Birleşmiş Milletler (BM) Sözcüsü Stephane Dujarric, Kıbrıs’ta iki tarafın katılacağı gayriresmi akşam yemeğinin 15 Ekim’de gerçekleşeceğini açıkladı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in ekim ayında gayriresmi istişarelere davet ettiği bildirildi. İki tarafın da daveti kabul ettiği ve görüşmelerin New York’ta gerçekleşeceği kaydedildi.
Genel Sekreter Guterres, BM’nin 79’uncu olağan genel kurul toplantısı münasebetiyle New York’ta hem Ersin Tatar hem de Hristodulidis’le ayrı ayrı görüşerek, kendilerini dinlemiş ve görüş alış verişinde bulunmuştu. Görevi sona eren Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın raporunu da okuyan Guterres, hazırlıklı bir şekilde yemeğe oturacak ve yeni fikirlerle bir yere varılıp varılamayacağını saptamaya çalışacak.
Hristodulidis’in buluşmada Rum tarafının görüşlerini tekrarlaması beklenirken, Crans-Montana’da müzakerelerin kaldığı yerden devam etmesine hazır olduğunu söyleyecek. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise, Rum tarafının tanınan bir devlet olarak yoluna devam edeceğini, Türk tarafına ise geçmişte söz verilmesine rağmen, yerine getirilmeyen ambargo ve izolasyonların kaldırılmadığına vurgu yapacak. Tatar ayrıca BM’nin devrede olduğu ve 2017 yılında bırakılan yerden görüşmelerin yeniden başlanması konusunda BM’nin baskı yaptığı şeklinde kamuoyunun farklı yönlendirildiğini,öyle bir baskının olmadığına dikkat çekti.
Cumhurbaşkanlığı Halk Konseyi bilgilendirme ve istişare toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, muhalefetin tavrını eleştirerek, Orta Doğu’yu örnek gösterdi, “İsrail’e baksınlar” dedi. Muhalefetin, Kıbrıs sorununun çözümü için BM Güvenlik Konseyi kararlarının dışına çıkılmamasını savunurken, gerçekçi olmalarını isteyen Tatar, federasyon temelinde bir anlaşma ile Türkiye’nin Ada’daki garantörlüğünün ve askeri varlığının sona ereceğini anımsattı. Aslında BM Genel Sekreteri’nin dünyada ilk kez İsrail tarafından ‘İstenmeyen Şahıs’ ilan edildiği ve ülkeye girişinin yasaklandığı bir dönemde Kıbrıs konusunda da yeni yöntemlere başvurulması gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Rum tarafı her defasında BM Güvenlik Konseyi kararlarına atıfta bulunmakta ve bu görüşünü temcit pilavı gibi tekrarlamaktadır. Halbuki bizzat Genel Sekreter bile Güvenlik Konseyi’nin yapısını eleştirmiş ve Güvenlik Konseyi’nin artık işlevini yitirdiğini dile getirmişti. Yalnız Genel Sekreter mi? Türkiye, Hindistan, Japonya ve daha nice ülkeler de Güvenlik Konseyi’nde yeni bir yapılanmaya gidilmesi gerektiğini ortaya koymuşlardı. Buna da sebep İsrail’in, Gazze ve Batı Şeria’da yaptığı soykırımdı. Şimdi de aynı saldırılar Lübnan’da devam etmekte ve buna dur denilememektedir. Genel Sekreter bu saldırılara dur diyemeyen Güvenlik Konseyi’ni eleştirdiği için İsrail tarafından ‘İstenmeyen Kişi’ ilan edildi. Nitekim sıra Lübnan’a geldiği halde, Güvenlik Konseyi yine seyirci kalmaktan öteye gidememektedir. Değişen koşullarda garanti sistemi çok daha savunulan bir sistem olarak tercih edilirken, bunun, aynı zamanda AB üyesi bir ülke olan Rum tarafınca sürekli eleştirilmesi ve dillendirilmesinde en ufak bir masumiyet mevcut değildir.
Aslında Kıbrıs Türk tarafı, Annan Planı referandumundan sonra, masaya oturmakla büyük bir yanlışa imza atmıştı. Mademki, Rum tarafı çözüm planına hayır demişti, müzakere masasına oturmamalıydı. Hadi iyi niyetle yine de oturdu diyelim, plana evetdemesine karşılık ambargolar ve izolasyonların kaldırılması için şartını ortaya koymalı, yerine getirilmediğinden masadan kalkmalıydı. Ama dedik ya, iyi niyet babında yine de masaya oturulmuş ve zaman kaybedilmişti. Şimdi Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü teyit edilmeden müzakereye oturmak boşunadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir sözü vardı: Çözüm olabilmesi için taraflar masaya eşit oturmalı, masadan eşit kalkmalıdır.
Başka da yolu yoktur. İyi pazarlar.
***
Hasan Cemal Beyaz Lefkoşa’da, Uzun Hasan
Akdeniz’de, Fatma Zihni Alsancak’ta defnedildi
Beyaz ailesinin direği, iyi insan Hasan Cemal Beyaz’ın dün Lefkoşa’da toprağa verildiği tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Sevgili eşi İsmet Hanım, kızları ve damatları İlkim-Necati Ahmet Özkan, İlksen-Ferhan Türker, oğlu ve gelini Mustafa-Ayşen Beyaz, torunları Ahmet Necati Özkan, Ada ve Hasan Türker, “Canımız eşim, babamız ve dedemizi kaybettik. Acımız sonsuzdur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.
Sadrazam ailesinin çınarı, iyi insan Hasan Sadrazam, namı diğer ‘Uzun Hasan’ ise dün Akdeniz köyünde son yolculuğuna uğurlandı. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntüyle duyuruldu. Evlatları ve eşleri Özkan-Pelin Sadrazam, Özay Sadrazam, Aksel-Özlem Sadrazam, Şifa-Hüseyin Kofalı, Nazif-Bahar Sadrazam, torunları Hasan-Keziban Sadrazam, Hüseyin-Selen Sadrazam, Buğra-Şefika Sadrazam, Ersin, Miralay Hasan Sadrazam, Hasan Sadrazam, Pembe-Erol Güren, Hasan Sadrazam, Fezile- Kazım Altunoğlu, Gökçen Kofalı-Adem Yetkiner, Mert Kofalı, Nazar Sadrazam, torun çocukları Özgür ve Poyraz Sadrazam, Asra ve Kemal Altunoğlu, Tarık Tarkan Bozalan, tarifi imkânsız acılar içerisinde olduklarını ifade ederek, “Nurlar içinde yat. Seni asla unutmayacağız” dediler. Eşi Fezile Hanım daha önce yaşama veda etmişti.
Öte yandan Alsancak’ta sakin, 1935 doğumlu bir çınar olan, merhum Dündar Zihni’nin eşi iyi insan Fatma Zihni (89) dün Alsancak’ta defnedildi. Tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Evladı Yener-Filiz Zihni, torunları Uğur Zihni, Yağmur-Orçun Oranoğlu, torun çocukları Gazi-Filiz Oranoğlu, “Acımız büyüktür. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” ifadelerini kullandılar.
Yorumlar kapalı.