Türkiye Büyükelçiliği’nde ‘5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü’ etkinliği düzenlendi. Yoğun ilgi gören etkinlikte, Türk kahvesinin tarihi ile incelikleri anlatıldı,ülkedeki Türk kahveleri tanıtıldı. Büyükelçi’nin eşi Sevim Çağla Serim, ülke kültürü ve sosyal yaşam açısından anlam ve önemine vurgu yaparak, Türk kahvesinin tarihini anlattı.
5 Aralık’ın hem Türk kahvesi günü, hem de Türk kadınının seçme seçilme hakkı kazandığı gün olduğuna vurgu yapan Serim, kadınların olmadığı bir demokrasinin olamayacağını ifade etti ve Türk kahvesinin kültürdeki yerini anlattı. Serim ayrıca kahvenin Türk halkı için dostluk, birlik, beraberlik, misafirperverlik ve hatır anlamı taşıyan önemli bir içecek olduğunu belirtti.
Sibel Tatar da Osmanlı sayesinde ülke ve vatandaşlar açısından önemine işaret ederek, Türk kahvesinin misafirliğin ve dostluğun simgesi olup, tedavi için de kullanıldığını kaydetti. Konuşmaların ardından sunumlar yapıldı.
Türklerin bulunduğu her diyarda ‘Türk kahvesi’ de bulunur. Hani “Kamber’siz düğün olmaz” derler ya, Türk kahvesiz de sohbet olmaz! Olursa da o toplantının tadı çıkmaz, çoğu defa sonuç alınmaz.
Yıllar önce Londra’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı Newington Green’de meşhur caddelerden Palmers Green’e doğru yaya gezerek yürürken, karşı kaldırımdan bir ses: “Akay bey, gel buyur kahve içelim”. ‘Allah Allah’ dedim kendi kendime, kim bu acaba? O dönemde meşhur ‘Londra Sokaklarında Ağlar Gezerim’ şarkısını çok işitmiştik, ama koskoca İngiltere’nin başkentinde yolda yürürken, ismimle üstelik Türkçe hitap ederek, ‘gel kahve içelim’ diyeni ilk kez duymuştum. Dönüp baktığımda başında kalpağıyla oturan Hüseyin Dayı olmasın mı?
Lefkoşa’da Abdi Çavuş Sokağı’nda ikamet eden ve her zaman Girne Kapısı’nda sandviççilerin yanında oturan Lefkoşa’nın simgelerinden Hüseyin Dayı’ya geliyorum’ dedim ve karşı kaldırıma geçerek kucaklaştık ve Londra havasında Türk kahvesini zevkle yudumladık.
Gerçekten kahve kültürü, sohbeti bir başkadır. Dünyanın neresinde olursa olsun!
Hele sıcak kumda pişirilen kahvenin bambaşka bir tadı vardır. Zevkle içilir. Şimdilerde kaldı mı bilmiyorum. Belki bazı köylerde kalmış olabilir.
Mesela köyüm Serdarlı’daki (Çatoz) kahvehaneleri hatırlıyorum, bazıları hala aktif ise de eskisi kadar rağbet yok. Karşı karşıya olan Kasabın Mehmet’in ve Habeş’in kahveleri, hemen aşağıda Ahmet Efendi’nin (Hacı Ömer’)in ve daha ileride Kampari’nin kahvesi… Mağusa’da Namık Kemal Meydanı’nda merhum Arap Salih’in kahvesi az mı meşhurdu?
Başkent Lefkoşa’da da çok meşhur kahvehaneler vardı. Halkın Sesi’nin karşısında Hüseyin Kuşo’nun, Sarayönü’nde meşhur Mulla Hasan’ın, Karabülük’ün, Asmaaltı’nda Pehlivan’ın, Gülbahar’ın kahveleri, Girne Kapısı’nda Efe’nin, Söğüt’ün, Resa Pastanesi’nden öte Arap Hasan’ın, ondan önce dört yol kavşağında Enver’in kahvesi, mahkemelerin yanında Ahmet Tolgay’ın babasının kahvesi… Ve daha unuttuklarımız…
Kıbrıs Türk halkında kahve kültürü o denli ileri boyutlardadır ki, Allah rahmet eylesin, Dr. Fazıl Küçük günde 5-10 tane, TAK’ın Müdürü merhum Kemal Aşık ise günde belki de 15-20 tane kahve içerdi. Boş tepsiyle fincanları toplamak için gelen kahveciye ‘hani benim kahvem’ diye takılırdı. Türkiye’de gaz kuyrukları döneminde Türkiye’ye giden üniversite öğrencileri ve halk beraberlerinde mutlaka kahve götürürlerdi.
Kahve için yazacak o kadar çok şey var ki, bu kadar yeter herhalde.
————-
Dr. Küçük’ün Kıbrıs’a özgü sandalyede kahve içerken fotoğrafı
———– ***
Elhamiye Özkan Lefkoşa’da,
Vecihe hanım Ozanköy’dedefnedildi
Özkan ailesinin sevgili büyüğü, merhum Hasan Tahsin Özkan’ın eşi iyi insan Elhamiye Özkan’ın dün Lefkoşa’da defnedildiği tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Evlatları Ayşe-Mustafa Ercilasun, Osman-Nevin Özkan, Mehmet-Fatma Özkan, Oğuz Özkan ve Ömer-Deniz Özkan, torunları Mehmet-Kamer Ercilasun, Kamil Özkan, Bahar-Yakup Serdaroğlu, Hasan-Özüm Özkan, Hakan-Huriye Özkan, Gözde-Sabri Okandan, Elhamiye Özkan, Şanel Özkan, Tan Özkan, Mehmet-Nilay Özkan ve torun çocukları, “O, bizim can annemiz, ninemizdi… Acımız sonsuzdur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.
Bu arada Londra’da hayatını kaybeden Hacımehmet ailesinin kıymetli büyüğü, iyi insan Vecihe Hacımehmet’in dün Ozanköy’de son yolculuğuna uğurlandığı tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Evlatları Ali ve Kemal Hacımehmet, gelinleri LynnHacımehmet, VivianneHacımehmet, torunları Peri, Pelin, Emel, Adem ve Jeyda, “Sonsuz acılar içerisindeyiz. Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun” ifadelerini kullandılar.
Öte yandan Dikmen’in sevilen isimlerinden Emine Reyhan, Dikmen’de, Çatalköy’de ikamet eden sevilen kişi Mehmet Ali Arabacıoğlu (Kalıpçı Mehmet Ali) önceki gün Çatalköy’de defnedildi. Aileleri ve sevenleri, mekânlarının cennet olması temennisinde bulundular.
Yorumlar kapalı.