Akay Cemal

Kapılar işi uzayacak gibi






Lefkoşa’da ‘Lokmacı Kapısı’ açıldığında, her iki halk da memnuniyetini dile getirmişti. O güne kadar açılan başka kapı yoktu. Bir tek Ledra Palace Kapısı vardı ki, o da uzun yıllar halkın geçişlerine kapalıydı. Yalnız diplomatlar, BM Barış Gücü mensupları, izinli olarak gazeteciler geçebiliyordu. Bir de Güney’deki akrabalarını ziyaret etmek amacıyla izin alarak geçen Maronitler…

Az geçmedik Ledra Palace Kapısı’ndan! Makarios’la görüşmek için Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmiştik. Sonraları yerine geçen eski Rum Dışişleri Bakanı Spiros Kiprianu ile doğal olarak Glafkos Kliridis, bir dönem Rum Meclis Başkanı olan Dr. Vasos Lissaridis, yine eski başkanlardan Tasos Papadopulos, Hristofyas, Yorgo Vasiliu, ayrıca Nikos Rolandis, Ezekias Papayoannu, Matsis, Lordos ve daha niceleriyle görüştüm, röportajlar yaptım.

Diyeceğim; kapıların açılmasından önceleri Ledra Palace Kapısı’ndan çok geçtik. O kadar ki, Rum polis barikatındaki görevliler bile adımızı ezberlemişlerdi.

Lokmacı Kapısı’nın açılması, kapılar konusunda bir nevi dönüm noktasıydı. Her iki halk da memnundu. Uzun zamandan sonra, Rumlar Arasta’ya, Asmaaltı’na geçiyor, Türkler de halk lisanında ‘Uzun Yol’ diye bilinen Ledra Caddesi’ni ziyaret ediyorlardı. Adı kapıya verilen Ermeni Lokmacıyı iyi tanırdım. Aynı sokakta (Baf Sokağı) ‘Arap Uşağı’ diye anılan Fesli Arap Muhammed’in dükkânları vardı ve harçlığımı çıkarmak için orada çalışırdım. Muhammed Usta, öğle vakti çalışanlarını Lokmacı’ya gönderir, orada yerdik.

Beyaz önlüğü üzerinde eksik olmayan, Ermeni Lokmacı Kirkor efendi ufak-tefek, beyaz tenli, şakacı biriydi. Hatta arkadaşlarımızdan ‘Gobro Niyazi’, onu sinirlendirmek için dükkândan çıkarken ağzına bir-iki lokma daha atardı. Lokmacı Kirkor da “Merak etme, bunları da ustanın hesabına yazarım” diyerek karşılık verirdi.

O dönemde aynı sokakta Osmanlı Bankası, eski Rum zenginlerinden Hacıkiryako’nun mağazaları, Ermeni kazancılar, Türk yorgancı ve sanırım Pancaro’nun Hanı da vardı. Yazı nostalji niteliğinde oldu, ama kapılar konusu gündemdeki yerini koruduğu için geçmişe değinmek ve Lokmacı Kapısı’nın adının nerden geldiğini anlatmak istedim.

Kapılar meselesi hâlâ tartışma konusu… Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, her iki tarafın yararına olacak şekilde Haspolat ve Akıncılar-Limya’yı önerirken,  Nikos Hristodulidis’ in böylesine makul bir öneri karşısında nazlanmasını anlayabilmek mümkün değildir. Bundan daha makulü ne olabilir? Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı ile görüşen Tatar, Rum liderin transit geçiş önerisinin karşılıklı geçiş olmadığı için güvenlik açısından değerlendirildiğinde ‘kabul edilemez’ olduğunu yineledi.

Cumhurbaşkanı, Haspolat Kapısı’nın ticari geçişlere açılmasının Yeşil Hat Tüzüğü bağlamında AB’yi de ilgilendirdiğini ve bu kapının açılmasına AB yetkililerinin de olumlu baktığını belirtti. Tatar ayrıca askeri bölge niteliğindeki Gaziler ve Erenköy’de kapı açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle en uygun olanın Haspolat ile Akıncılar-Limya’da kapı açılması olduğunu kaydetti. Sanırım gelinen aşamada BM yetkililerine de görev düşmektedir. İki tarafın önerilerini de koysunlar masaya ve hangi tarafın makul öneri sunduğunu, hangi tarafın işleri yokuşa sürdüğünü anlasınlar ve açıklasınlar.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in ısrarla Gaziler ve Erenköy üzerinde durması, KKTC toprağını kullanarak, bir Rum köyünden başka bir Rum köyüne transit geçiş istemesi, nerden bakılırsa bakılsın, iyi niyetle bağdaşır yanı yoktur.

 

***

 

Hamide Hammaloğlu Lefkoşa’nın,

Serpek de Serhatköy’ün çınarıydı

 

İki saygın çınar dün son yolculuklarına uğurlandı. Hamide Hammaloğlu, Lefkoşa’nın,  Aylan Serpek de Serhatköy’ün çınarıydı. Merhum Arif Hammaloğlu’nun eşi Hamide Hanım dün Lefkoşa’da toprağa verildi. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu.

Evlatları Türkan-Osman Çakmak (merhum), Yeşim-Mehmet Hikmetoğlu (merhum), Hakan-Meryem Özkıraç, Tarkan-Kezban Hammaloğlu, Gürkan-Növber Hammaloğlu, torunları Damla-Derviş Eyri, Yeliz-Cemal Şişik, Hamide-Görkem Erinç, Rukiye-Yusuf Kargılı, Arif-Fatiye Özkıraç, Yağmur-Erdoğan Çaplı, Tarcan-Feriha Hammaloğlu, Erdoğan ve Üner Hammaloğlu, Keziban-Hasan Sadrazam ve torun çocukları, “Değerli aile büyüğümüz, annemiz ve nenemizi kaybettik. Acımız sonsuzdur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.

Serhatköy’ün çınarı, merhum Mehmet Salih Serpek’in eşi Aylan Serpek de dün Serhatköy’de defnedildi. Oğlu Hasan (merhum)-Şirin Serpek, kızı Bilge Serpek-Derviş Dağman, oğlu Cemal-Vicdan Serpek, torunları Salih ve Mustafa Dağman, Mehmet Salih, İbrahim, Reşat ve Aylan Serpek, Fatma Kurtbir, acısını hiçbir zaman unutamayacaklarını ifade ederek, nur içinde yatmasını, mekânının cennet olmasını dilediler.

Bu arada Cypfruvex Yönetim Kurulu ve Çalışanları yayınladıkları mesajda, Yönetim Kurulu Üyesi Derviş Dağman’ın kıymetli kayınvalidesi Aylan Sertpek’e Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve yakınlarına başsağlığı dilediler, mekânının cennet olması temennisinde bulundular.

 

 

Kapılar işi uzayacak gibi
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.