Önce Kıbrıslı bir Türk avukat, arkasından Yahudi asıllı Simon Aykut, daha sonra da KKTC’ye 700 bin sterlin tutarında yatırım yapan Alman Martin Joseph Rikel… Kuzeydeki Rum malları üzerine yatırım yaptıkları gerekçesiyle tutuklandılar. Bu, zaten yıllardan beri ambargo ve izolasyonlar altında tutulan KKTC’ye yeni bir darbe, aynı zamanda yabancı yatırımcılara yönelik gözdağı vermek, yatırım yapmalarını önlemeye yönelik stratejik bir adımdır.
Üstelik de Rum yönetiminin bu girişimi, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs konusunda görevlendirdiği Kişisel Temsilcisi Maria Angela HolguinCuellar’ın, müzakereler için ortak zemin olup olmadığına dair çalışmalarının devam ettiği sürece denk gelmektedir.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’dan sonra, Başbakan Ünal Üstel de, konuya ilişkin açıklamasında, son günlerde mülkiyetle ilgili yaptığı açıklamada, bireyleri de hedef almaya başlayan baskı ve sindirme politikalarına karşı halkın müsterih olmasını istedi. Üstel, “Devletimiz ve hükümetimiz her zamanki gibi, Türkiye ile birlikte Kıbrıs Türklerine kurulmaya çalışılan her tuzağı istikrarlı ve kararlı duruşu ile bir kez daha bozacak güçtedir” dedi.
Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) etkin bir şekilde çalışmakta olduğunu ve son iki ay içinde 70 milyon sterlin ödeme yapıldığını belirten Üstel, Rum liderliğinin konuyu bireyleri hedef alacak şekilde mahkemelerine taşıması, geçmişte yaptığı gibi, emsal davalar yaratmaya çalışarak mülkiyeti ve hukuku siyasi amaçlara alet etmesi kabul edilebilir değildir” dedi. Başbakan, konuşmasının bir yerinde çok ilginç bir noktaya değinirken şunları söyledi:
“Rum Yönetimi’nin ve ‘arkasındaki malum güçlerin’ dayattığı politikaların KKTC’yi ve Kıbrıs Türklerini sindireceğini umut edenler her zamanki gibi, tarih bilmez vahim bir yanılgı içindedirler. Bu nedenle herkesin artık bunu görmesi ve tek çıkış yolu olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüye dayalı çözüm vizyonumuza destek vermesinin zamanı gelmiştir.”
‘Arkadaki malum güçlerin’ kimler olduğu tahmin edilebilir. Onlar ambargolara seyirci kalanlardır. Onlar, Kıbrıs Türk halkının, halihazırda ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ne dönüşmüş olan Güneydeki idareye Türk halkının yamalanması ve bu işin halledilmesini isteyenlerdir. Onlar, bu adada iki taraf arasında ayrımcılık yapan ve dengeyi altüstü edenlerdir. Onlar, bu güne dek, Kıbrıs Türk halkı lehinde tek bir karar almayanlardır. Onlar, Kıbrıs’ta Türk halkını yok sayan önyargılılardır. VE ONLAR, BU SİYASETLERİYLE KIBRIS’TA ÇÖZÜMÜN ÖNÜNÜ TIKAYANLARDIR.
Mülkiyet konusu çok önemli ve karmaşık bir meseledir. Ancak bu amaçla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) de kabul ettiği Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) vardır ve birçok başvuru sonuçlanmış olup, Üstel’in de ifade ettiği gibi, Rum hak sahiplerine 70 milyon sterlin ödeme yapılmıştır.
Böyle olmasına rağmen, atını nallayıp da kişilerin peşine düşülmesi, KKTC üzerinde siyasi bir baskı kurmak, yeni bir kriz yaratarak, yatırım yapanları cezalandırmak, yapma düşüncesinde olanlara da gözdağı vermektir. Rum tarafı, bu stratejisiyle KKTC’deki inşaat sektörünü olumsuz etkilemeyi hedeflemektedir. Bu güne kadar ambargolarla dize getiremedikleri Kıbrıs Türk halkına bu şekilde bir darbe indirmekle kazançlı çıkacaklarını sanmaktalar. Elbette bunun olumsuz etkileri olacaktır. Ancak yine de aşmanın yolları yok değildir.
Güney’deki Larnaka ve Baf Havalimanlarının bulunduğu toprakların bile Türk arazisi olduğunu unutanlar, şimdi kalkmış bireyleri tehdit etmeye çalışıyorlar. Amaç, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir.
***
Kuraner Lefkoşa’da defnedildi
Merhum Salih Kuraner’in eşi, saygıdeğer iyi insan Neriman Kuraner’in dün Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandığı tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Çocukları Ayşe Şengülen Kuraner (merhume), Meryem Melike Kuraner, Mustafa Kuraner, gelini Eşe Kuraner, torunları Erinç Salih Kuraner, Melodi ve Yağız Kuraner, can anneleri, nenelerinin yokluğuna asla alışamayacaklarını ifade ederek, nur içinde yatmasını, mekânının cennet olmasını dilediler.
Yorumlar kapalı.