
Çok yazdık Güzelyurt Hastanesi için. İnşası bitirilmemiş, yarım kalmış hastane için ‘heyula’ yakıştırması bile yapmıştık. Uyuşturucu müptelalarının mekânına dönüşmüştü adeta! Hatta eski Sağlık Bakanlarından biri, binadan içeri girdiğinde ürpermişti. Kimsesizlerin, ülkede kayıt dışı kalanların, zerduşların da uğrak yeriydi.
Güzelyurt halkının mutlak surette bir hastaneye ihtiyacı vardı. Hastalanıp, ya da kaza geçirip de Lefkoşa’ya sevk edilen nice hastalar yolda hayatlarını kaybetmişlerdi. Kaldı ki, adı gibi güzel olan bu ilçede hastane olmaması çok büyük bir eksiklikti. Köşemde çok yazdık, televizyon programları yaptık. Güzelyurt Kalkındırma Derneği Başkanı değerli dostum Şinasi Özdeş Hoca elden geldiğince bu konuyu canlı tutmaya çalıştı. Güzelyurt’a muhabir gönderdik, onunla röportaj yaptılar. Hatta Şinasi Hoca, TC Büyükelçiliğine gitti, meramını anlattı ve nihayetinde konunun önemi anlaşılmış oldu.
Kısacası sorunun peşini bırakmadık. Ve şimdi Sağlık Bakanlığı, yeni Güzelyurt Devlet Hastanesi 4. Etap işleri için ihaleye çıktı. 3 Temmuz tarihine kadar teklif kabul edilecek ihale için ayrılan toplam tahmini değer 121 milyon 464 bin TL. Tekliflerin en geç 3 Temmuz’a kadar Merkezi İhale Komisyonu’ndaki teklif kutusuna atılması gerektiği belirtildi. Sağlıkta daha başka projeler var da, biz öteden beri ilgilendiğimiz Güzelyurt Hastanesi konusuna değinmeyi yeğledik.
Gelelim et meselesine. Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği’nin özellikle donmuş et ithaline karşı çıkması ve bu amaçla gerçekleştirilen eylemin 2’nci haftaya girmesi, öfkenin dinmemesi, Başbakanlık kapılarının kırılması eyleme yeni boyutlar kazandırdı. Öyle bir noktaya gelindi ki, hükümetle Hayvan Üretici ve Yetiştiricileri Birliği’nin tavırlarında geri adım atmaması ‘keçi inadı’ olayını anımsattı.
Esasında bu ülkede vatandaşın, özellikle de dar ve sabit gelirlilerin ete uzaktan baktığı ve satın alma gücünün olmadığı bilinmektedir. O kadar ki, birçok aile, avuç içi kadar kıyma ile durumu idare etmeye çalışmakta, sırf yemeğe tat vermesi için o kadarını almak zorunda kalmaktadır. Bu gerçek bizzat kasaplar tarafından da dile getirilmektedir. Bunun yanında, daha ucuz olduğundan et ihtiyacını Güney’den karşılayanların sayısı az değildir.
Gerçekler böyle iken, bu kadar tantana niye? Hayvancıların da sorunları olduğunun bilincindeyiz. Girdi maliyetlerinin yüksekliği, bu arada mazota, gübreye, elektriğe zam her sektörü olumsuz etkilediği gibi hayvancıyı da etkilemektedir. Bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım.
Çiftçi ve hayvancı kesiminden çıkan Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş, hükümetin, dar gelirli insanların ete ulaşabilmesi ve ithal etin reyonlarda yer alması kararı üretildiğini, kendilerinin diyalogdan kaçmadıklarını söyledi, “bu diyalog devam edecek” dedi. İnşallah bir sonuca varır diye düşünüyoruz. Bunca yıldan sonra Azerbaycan ile Ermenistan bile aralarında anlaşırken, avuç içi kadar bu ülkede et konusunda uzlaşma sağlanamamış olması garip değildir.
Değerli dostum Hasan Kahvecioğlu ne dedi geçen gün? “İcabında bizim gibi suyu, sütü, peyniri, domatesi karpuzu, zerdaliyi, dondurmayı ithal edenler, niye eti ithal etmesin?
Bunu da bir not olarak düşelim dedik.
***
Enis Yalçın, Sütlüce’de;
Ateş, Mağusa’da defnedildi
Sütlüce’nin sevilen isimlerinden, herkes tarafından sevilip sayılan, iyi insan Enis Yalçın’ın (58) yaşamını yitirmesi büyük üzüntüye neden oldu. Ailesi ve köy halkı, nur içinde yatmasını, mekânının cennet olmasını diledi.
Mağusa’da ise İbrahim Ateş’in ‘Elektrikçi İbo’nun eşi önceki gün Mağusa’da defnedilirken, ailesi ve sevenleri nur içinde yatmasını diledi.
Öte yandan Kıbrıs Vakıflar Bankası Ltd. Yönetim Kurulu Başkan ve Üyeleri ile Genel Müdür ve Personeli adına yayınlanan mesajda, banka personeli Ayşe Özbeyli’nin kıymetli babası Ahmet Saçar’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine sabır, metanet ve başsağlığı dileğinde bulunuldu, nur içinde yatması, mekânının cennet olması temenni edildi.
Yorumlar kapalı.