Akay Cemal

“KKTC’yi kapatın gitsin” mi diyelim, yoksa?..






   Dünyayı tehdit etmeye devam eden Koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde KKTC olarak, eldeki olanaklar ölçüsünde tedbir almadığımız iddia edilemez. Ada olmanın verdiği avantaj ve de sağlık ekiplerinin canla başla çalışması, genelde halkın da önlemlere riayet etmesi sonucu bu günlere gelebildik. Bu bir başarı olduğu kadar, salgından önemli dersler de çıkarıldığı gerçeğini kabul etmek durumundayız.

   Dünya ülkelerine göz gezdirdiğimizde birçok ülke yanında, süper güçlerin de perişanları oynadığını görebiliyoruz. Ancak onlar bile bu koşullarda yaşamın sürdürülmesi bakımından çarkların dönmesi gerektiğini hararetle savunuyorlar. Covid-19’un olumsuz etkilerine rağmen, tedbirleri elden bırakmadan çıkış yolları aramakta ve bulmaktadırlar. Bu amaçla tüm olanaklar seferber edilmektedir.

   Bizde ise, daha önce de vurguladığımız gibi, yaprak kıpırdamadığından, iyi saatte olsun Salih Coşar’ın deyimiyle vaziyet-i umumiye hoş değildir, iç açıcı değildir. Otelciler Birliği Başkanı Dimağ Çağıner’in ifadesiyle “Açılamıyoruz, korkuyoruz ve batıyoruz. Önemli olan, süreci duygularla değil, rasyonel yürütebilmektir. Bir taraf maaşını tam alırken, diğer taraf dilenci konumuna düşürülüyor. Sıfır vaka bir başarıdır, ama asla kesin sonuç değildir.”

   Bu ülkede öteden beri ekonominin iki lokomotifi vardır. Biri turizm, diğeri de yüksek öğrenim. Şu anda her ikisinin de ne durumda olduğunu biliyoruz. Turizm şu anda iflas noktasındadır. Yalnız bizde mi? Güney Kıbrıs’ta da öyledir, tüm dünyada da! Buna rağmen, gerek Güney’de, gerekse birçok ülkede zararı kapatabilmek adına yoğun bir çaba vardır. Güney Kıbrıs’ta da turizm gelirlerinin bütçede ne denli önemli pay oluşturduğu bilinmektedir. Bu yüzden bu koşullar altında dahi tüm imkânlar zorlanmaktadır.

   Hava ulaşımında KKTC hâlâ günde 2 seferle yoluna devam ederken, Güney komşumuz günde 40 sefer yapmaktadır. Aradaki farkı görüyorsunuz. Demek ki onlar, salgına duygusal değil, gerçekçi gözle bakmakta, ülke çıkarını her şeyin üstünde tutmaktadırlar. Vaka sayısı, ölüm sayısı daha fazla olmasına rağmen, sağlıklı ve de pratik kararlar alabilmektedirler. Pandemi hastanesi bir yana, tıbbi malzeme ve ilaç bakımından bizden çok daha rahat olduklarını biliyoruz. Ancak cesaretli adımlar attıklarının da farkındayız.

   Bizdeyse sanki de hükümet edenler, sanki de ilgili makamlar, sosyal medyanın etkisi altında kalarak adım atıyorlar gibi bir izlenim söz konusu. Halbuki Rum tarafında tam aksine, doğru karar ne ise alınmakta ve uygulanmaktadır. Bu konuda başkanlık sisteminin de payı olmasına rağmen, esas olan ülke ve toplum çıkarları gözetilerek kararlar alınmasıdır.

   Bizdeyse kendi devletini benimsemeyen ve durmadan altını oyanların laf kalabalığına kulak verilmesinden dolayı mı böyle davranılmaktadır? Veya bunun bir rolü yoktur da, acizlik mi söz konusudur? Yoksa oy kaygısı mı vardır? Algı operasyonu yaratılmasından mı çekinilmektedir?

