Kıbrıs’ın fethinin 453’üncü, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) 66’ncı ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın (GKK) 48’inci yıl dönümleri olan 1 Ağustos ‘Toplumsal Direniş Bayramı’ her yıl olduğu gibi bu yıl da törenlerle kutlandı.
Gün nedeniyle düzenlenen etkinliklerde, yapılan konuşmalarda, yayınlanan mesajlarda, 1 Ağustos’un önem ve anlamı dile getirildi, bu günlere gelinmesinde Türk Mukavemet Teşkilatı’nın tarihsel rolü anlatıldı. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Kıbrıs Türkü 453 yıllık varoluş mücadelesiyle bağımsızlığını hak etti” derken, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Osman Aytaç, “Geçmişte olduğu gibi, gelecekte de toprağımıza göz dikenler olursa, tarihte aldıkları cevabın aynısını alacaklardır.” şeklinde konuştu.
TMT Mücahitler Derneği Başkanı Celal Bayar da, TMT kurulmasaydı, bu günlere gelinemeyeceğini ifade etti.
Doğrudur. TMT kurulmamış olsaydı, Kıbrıs Türk halkı bu topraklarda yok olur gider, Türkiye’nin müdahalesi de işe yaramazdı. Nitekim Türkiye’de 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a müdahale kararını veren dönemin hükümetinin Başbakanı merhum Bülent Ecevit, “Siz direnmeseydiniz biz buraya gelemezdik” demişti.
Bazı malum çevrelerin EOKA’ya ses çıkarmayarak, TMT’yi itibarsızlaştırma çabaları ibretle izlenmektedir. Her örgütte olduğu gibi, TMT’de de bazı kişisel davranışlarla bir takım yanlışlar yapılmış olabilir. Ancak bunu tümden TMT’ye mal etmek büyük haksızlıktır. Nitekim geçmişte bir uluslararası araştırma raporunda, TMT’de hata ve yanlışların payı yüzde 3-4 iken, EOKA’da yüzde 40 civarında olduğu açıklanmıştı. Dahası Türk Mukavemet Teşkilatı’nın nasıl başarılı olduğu birçok ülkeler tarafından araştırılırken, bu ülkelerin başında 7 Ekim’den beri Gazze’yi bombalayan İsrail’in geldiğini hatırlatmakta yarar vardır.
İsrailli uzmanlar, kısıtlı imkânlara rağmen, TMT’nin EOKA’ya geçit vermemesini merak ederek, araştırma konusu yapmışlardır.
Ancak gelinen noktada Toplumsal Direniş Bayramı’nın ne olduğunu maalesef bilmeyenlerin çok da fazla olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Bu gerçekleri yeni nesillere aktarmada büyük bir boşluk bulunuyor. Bu boşluğu kapatma görevi de ailelere ve eğitime düşmektedir. Nitekim bazı vatandaşlar, “1 Ağustos’un tatil olduğunu biliyoruz, ama ne olduğunu bilmiyoruz. Bizlerde de, eğitimde de hatalar var” diyerek acı gerçekleri dile getirmektedirler. 1 Ağustos’un neden tatil olduğunu bilmediklerini itiraf edenler, “Gençlere tarihi öğretmek veya unutanlara hatırlatmak için bilgilendirici yayınlar yapmak gerek” şeklinde görüş belirtiyorlar.
Dün değerli meslektaşım Reşat Akar’ın da yazdığı gibi, Rum tarafında anaokulundaki çocuklara bile sorsanız EOKA’nın ne olduğunu bilmekte, bir çırpıda cevabını vermektedirler. Aile, okul ve kilise çocukları bilinçlendirirken, sormak gerek. KKTC’de ne zaman rehavetten kurtulacak, ne zaman kendimize geleceğiz? Senede bir atılan nutuklar, yapılan konuşmalar, yayınlanan bildirilerle geçmişin onurlu mücadelesini yeni kuşaklara anlatamayız. Bu konuda çok da geç kalınmıştır. Devletin ayağımızın altından kayıp gitmemesi için hiç zaman kaybetmeden yanlışları telafi etmek, bu günlere ne zor koşullarda geldiğimizi anlatmak gerek. “Geçmişini bilmeyenlerin tarihini başkalarının yazdığı” sözü kulaklara küpe olsun.
***
Erdoğan Çakır, Mustafa Türkeş ve
Keriman Tilki Lefkoşa’da defnedildi
Çakır ailesinin kıymetli büyüğü, sevilen, iyi insan Erdoğan Çakır dün Lefkoşa’da toprağa verildi. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntüyle duyuruldu. Sevgili eşi Ayşe Hanım, oğulları Özkan, Sami ve Levent Çakır, kızı Derya Çakır, damadı Michael, gelini Melisa, torunları Sema, Sami, Taylan, Çağla, Cem, Sibel ve Aren, can babaları ve dedelerinin vefatından dolayı duydukları derin üzüntüyü dile getirdiler, “Acımız sonsuzdur. Yokluğuna asla alışamayacağız. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.
Bu arada yine sevilen isimlerden Mustafa Türkeş’in dün Lefkoşa’da toprağa verildiği tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Sevgili eşi Berna hanım, çocukları Gizem Gürkeş-Durmuş Aşıcıoğlu, İlkay Türkeş Yuşan-Berke Yuşan, kardeşleri İmren-Şenol Gültekin, Ahmet Doygunel, Bengü-Osman Sürel, kayınvalidesi İlkay Keykubat, kayınpederi Attila Keykubat (merhum) derin üzüntülerini dile getirdiler, “Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun” dediler.
Öte yandan merhum Cahit Tilki’nin eşi 1932 doğumlu bir çınar olan Keriman Tilki de dün Lefkoşa’da defnedildi. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Kızları ve damatları Serin-Zafer Niyazi (merhum), Alev-Dt. Ökten Çağrı, Dr. Gölge Acaroğlu-Dr. Emre Acaroğlu, manevi kızı Gülbahar Aymedova, torunları ve torun çocukları, “İyilik dolu, şefkatli yaklaşımı, hayata bakışı ile hepimize örnek olan, ailemizin yeri doldurulamaz kıymetli büyüğü çok sevdiğimiz annemiz, anneannemizi kaybettik. Acımız büyüktür. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” ifadelerini kullandılar.
Yorumlar kapalı.