Akay Cemal

‘Hayatı ucuzlatalım’ derken, kantarın topuzunu da kaçırmayalım!






Dün de yazdık ve “Arıklı da ‘soygun düzeni’ dedikten sonra…” başlığını koyduk. Hükümet, “Hayatı nasıl ucuzlatırız?” noktasında ciddi bir çalışma içerisinde… Bunu geçen gün Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı açıklamıştı.

Muhabirlerimizden Cemre Cemali’ye konuşan ekonomist Özgür Yeleğen ile Olgun Beyoğlu, takip edilmesi gereken yöntem hakkında bilgi vererek, görüş ve önerilerini ortaya koydular.

Dünkü yazımızda, Mersin’den bazı fiyatlardan örnekler vermiş, ‘bu kadarı da olamaz’ demiştik. Nitekim Olgun Beyoğlu, “Bu ülkede limonun kilosunun 100 TL’den satıldığı bugüne kadar duyulmuş mudur? Ya da Mersin halindeki domatesin 8 TL olduğu dönemde, burada 100 TL’ye satıldığını?”diyerek, “Demek ki bir yerde bir hata var. Dolayısıyla ithalin önünün açılması kesinlikle gereklidir. Bu durum vatandaşı ister istemez güneyle ticarete sevk ediyor.” şeklinde konuştu.

Asgari ücretlere veya maaşlara sürekli enflasyon oranında zam yaparak pahalılığın önlenemeyeceğini ifade eden Beyoğlu ve Yeleğen, hiçbir ülkede ‘1 TL’ye aldım, 100 TL’ye satacağım’ anlayışı olmadığını ifade ederek, bunun adının vahşi kapitalizm olduğunu belirttiler, Hal Yasası’nın bir an önce hayata geçirilmesinin önemine dikkat çektiler.

Bir dönem ‘Hal Yasası’ diye tutturmuştuk. Meclis’ten geçti de ne oldu? Önemli olan uygulamadır. Yasanın gücü vatandaşa dokunmadıktan sonra ne kıymeti var? Kaç zamandır kâğıt üzerinde duruyor. Gereği ne ise yerine getirilmedikten sonra, bu ve benzeri yasalar süs diye mi çıkarılıyor?

Geçmişte Belediye Pazarı’nda (Bandabuliya) bir düzen vardı. Fiyatlar arasında ufak-tefek farklılıklar olabilirdi ama yok da şimdiki gibi! ‘Çarşı Ağası’ vardı ve şikâyet üzerine hemen müdahale ederdi. Fiyatlarda bir denge söz konusuydu. Yalnız o mu? Mesela tarladan yeni çıkan toprağa, çamura belenmiş patatesi Belediye Pazarı’na sürmeye kim cesaret edebilirdi?

Şimdilerde ise ne arayan var, ne soran! Örneğin Türkiye’de hayvanların önüne konulan domates, salatalık gibi sebzeler, öyle aylar olur ki, burada kasalarda arz-ı endam ediyor. Seç seçebilirsen. Elli tanede beşini sağlam bulabilirsen ne ala!

Ha; yanlış anlaşılmasın, yalnız bizim ürünlerimizde mi pahalılık, ya da enflasyonu körükleyen? İthal ürünlerde de istikrarlı bir fiyat politikası uygulanması gerek. Gümrüğü düşürülür mü, başka alternatif tedbirler mi alınır, bilinmez, ama bu ‘vahşi kapitalizm’ de sürgit edemez.

Bu ülkede bu kadar değerli ekonomistler var. Niceleri emekli olmuş ve son derece deneyimli! Niceleri halen görevde. İster kamuda olsun, ister özelde, onların değerli görüş, düşünce ve önerilerinden yararlanmak lazım. Elimizin altında bu kadar kıymetli potansiyel varken, niye yararlanılmasın? Hükümete duyurulur. Ancak tedbir derken, yerli üretimi de gözden çıkarmayalım ve kantarın topuzunu kaçırmayalım.

