Akay Cemal

Haksızlıklar karşısında beyaz bayrak mı çekmeliydik?






Kıbrıs Türk halkına en büyük haksızlık, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964’te almış olduğu 186 sayılı kararıyla yapıldı. 1960’ta kurulan ortaklık cumhuriyetinin iki kanadından, bir başka deyişle iki ortağından biri olmasına rağmen, cezalandırıldı, mahkûm edildi. İkinci haksızlık da 1 Mayıs 2004 yılında Avrupa Birliği (AB) tarafından yapıldı.

Kıbrıs sorununa çözüm bulmayı amaçlayan 24 Nisan 2004 tarihli Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türk halkı ‘evet’, Rum halkı da ‘hayır’ dedi, böyle olmasına rağmen, hayır diyen taraf Avrupa Birliği’ne (AB) üye yapıldı ve bir ödül de ondan aldı. Önce BM Güvenlik Konseyi’nden, sonra da Avrupa Birliği’nden! Kıbrıs Türk tarafı da kendi kaderine terk edildi. Her iki karar da Kıbrıs Türk halkına ‘baskı unsuru’ işlevini gördü. Halen de aynı işlev sürdürülüyor.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın vurguladığı gibi, 186 sayılı karar, Kıbrıs Türk halkının anayasal haklarını yok saydı, siyasi hakları ve statüsü açısından vahim sonuçlara yol açtı. Dahası hala devam etmekte olan statükoyuyarattı. Cumhurbaşkanı Tatar, kararın, ortaklık Cumhuriyetinin tek meşru otorite olarak haksız ve hukuksuz şekilde Rum yönetimi tarafından temsil edilmesine yol açtığını, eşit kurucu ortak olan Kıbrıs Türk halkını yalnızca bir ‘toplum’ olarak tanımlayarak, anayasal haklarını yok saydığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Tatar ayrıca adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün sağlanabilmesi için, Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarının, egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teyidi zemininde yeni ve resmi bir müzakere sürecinin başlatılması gerektiğini vurguladı.

İşte Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasının nedenleri, işte zamanında Kıbrıs Türk halkını yok sayarak ve de Kıbrıslı Türkler üzerinde baskı unsuru yaratmak amacına yönelik alınmış olan yüz kızartıcı, eşitliği ortadan kaldıran, statükoyu besleyen kararların hikâyesi. Hedefleri, BM’nin yanı sıra, AB’nin de baskılarıyla Kıbrıs Türk halkını köşeye sıkıştırmak, federasyon dedikleri miadı dolmuş, defteri dürülmüş modellerle kuzeye de egemen olma düşüncelerini uygulamaya koymaktan başka bir şey değildir.

Kıbrıs Türk halkı, ne AB’nin ne de BM’nin oyuncağıdır. Masaya eşit oturulup, eşit kalkıldığı takdirde, Türk ve Rum halkları mağduriyet yaşamaz, gelecek açısından da herhangi bir endişeye gerek kalmaz. Her zaman vurguladığımız gibi, bu halkın bu adada en az Rumlar kadar hakkı vardır, hak sahipliği geçerlidir. Empoze kararlar her zaman sürtüşmeyi getirir. Bölgede oyun kurucu bir ülke konumuna gelen Türkiye’nin de desteğiyle, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü teyit edilmeden çözüm arayışları boşuna çabadır, boşuna zaman harcamadır.

Kıbrıs Türk halkı olarak, bunca haksızlıklar karşısında beyaz bayrak mı çekmeliydik? Kimse bunu bizden istemesin!

***

Mehmet Ekşi; Karaoğlanoğlu’nda,

Altunel de Yuvacık’ta defnedildi

 

Girne’de ikamet eden ve herkes tarafından sevilip sayılan, iyi insan Selehattin Çelik, namı diğer Mehmet Ekşi dün Karaoğlanoğlu’nda son yolculuğuna uğurlandı. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntüyle duyurulurken, çocukları Ayşe Kızıltuğ, Emine-Atlıhan Poyrazlar, Serdar Çelik, torunları İlayda-Osman Poyrazlar, Toykan-Yağmur Kızıltuğ, canlarından çok sevdikleri kıymetli babaları, biricik dedelerinin yokluğuna asla alışamayacaklarını ifade ettiler, “Acımız büyüktür. Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun” dediler.

Öte yandan Altunel ailesinin çok değerli varlığı, her şeyi, 1937 doğumlu çınarı Necmiye Altunel dün Yuvacık’ta ebedi istirahatgâhına defnedildi. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Çocukları Cemaliye Altunel, Cahit-Sibel Altunel, Saffet Altunel, Ayşen-Şenol Özaşık, Hale-Tuncay Talaş, torunları Salih, Remzi-Maria, Erkan Altunel, Onur (merhum), Melis Altunel, İlayda-Emre Haksoy, Berk Özaşık, Nilsu ve Necmiye Talaş, torun çocukları Deniz, Derin Altunel ve Yusuf Haksoy, “Acımız sonsuzdur. Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun” dediler.

Diğer yandan Ulukışla köyü sakinlerinden, iyiliksever, saygın kişi Fadiş Güher dün Ulukışla’da toprağa verildi. Akraba ve dostları, nur içinde yatmasını diledi.

 

Haksızlıklar karşısında beyaz bayrak mı çekmeliydik?
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.