Damadım içime sinmedi
Ayla hanım, ben kızımı yeni evlendirdim. Daha beş ay oldu anlayacağınız ama çok tedirginim. Damat en baştan içime sinmediydi. Tuhaf davranırdı. Yanımızda oturmaz, sohbete katılmazdı. Kendine göre alışkanlıkları vardı. Mesela, belli yerlerde yemek yemez, belli günlerde bize gelmezdi. Ailesine de soğuk davranırdı. Şimdi evlendiler. Kızım bir şey söylemez ama sanırım arada sorunlar başladı. Evlerine ne bizi ne de damadın ailesini davet etmediler. Ziyarete de seyrek gelirler. Kızım yalnız başına daha sık uğrar ama anlayacağınız ben bir baba olarak damadımı tanımam. Nasıl biridir, kızıma nasıl davranır bilmem. Kafamdan çok kötü şeyler geçer. Bu nedenle size yazdım. Sizce bunlar normal şeyler mi?
Rumuz: BABA
Kızınızla konuşun. Mutlu olup olmadığını, bir sorunu olup olmadığını sorun. Olumlu cevap verirse, kabul edin. Her hangi bir sıkıntısında yanında olacağınızı anlatın. Damadınızı daha yakından tanımak istediğinizi söyleyin.
Kızınız “her şey yolunda” der ve sizi rahatlatmaya çalışırsa, fazla üstelemeyin. Kafanızdaki sorulardan söz etmeyin, kocasını kötülemeyin ve ona güven ve yakınlık gösterin. Kurduğu ailenin mahremiyetine saygılı olduğunuzu hissettirin.
Davet beklemeyin ve onlara önceden haber vererek, sık olmayan, kısa ziyaretler yapın. Henüz çok yeni evliler ve yeni evliliğin de zorlukları olduğunu biliyorsunuz. Damadınız farklı bir kişilik ve çekirdek ailesini kapalı tutmayı yeğliyor. Bunun yanında, bir babanın; kızı için her şeyin yolunda olduğunu bilmeye de hakkı vardır. Bu nedenle, kızınıza da, damadınıza da samimi, ilgili ve yakın olun. Onlara kucak açtığınızı hissettirin. Biraz yakınlıkla, aklınızdaki sorulara açıklık getirebileceğinizi sanıyorum.
**
Çocuğum tuhaf sesler çıkarıyor
Ayla abla 8 yaşındaki oğlum çok acayip davranır. Birden tuhaf sesler çıkarmaya başlar. Evde misafir var ya da ayıptır dinlemez. Birden yapar. Okulda da yaparmış. Eskiden böyle huyları yoktu. Yeni başladı. Ben anlayışla yaklaşırım ve yapmamasını isterim. Biraz iyileşir ama sonra tekrar başlar. Geçen gün dayısı çok fena dövdü. Korktu, ağladı. Ağlayarak uyudu. Çok acıdım. “Neden yapıyorsun oğlum?” diye sorduğumda, bana “elimde değil anne. İçimdeki bir şey yaptırıyor” dedi. Çok korktum. Babası da çok tahammülsüz. Çok korkuyor ondan ve baba eve gelmeden uyumak istiyor. Oğlumun iyileşmesi için ne yapmalıyım Ayla Hanım?
Rumuz: ELMAS
Çocuğunuzun yaşadıkları tik bozukluklarının özel bir şeklini hatırlatmaktadır. Çocuğunuz bunları elinde olmadan, iradesi dışında yapmaktadır. İlaçlı tedavi gerekmektedir ve bir an önce bir çocuk psikiyatristine başvurmanız gerekmektedir. Doktorun yapacağı tedavi ile çocuğunuzun iyileşme şansı olacaktır. Bunun yanında ailecek çocuğunuzun hastalığı konusunda bilgilenmeli ve ona yönelik bu yanlış, yıkıcı tutumlardan uzaklaşmalısınız. Tik bozukluğu yaşayan çocuğun sosyal hayatı zaten çok zordur. Elinde olmadan yaptıkları yüzünden utanır, sıkılır ve bir çocuk olarak yaşamayı hak ettiği pek çok şeyden sırf bu nedenle uzak durmak ister. Onun üstüne gitmek, zorlamak, cezalandırmak başka duygusal sorunlar yaşamasına neden olur. Kendine güvensiz, ürkek bir çocuk olabilir. Çocuğunuzu, elinde olmadan yaptıkları için eleştirmekten, suçlamaktan, cezalandırmaktan ve işkenceden kaçınınız. Onu ve yaşadığı sıkıntıyı anladığınızı gösteriniz. Sevgi ve şefkatle yaklaşınız ve çocuğunuza yanlış yapanları ciddi ciddi uyarınız. Arada olan geçici iyileşmelere aldanmayınız. Mutlaka bir doktora başvurarak tedavisini başlatınız.
**
Saldırganlık ve şiddet içeren davranışlar normalleşirse
Saldırganlık ve şiddet içeren davranışlar, gündelik hayatın bir parçası oldu.
Şiddete maruz kalan veya saldırgan davranışın hedefi olarak yaşamayı, canlı kalmayı başarmaya çalışan kişiler, gün geçtikçe çoğalıyor.
Şiddetin her türlüsü, çocuklardan başlayarak, kadınları ve zorbanın diş geçirme olasılığı gördüğü insanları hedefine alabiliyor.
Çocuk istismarı, eşin istismarı, tecavüz, tacizi de içeren şiddet; günümüzde, saldırganlığın en yaygın biçimi haline gelmiştir.