***

Güneri Cıvaoğlu, konu Kıbrıs

oldu mu, mutlaka arardı

 

Annan Planı’nın ateşli tartışma günleriydi… Kıbrıs’a geldiğinde beni sormuş, değerli dostum ve meslektaşım, o dönem ‘Milliyet’in Kıbrıs Temsilcisi olan Sefa Karahasan, üçümüzü bir araya getiren bir yemek organize etmişti. Annan Planı referandumu öncesinde, hem planı hem de son gelişmeleri enine boyuna değerlendirmiştik. Maraş konusu gündeme geldiğinde de İstanbul’dan telefonla beni aramış, bilgi almış, görüş alış-verişinde bulunmuştuk.

‘Milliyet’in olduğu kadar, Türkiye medyasının önde gelen köşe yazarlarındandı Güneri Cıvaoğlu. Yazılarının bir ağırlığı vardı. Sami Kohen, Mehmet Ali Birand gibi, o da Kıbrıs konusunu irdelemeye karar verdiğinde mutlaka arardı. ‘Milliyet’in Kıbrıs Muhabirliğini yaptığım dönemde de İstanbul’a her gittiğimde mutlaka görüşür, konuşurduk. Sohbetine doyum olmaz, esprili bir kişiydi. Türk basını değerli bir kalemini kaybetti. Işıklar içinde uyusun, mekânı cennet olsun.

***

Eski Müftü Rifat Yücelten ile ilk kadın şoför Güney Muvaffak

Lefkoşa’da, Meliha Kara da Mağusa’da sonsuzluğa uğurlandı

 

Aslen Taşpınar (Angolem) köyünden, Kıbrıs’ın eski Müftüsü, diplomat, öğretmen, mücahit, TMT mensubu, Yücelten ailesinin çınarı Dr. Rifat Yücelten’in dün Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandığı tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. 1937 doğumlu bir çınar olan Yücelten’in vefatı ailesi ve sevdiklerini yasa boğdu.

Sevgili eşi Gürsen Hanım, çocukları Dr. İbrahim-Dr. Deniz Yücelten, Mustafa-Narden Yücelten Gülsün-Ömer Aydın Köseoğlu, torunları Rifat-Eda Köseoğlu, Irmak, Taylan ve Melis Yücelten, “Acımız sonsuzdur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.

Öte yandan aslen Kırnılı olup, Kıbrıs’ın sevilen sayılan insanlarından ve ilk araba kullanan kadınlarından, ailenin çınarı, iyi insan Güney Muvaffak Necdet (merhum Muvaffak Necdet’in eşi) dün Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandı. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyurulurken, evlatları Hülya-RudyL’Aimable, Necdet-Maria Necdet, torunları İpar-Laura, Adel-Craig, İpek-Rhys, Cenk, Myles-Jess, torun çocukları Grace, Talia, Noah ve Poppy, sonsuz acı içerisinde olduklarını ifade ederek, mekânının cennet olmasını dilediler.

Bu arada Gazimağusa’nın sevilen simalarından Meliha Kara’nın dün Mağusa’da defnedildiği tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntüyle bildirildi. Sevgili eşi Cengiz Kara, çocukları ve gelinleri Hakan Kara, Serhan-Nihal Kara, Erhan-Nilay Kara, torunları Nehir, Kartal ve Nil Kara, anne ve babası Jülide-Mehmet Emin Gürçimen (merhum), kardeşleri Mehmet-Adile Gürçimen, Levent-Safiye Gürçimen, Hanife-Rauf Akbulut, Akın-Zuhal Gürçimen, yeğenleri Fulya, Tolga, Jülide, Selma ve Selin Gürçimen, acılarının büyük olduğunu ifade ederek, nur içinde yatmasını, mekânının cennet olmasını dilediler.

‘Hayatı ucuzlatalım’ derken, kantarın topuzunu da kaçırmayalım!
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.