BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Güvenlik Konseyi’ne sunduğu ön raporlarda, Kıbrıs’ta her iki tarafa da diyalog çağrısı yaptı. Genel olarak yuvarlak laflarla konulara değinen Genel Sekreter, Kişisel Temsilcisi Holguin’den pek söz etmedi. Teknik Komitelerin ve güven artırıcı önlemlerin elbette önemli olduğunu, ama asıl önemli olanın müzakerelere başlanması için bir başlangıç noktasına ulaşılması yönünde gerçek bir ilerleme sağlanılması olduğunu belirtti.
Garantör ülkelere de çağrıda bulunan Genel Sekreter Guterres, Türkiye ve Yunanistan’ı, barışçıl komşuluk ilişkileri geliştirmeleri yönündeki kararlı tutumlarından dolayı takdir ettiğini ifade ederek, bu durumun Kıbrıs meselesi açısından da örnek teşkil ettiğini kaydetti.
Guterres bu kapsamda üç garantör ülkenin Kıbrıs meselesindeki önemli rol ve sorumluluklarını hatırlatarak “Hepsini Kıbrıs’ın iki liderini diyaloga girmeye ve gerekli siyasi irade, yaratıcılık ve uzlaşmaya açıklık göstererek, karşılıklı olarak kabul edilebilir yol aramaları için teşvik etmeye çağırıyorum” dedi.
Genel Sekreterin ilgili taraflara çağrıları güzel de, 21 Aralık 1963’ten söz etmemesi bir eksiklik değil midir? Hadi eskilerden vazgeçtik. Bir Genel Sekreterin, Annan Planı referandumundan söz etmemesi, hadi onu da geçelim, son görüşme olan Crans Montana’dan bahsetmemesi çok büyük bir eksiklik değil midir?
Diyalog çağrısı güzel de, önemli olan niyet. Mesela BM Genel Sekreteri olarak, ateş-kes ve uzlaşı için İsrail’e kaç kez çağrıda bulundu? Hiç dikkate alındı mı? Üstelik de orada savaşın en vahşi kuralları uygulanıyor. Çocuklar, kadınlar, gençler, yaşlılar öldürülüyor. Ama BM savaşı durdurmakta aciz kalıyor. İsrail, BM’nin çağrılarını dikkate almadan bildiği yolda gidiyor.
Evet, diyalog güzel de, tarafların masaya eşit koşullarda oturmaları gerekmez mi? Sizin nazarınızda Rum tarafı niyet devlet, Türk tarafı ise niye toplum olarak masaya otursun? Burada bir yanlılık yok mudur? Siz Genel Sekreter olarak bunu Güvenlik Konseyi’ne anlatamaz mısınız? Zamanında yapılan bir hatadan dolayı (4 Mart 1964 tarihli ve 186 sayılı karar) Kıbrıs konusunun karmakarış olduğunu, bu nedenle halledilemediğini izah edemez misiniz?
Her şey bir yana, eski Genel Sekreterlerden Kofi Annan’ın, kendi adını taşıyan planın referandum sonuçlarının açıklanmasından sonra, Güvenlik Konseyi’ne sunduğu bir rapor vardı, ancak görüşülmemiş ve hasıraltı edilmişti. Şimdiki çıkmazın aşılması yönünde söz konusu raporun tozlu raflardan çıkarılıp da üyelerin bilgisine getirilmesi düşünülemez mi?
Genel Sekreter Sayın Antonio Guterres’in raporunda insani konulardan çok bahsedilirken, en önemli insani konu olan Kıbrıs Türk halkına uygulanan ambargolar ve izolasyonlardan söz edilmemesi çok büyük bir eksiklik değil midir? Bu şartlarda diyaloga girilmemesinde haklılık payı yok mudur? Raporda bunları da göremedik. Sonuçta bir taraf devlet, öteki taraf toplum statüsünde kabul edildiği sürece, Kıbrıs konusunda ne diyalog işe yarar, ne de monolog!
***
Ramadan Bişmiş’in kaybı Güzelyurt’u yasa boğdu
Güzelyurt’un sevilen isimlerinden, iyi insan Ramadan Bişmiş dün Yuvacık’ta toprağa verildi. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyurulurken, vefatı Güzelyurt’ta derin üzüntü yarattı. Sevgili eşi Figen Hanım, oğlu Günay Bişmiş, kızları Keziban Çiftçi, Berfin Bişmiş, damadı Fırat Çiftçi, gelini Esin B, torunu Mustafa Çiftçi, anne ve babası Keziban-Mustafa Bişmiş (merhum), kız kardeşi Fisun Bişmiş, kardeşi Mehmet Bişmiş, damadı Serhan Akdeniz, yeğenleri Elcan, Hanife, Koray, Aylin-Seyidali Özkızan, İrfan, Hasan, Elçin ve Aydın, “Acımız sonsuzdur. Yokluğuna asla alışamayacağız. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.
Öte yandan Dipkarpaz köyünün sevilen çınarlarından Şahsenem Seyhan önceki gün Dipkarpaz’da toprağa verilirken, Yenierenköy sakinlerinden, çevresinde sevilen bir kişi olarak bilinen Melek Alnur da Yenierenköy’de defnedildi. Her ikisinin de mekânının cennet olması dileğinde bulunuldu.
Yorumlar kapalı.