   Devlet, olağanüstü durumlarda cesaretle olağanüstü önlemler alma hak ve yetkisine sahiptir. Genel gidişatı değerlendirerek, peş peşine yeni ve daha iyi kararlar alınabilir. Ancak iflas topu atıldıktan sonra, en iyi karar da alınsa, onun kıymeti harbiyesi yoktur!

   Mesela K. T. Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Orhan Tolun ne diyor?: “Şu anda acenteler açık gibi görünse de, kapalıdır. 2021 yılı nisan ayına kadar da kapalı olacaktır.”

   İki uçakla sefer yaparsın, ama turizm yapamazsın. Otelleri de dolduramazsın ve lokomotifi yürütemezsin. Biraz ağır olacak, ama “KKTC’yi kapatın gitsin” mi diyelim, yoksa?” başlığını kesinlikle kullanmak istemezdim. Böyle bir şeyin gönlümden geçmediğini de hemen herkes bilmektedir. Gene de bunun, yöneticilerde ciddi bir mesaj olarak algılanması ve durumun ona göre değerlendirilmesi gerektiği inancındayım.  

                                                                             ***

Doç. Dr. Hasan Eriş ile Salih Kutup ve

Nadir Takar son yolculuğa uğurlandılar

   Bir dönem futbol hakemliği de yapan ve tedavi gördüğü Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi’nde geçen gün hayatını kaybeden Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Temel Eğitim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hasan Eriş’in genç yaşta ve en verimli çağında hayata veda etmesi herkesi üzdü. Uzun süredir kanser tedavisi gören Eriş, nisan ayında ilik otolog kök hücre nakli olmuştu.

   Dün Gazimağusa Mezarlığı’nda gözyaşlarıyla son yolculuğa uğurlandı. Anne ve babası Aylan-Esat Eriş, eşi Kiraz Eriş, çocukları Edayla, Hakan, Nisan Eriş, kardeşi-yengesi Hakan-Derya Eriş, “Gidişin çok erken oldu. Şimdi kulağımızda sesin, gözümüzde gülüşün, akıllarda anıların kaldı. Yokluğuna hiçbir zaman alışamayacağımız güzel insan Hasan Eriş’i kaybettik. Acımız sonsuzdur. Tüm sevenlerine üzüntüyle duyurulur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” ifadesini kullandılar.

   Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi yayımladığı taziye mesajında, değerli öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Eriş’i genç yaşta kaybetmenin derin üzüntüsü içerisinde olunduğunu belirtti, merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diledi.

   Öte yandan tanınmış tüccarlardan Salih Kutup’ün ölümüyle Arasta çarşısı bir kez daha öksüz kaldı. Hasan Kutup, Arasta’nın önde gelen tüccarlarından ve Lefkoşa’nın tanınmış, iyi isimlerindendi. Sevgili eşi Sezer hanım, evlatları ve gelini Mehmet Kutup-Huriye Kutup, Gülden Kutup, Kutup Korhan Kutup, torunları Salih ve Cafer Kutup ile Deran Şeniz, acılarının sonsuz olduğunu tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntüyle duyurdular, nur içinde yatması ve mekânının cennet olmasını temenni ettiler.

   Bu arada Devlet Planlama Örgütü Müsteşarı, Daire Başkanları ve Personeli adına yayımlanan taziye mesajında, Sosyal Planlama Daire Başkanı Mehmet Kutup’un değerli babası Salih Kutup’a Tanrı’dan rahmet, yaslı ailesine sabır ve başsağlığı temennisinde bulunuldu.

   Diğer yandan aslen Larnakalı olup, uzun yıllardan beri Lefkoşa’da yaşayan, Takar ailesinin değerli büyüğü, iyi insan Nadir Abdullah Takar önceki gün Lefkoşa’da defnedildi. Nadir Abdullah Takar, 1936 doğumlu bir çınardı. Hayattaki kardeşleri Hüseyin, Mehmet ve Hasan Takar, üzüntülerini dost, akraba ve sevenleriyle paylaşırken, ‘Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun’ dediler.

 

“KKTC’yi kapatın gitsin” mi diyelim, yoksa?..
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.