
Dünkü KIBRIS Gazetesi’nin manşetinde de vurgulandığı gibi, utanç duyulacak bir durumla karşı karşıyayız. Sınırüstü, eski adıyla Singrasi köyündeki Halk Vakfı Yaşlı Bakımevi’ndeki insanlık dışı yaşam koşulları ülkeyi ayağa kaldırdı. Herkesin tüyleri diken diken oldu. Özetle yaşlılarımıza karşı tam bir vefasızlık örneği. Vefasızlık örneği oluşturan bu durum insanı utandırırken, yaşlı insanlarımızın “Geceleri buralarda hiç kime yok. Karanlıkta sabaha kadar bağırıyoruz. İlacımız yok, meyve istiyorum, yemek istiyorum. İşiten yok. Böyle hayat mı olur? Bağıra bağıra mı ölelim? Beni buradan kurtarın” sözleri yürekleri dağladı.
Anlayacağınız orada bulunan 40 kişi öyle bir acı ve ıstırap çekiyor ki, bir kendileri bilir, bir de Allah! Başlıkta da vurguladığımız gibi, bizdekiler yaşlı bakım evleri değil, adeta yaşlı bakımsız evleri. Siz gidin de İngiltere’deki, başka ülkelerdeki yaşlı bakımevlerini görün. Bizde Sınırüstü köyündeki Halk Vakfı Yaşlı Bakımevi, aslında ‘Bakımsızlar evi’ değil de nedir? ‘Sorma gir hanı’ndan bir farkı yok! Bakımevi dediğin, yaşlıları dört duvar arasına hapsetmek, bir başka deyişle kaderine terk etmek değildir. O eli öpülecek insanlara karşı vefa borcumuz vardır. Zamanında bu ülkeye şu veya bu şekilde hizmetleri geçmişti. Şimdilerde yaşlandılar diye bulundukları bakımevinde yüzüstü bırakmak kimsenin haddine değildir.
Aslında KKTC’nin her konuda olduğu gibi yaşlı bakımevleri konusunda da alması gereken dersler vardır. Bakımevine verilen kişiye hayatı yeniden yaşatmak, onu hayattan koparmamak, sürekli ilgisini çekmek için farklı yöntemler uygulanmalıdır. Onları kara kara düşüncelere kapılma yerine, mutlu edebilecek, gözlerinde ışıltı yaratabilecek nice çareler vardır.
Örneğin uzun yıllar İngiltere’nin başkenti Londra’da yaşamış, turizm acenti olan iş insanlarımızdan Akil Bilgili, yaşlı kesimin ruh halini inceledikten sonra, Mehmetçik köyünde bir nevi yaşlı bakımevi kurmak istemiş ve bu konuda Yatırım Geliştirme Ajansı’na (YAGA) başvuruda bulunmuştu. İngiltere’den gelecek olan yaşlı insanlar, köy havasını teneffüs edecek, ağaçlar arasında dolaşacak, çiçekleri koklayacak, dahası her türlü evcil hayvanın bulunacağı bahçe ortamında onlarla haşir neşir olacak, böylelikle ömürlerinin son demlerinde mutlu bir yaşama adım atacaklardı. Böyle bir bakımevinde kim kalmak istemezdi ki?
Ancak bizdekilerin aklı böyle bir projeye erer miydi? Salladılar projeyi ve Akil Bilgili’nin ihtiyaç duyduğu bir miktar krediyi de vermediler, Sonuçta bu güzel proje yatıverdi. Gel gör ki, bundan bir süre önce sorup soruşturdular ve Akil Bilgili’yi bularak, söz konusu projenin hayata geçirilmesi için gereken ne ise yapmaya hazır olduklarını bildirdiler. Projenin turizme, bölge ekonomisine yapacağı katkının geç de olsa önemini kavrayarak yeşil ışık yaktılar. Çünkü aylarca doğal ortamda mutlu bir yaşam sürecek olan yaşlılar ülkelerine dönerken, dostlarına, akrabalarına olumlu izlenimlerini aktaracak, onların yerini yeni gruplar alacaktı…
Bu örneği Sınırüstü köyündeki ‘Halk Vakfı Yaşlı Bakım (sız) Evi’nin utanç verici, insanın yüreğini burkan feci durumu nedeniyle vermek durumunda kaldım. Ve öteden beri vurguladığımız bir başka önemli husus da, bu ülkede denetimin olmamasıdır. Hangi konuda denetim oldu da, yaşlı bakım evlerinde de olacak? İnşallah yeni hükümet döneminde bu olaylardan ders alınır da, denetimler yapılır diye düşünüyoruz.
***
Dilek Garanti son yolculuğuna uğurlanırken; Kavas, Lefkoşa’da,
Gülenay Yoran, Çınarlı’da, Galip de Ozanköy’de defnedildiler
Gönyeli’nin sevilen isimlerinden, yardımsever iyi insan Dilek Garanti dün Gönyeli’de son yolculuğuna uğurlandı. Dilek hanım, merhum Cengiz Garanti’nin eşiydi. Evlatları Nesil-Mehmet Özön, Şenay-Gültekin Atasay, torunları Atlas ve İris, “Canımızın en içini kaybettik. Acımız sonsuzdur. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyurulur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.
Kız kardeşi ve eniştesi Levent-Mehmet Seymen, babası Gazi Günözger, yeğenleri Gazi, Sevim, Benan ve Marsel, “Canımız Dilek’imizi kaybettik. Acımız sonsuzdur. Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun” ifadelerini kullandılar.
Bu arada aslen Çınarlı köyünden olup, Geçitkale’de ikamet eden, Yoran ailesinin kıymetli ve saygın büyüğü, iyi insan Gülenay Mahan Yoran dün Çınarlı’da toprağa verildi. Sevgili eşi Recep Yoran, evlatları Taner Yoran, Tolga-İmren Yoran, torunları Lina ve Liza, tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntü ile duyururken, büyük acı içinde olduklarını ifade ederek, nur içinde yatması ve mekânının cennet olmasını dilediler.
Ozanköy’ün çınarlarından 1929 doğumlu Şefkat Galip ise dün Ozanköy’de defnedildi. Köyün saygın kişilerindendi. Evlatları Fügen-Yaşar Dayı, Ali Fatin-Melek Galip, Füsun-Abit Tuncan, Feray-Alpay Ertaç, Ferda-Kemal Sergen ve torunları, derin üzüntü içinde olduklarını tüm akraba, dost ve sevenlerine duyurdular, “Acımız sonsuzdur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.
Diğer yandan Kavas ailesinin değerli büyüğü, ailenin reisi, iyi insan Tahsin Kavas dün Lefkoşa’da toprağa verildi. Kıymetli eşi Hatice hanım, kızı Dervişe Kavas, oğlu Mustafa Kavas, gelini Fatma Kavas, torunu Aras Tahsin Kavas, derin acı içerisinde olduklarını tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyurdular, nur içinde yatması ve mekânının cennet olması temennisinde bulundular.
Yorumlar kapalı.