
Gökten zembille inmedik bu topraklara! Kan döktük, şehit verdik, göçmen olduk, aç ve susuz kaldık; “Bekledim de Gelmedin” diyenlerin alaylı bakışlarına aldırmayıp dik duruş sergiledik. Toros’lardan gözümüzü ayırmadık. Ta uzaklardan, denizin dalgalarıyla gelen ve kulağımızı hafiften tırmalayan “Bir akşam ansızın gelebilirim” nağmesiyle yataktan fırladığımız geceler oldu.
Şehit Hüseyin Ruso’nun nefes nefese HALKIN SESİ’ne gelerek, “Mermiye ihtiyacımız var Doktor, mermimiz kalmadı” dediğini hala duyar gibiyim. O kadar bir çaresizlik içindeydik ki, Dr. Küçük’ün cevabı da anlamlıydı: “Hüseyin bende de 5 tane kaldı, 3’ünü sana vereyim, ikide bende kalsın.”
Çok zor günlerdi o günler. Üstelik de 21 Aralık 1963’te başlayan varoluş mücadelesi çok soğuk bir kış mevsimine denk gelmişti. Lefkoşa silah sesleriyle çınlarken, Ada Türklerini toptan imha etmeyi öngören ‘Akritas Planı’ çoktan hazırlanmış ve o gün düğmeye basılmıştı.
Bugün, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın 13’üncü, 15 Ocak da Kıbrıs Türk Halkının Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük’ün 41’inci ölüm yıldönümü. Her ikisini de sevgi, saygı, özlem ve rahmetle anarız.
TMT Mücahitler Derneği yayınladığı mesajda, Kıbrıs Türk halkının bu günlere ulaşması için hayatlarını harcadıklarına dikkat çekti. Her ikisinin de, TMT’nin kuruluşuna öncülük ettikleri, Dr. Küçük’ün ‘Ağrı’, Denktaş’ın da ‘Toros’ kod adını aldıkları ifade edilerek, özetle şöyle denildi:
“Dr. Küçük köylerden başlayarak, Kıbrıs Türk halkının özgürlük için siyasi direnişini başlatmış ve tüm ömrünü bu uğurda harcamıştır. Hep Atatürkçü çizgide, Kıbrıs Türk halkının haklarını ve özgürlüğünü kalemi ile ve gazetesi Halkın Sesi ile savundu. Milli mücadelemizin meşalesini yaktı. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Dr. Küçük’ten devraldığı meşaleyi hep ileri taşıdı. Dava arkadaşları olarak Anavatanla da uyum içinde Türkiye’nin katkı ve desteğini sağladılar. TMT’nin kuruluşuna öncülük ettiler. Onlar, Kıbrıs Türk varoluş tarihimizin en parlak sayfalarında yerlerini koruyacak ve her zaman gönüllerimizde yaşayacaklardır.”
Kıbrıs Türk Kültür Derneği de mesajında şunları vurguladı:
“Egemenlik hakkına, kendi geleceğini belirleme hakkına sahip olan Türk halkının Kıbrıs’taki varlığının teminatı, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlük hakkının hiçbir şekilde değiştirilmeden, sulandırılmadan devamına bağlı olduğu hiç gözden kaçırılmamalı ve unutulmamalıdır.”
Geçmişin zor, ama onurlu mücadelesinden alınması gereken çok dersler vardır. Bize bu devleti armağan edenlere borcumuzu ödeyemeyiz. Ruhları şad olsun.
***
Kali Akıncılar’da, Solelgil Lefke’de, İbrahim
Kalyoncu da Karaoğlanoğlu’nda defnedildi
Hafta sonu üç değerli isim Hakk’ın rahmetine kavuştu. Aslen Bodamyalı olup, Akçay’da ikamet eden, Kali ailesinin direği, tanınmış isim, iyi insan Yusuf Kali, namı diğer ‘Tayyareci’ dün Akıncılar’da toprağa verildi. Tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntüyle duyuruldu.
Hayat arkadaşı Fatma Hanım, evlatları Selda Kali, Sema-Yusuf Çardak, Ali-İsmet Kali, Arif Kali, torunları Yusuf-İzlem Özbahadır, Fatma-Mehmet Karanlık, Hazal Çardak-İlker Ezel Meteci, Ekrem-Binnaz Özbahadır, Mustafa Çardak, Yusuf Ali Kali, Kerem Çardak ve Arif Ali Kali, torun çocukları Asil-Asi, Kemal-Karel, Öncel-Sanem-Asel, “Yokluğuna asla alışamayacağız. Acımız sonsuzdur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.
Öte yandan Güzelyurt ve Lefke bölgesinin tanınmış ve sevilen simalarından Fatma Solelgil’in dün Lefke’de defnedildiği tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile iletildi. Sevgili eşi Hasan Solelgil, evlatları Osman-Sinem Solelgil, Dilem-Hasan Dorunay, torunları Hasan-Miray Solelgil, Poyra-Ayaz Dorunay ve tüm ailesi, yokluğuna asla alışamayacaklarını belirttiler, “Acımız büyüktür. Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun” ifadelerini kullandılar.
Bu arada Girne bölgesinin tanınmış ve sevilen isimlerinden İbrahim Kalyoncu da dün Karaoğlanoğlu’nda son yolculuğuna uğurlandı. Tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Sevgili eşi Gülay Hanım, çocukları Abdullah ve Hüseyin Kalyoncu, kardeşleri Fatma, Ömer, Neşe ve Tuluy Kalyoncu, Tülin Öztürk, İlhamiye Çerkez, acısına ve yokluğuna asla alışamayacaklarını belirttiler, “Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun” dediler.
Yorumlar kapalı.