Kadınlara karşı eşitlikçi olmayan kalıp yargıların kadına yönelik şiddette rolü büyük. Şiddettin hafifletici nedenleri dediğinizde zaten, bunu kabul etmiş olursunuz. Kadını döven, öldüren, ırzına geçilmesi suçunu hafifleten her türlü yargının; saldırgan davranışı ortaya çıkarma ve artırma becerisi de vardır. Zulmün, taraftarı çok yani.
Ya çocuklar. Korunması, bakılması gerekirken; tecavüz edilen, öldürülen çocuklar? Örfü, geleneği hatta dini bahane ederek yapılanlar bir yana; pedofili, çocuk pornocusu, akıl yoksunu, kişilik bozukluğu öbür yanda.
Toplumsal irade, bu saldırganları besleyebilir de güçsüzleştirebilir de.
Düşmanı tanımadan, savaşı kazanmak mümkün olmaz.
Gelin, bilim adamlarının araştırmalarına ve gözlemlerine bir göz atalım. Saldırganlık davranışının ve şiddet eğiliminin besleyicileri nelermiş, tahminlerimizle tutuyor mu, bir bakalım.
*Sosyal psikoloji alanında Amerika’da yapılan araştırmalara göre, resmi olarak izin verilmiş şiddet; cinayet oranlarını artırmaktadır. Ölüm cezası, savaş kararı gibi, yönetim tarafından verilen kararlar; cinayet oranlarını yükseltmektedir. Aynı şekilde, silah taşıma hakkının devlet tarafından korunması ve kolaylaştırılması da cinayetleri artıran bir etken olarak gösterilmiş.
*Türkiye’de yapılan bir araştırmada aile içi şiddette, gerilimi başlatan nedenler olarak, eşin evle ilgilenmemesi, eşin saygısız tavır ve davranışları, eşin kötü alışkanlıkları bildirilmiş. Buradaki “gerilim” sözcüğü dövülme, hakaret arası şiddet davranışlarını içeriyor.
*Tartışma oranı arttıkça, koca tarafından dövülme oranı da artıyor.
*Ailedeki karar alma sürecine aile bireylerinin katılımı arttıkça, -çocukların dövülmesi de dahil- şiddet azalmaktadır.
*Ailelerin yüzde 40’ı, çocuklarını hafif şiddette dövdüklerini belirtmişler. Anneler, babalara göre, çocuklarını daha fazla dövmekte imiş.
*7-14 yaş grubundaki öğrencilerin, yarısına yakınının öğretmen, diğer öğrenciler ya da okul dışındaki başka kimselerden rahatsız edici davranışlara maruz kaldıkları bildirilmiş.
*Şiddete maruz kalınan bir çocukluk geçirmek; kişinin yetişkinlik çağında ailede ve toplum yaşamında bir şiddet uygulayıcısı olmasına neden olabiliyor.
*kolayca kızan kişilerin tipik olarak kavgacı, düzensiz ve duygusal ifade becerisi olmayan ailelerden geldiği gözlenmiş.
*Aile içi dayanışma ve akrabalarla görüşme ve yardımlaşma oranı azaldıkça, şiddet ölçeği puanları yükselmektedir.
* Alkol ve şiddet içeren davranışlar arasında yüksek bir ilişki vardır.
*Eğitim düzeyi yükseldikçe, şiddet eğilimi azalmaktadır.
*Gelecekle ilgili beklentilerdeki olumluluk düzeyi, şiddet eğilimini azaltmaktadır.
*Danimarkalı bilim adamlarının araştırması, işyerinde şiddet veya tehdide maruz kalan kişilerin depresyona yakalanma risklerinin kadınlarda yüzde 45, erkeklerde yüzde 48 arttığını ortaya koymuş.
*Amerika’da yapılan bir araştırmada şiddete meraklı çocukların akranlarından daha düşük zekâ düzeyine sahip oldukları tespit edilmiş. Şiddet meraklısı çocukların yüzde 80’inin hayatlarında en az bir kere silah sesi duydukları ve şiddet olaylarına tanık oldukları da araştırmanın bulguları içinde.
Saldırganlık ve şiddet içeren davranışlar her yerde.
Kurban olmamanın bir yolu var mı?
Şiddet, engellenebilir mi?
İnsanın yok edici eğilimini, besleyen kaynaklar nelerdir, nasıl kurutulabilir?
İnsan insanı yok ederken, zarar verirken kendi insanlığını mı unutuyor yoksa kurbanının insan olduğunu unutuyor?
**
VEDA
17 yıl boyunca, büyük bir keyif ile çalıştığım KIBRIS Gazetesi’nden ayrılık vakti geldi.
Bu uzun yolculukta geçmişten bugüne çalıştığım arkadaşlarım, editörlerim ve genel yayın yönetmenlerim; hepinize çok teşekkür ederim. Sizinle birlikte çok güzel deneyimler elde ettim ve değerli kazanımlarla yoluma devam ediyorum.
Ve değerli okuyucularım. Her zaman elimden tuttunuz, adımlarıma yön verdiniz. Yazılarım, sizin sayenizde, çok okunanlar içinde yerini aldı. Takdir ve destekleriniz için minnettarım.
Yollarımızın kesişeceği yeni duraklarda buluşmak umudu ile hepinize sağlık, huzur ve mutluluklar diliyorum.
Ayla Kahraman
7 Mayıs 23
AYLA KAHRAMAN MESSENGER,
[email protected]
[email protected]
WhatsApp mesajlarınız için: 05338621713
Yorumlar kapalı.