle sesimizi duyurmak ve bu basın açıklamasını hazırlamak ihtiyacını hissettik.”

 

*     *     *

Oldukça uzun bir konuşma metnidir bu…

Meraklısı, internete girerek tüm metni bulabilir, okuyabilir…

Kanımca; bugün ah – vah ettiğimiz, eleştirdiğimiz ve hatta ülkemiz adına büyük bir acı duyduğumuz her ne varsa, tarihi bir belge olan bu konuşma metninde yer almaktadır.

Ne diyor Barolar Birliği, bu tarihsel metninde?

 

*     *     *

– “Neden böyle bir ihtiyaç hissettik?

Çünkü Baro, bilinen anlamda sadece bir meslek örgütünden ibaret değildir.

Baro, devletin 3 büyük kuvvetinden yargının kurucu unsurlarından birini oluşturan ve aslında mevcut yargısal sistemin çekirdeğini/özünü teşkil eden avukatların oluşturduğu bir birliktir.

Bu bakış açısıyla ülke ve yargının durumu ile ilgili söz söylemek, Baro’nun sadece hakkı değil aynı zamanda sorumlulukla yerine getirmesi gereken önemli bir ödevidir.”

 

*     *     *

Yoruma gerek, var mı?

Anlamadığımız yerde, dönüp dönüp bir daha okumak kaybettirmez, kazandırır bence.

Barolar Birliği, “DEVLET” ara başlığı altında şu soruyu sormuş, beş sene önce:

 

*     *     *

– “Ülkemizde, nereden bakarsanız bakın işlerin iyi gitmediği açıkça ortadadır. Sorunlar, ülkenin boyunu aşmış durumdadır.

Evet, devletin mali imkânlarının sınırlı olduğu bir gerçektir ve bunun farkındayız.

Ancak bu devletin, mevcut teşkilâtı, kapasitesi ve bütçesi kapsamında Kıbrıslı Türkleri sarmalına almış olan temel /yaşamsal sorunları çözmesinin, en azından bir miktar iyileşme sağlamasının mümkün olmadığına inanmıyoruz.

Adına devlet denen ve çağdaş dünyada insan/toplum için varolduğu kabul edilen bu organizasyon, toplum bireylerinin en temel sorunlarını dahi çözemeyecekse, varlık sebebi nedir? Ne için vardır?”

 

*     *     *

Devam ediyoruz:

– “Bu ülkede, bunca yıldır ciddi bir muhaceret denetimi uygulanmamıştır.

Her isteyen kişi, rahatça ülkeye giriş yapmakta ve yasal bir statüsü olmaksızın yıllarca ülkede kalabilmektedir. Bu denetimsizlik, ülkedeki fiili nüfusun hem sayısal hem de nitelik olarak tespitini imkânsız kılmaktadır.

Devletin; ülkeye ancak yasal bir statü/amaçla giriş yapılmasını ve bu amaç/statüye uygun olarak ülkede bulunulmasını sağlamak yönünde yıllardır gösterdiği umursamazlık, toplumun can ve mal güvenliğinden ciddi şekilde endişe etmesine; kriminal olayların gün be gün tırmanmasına; sosyal yapının kötü bir şekilde evrilmesine sebep olmakta; Kıbrıs Türk Toplumu’nun huzurunu bozmaktadır.”

 

*     *     *

– “Artan suç olaylarına, yargının cezaları yükselterek verdiği sert refleks de çözüm getirmekten uzaktır. Çünkü suçun altında yatan sebepleri tespit ve tahlil edip suçun gerçekleşmesini önlemek yönünde tedbir alınmadıktan sonra; yargının önüne her gelen suçluya ağır cezalar kesmesi, yeni suçların işlenmesini engellememektedir.

Özellikle son yıllarda mahkemelerde verilen cezaların miktarıyla, işlenen suç sayısında adeta paralel bir artış yaşanması, bunu açıkça ortaya koymaktadır.”

 

*     *     *

Okurken, sıkılmadık değil mi?

Ve hani, kimileri zaman zaman “biz ne zaman bu kadar çok bozulduk?” diye soruyorlar ya…

Ne zamanlardan beri ‘bozulduğumuzun’ belgesi işte bunlar…

Devam ediyoruz:

 

*     *     *

– “Kamu güvenliği açısından hayati bir fonksiyona sahip olan Polis Teşkilâtı, bu ana görevini layıkıyla yerine getirmekten her geçen gün uzaklaşmaktadır.

Nüfus artışıyla uyumsuz bir şekilde polis sayısının gerekenin çok altında kalmasının yanı sıra; teşkilâttaki yozlaşma, gruplaşma, husumet, terfi, nakil ve görevlendirmelerde yaşanan adaletsizlik, standartsızlık, bunun sonucunda ortaya çıkan verim düşüklüğü gibi sorunlar, polisin şu an kendi sorunlarını bile çözebilecek durumda olmadığı görüntüsünü vermektedir.”

 

*     *     *

Kim söylüyor tüm bunları?

Barolar Birliği…

Hani; devletin kurumlarını yıpratmak, örselemek, rencide etmek hedefinde ve de salt eleştirmek için ‘devlet karşıtı!’ aykırı birilerinin ya da her hangi bir oluşumun söyledikleri, değildir bunlar.

Bunlar; hukuku rehber, yasaları ezber etmiş olanların sözleri, uyarıları…

Perşembe günkü köşe yazımızda, devam etmek üzere…

Adli Yıl Açılış Konuşmaları… (3) (Dağcı ile Dalgıç!)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.