Erenköy destanı, Kıbrıs Türk halkının mücadele tarihine yazılan en önemli direnişlerdendir. O kadar ki, dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün karşı çıkmasına rağmen, Türkiye’de bulunan Kıbrıslı Türk öğrenciler, örgütlenmiş ve tahsillerini yarıda bırakarak, askeri makamları da zorlayarak ve gönüllü olarak Erenköy’e çıkmanın yollarını bulmuşlardı. Beş yüz elli kadar üniversite öğrencisi arasında Londra’dan gelen gönüllü Kıbrıslı Türk gençleri de vardı.
Öğrencilerin üniversite tahsilini yarıda keserek, Erenköy’e çıkarma yapması ve bir savaşa katılması dünyada bir ilk sayılmaktadır. Rumlar Ada’nın her yanında saldırıya geçerken, sıra Dillirga bölgesine gelmişti. Tam teçhizatlı Rum Milli Muhafız ordusu askerlerini taşıyan otobüsler sıra sıra Erenköy’e doğru yol alırken, Poli ve Hrisofu gibi yerlerde “Erenköy’ü halledelim, sıra size gelecek” diye Türklere laf atıyorlardı. Yunan birliklerinin de takviyesiyle bölgede 20 bin kadar asker toplanmıştı. O günlerde Rum ordusunun Komutanı Yunanlı General Yorgo Karayannis idi. EOKA Lideri Grivas da oraya gitmiş, ancak Türk uçaklarının bombardımana başlamasıyla Rum İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis ile birlikte Paşiammo köyünde bulunduğu yerden helikopterle bölgeden uzaklaşmıştı.
Halbuki birkaç gün önceden bölgedeki Rum köyleri halkına yapılan çağrıda, “8 Ağustos günü Erenköy’de Türkleri nasıl denize dökeceğimizi gelin ve görün” denilmişti. Otobüslere dolan Rum halkı, bölgeye gelmiş, ancak Türk jetlerinin operasyonunu görünce, geldiğine de, geleceğine de bin pişman olmuştu.
Nasıl ki, 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı, Kıbrıs Türkünün uçurumun kenarına geldiği an başlatılmıştı, Erenköy’de de durum aynen öyleydi. Özellikle 7 ve 8 Ağustos’ta umutlar iyice tükenmiş, moraller bozulmuş, “Esir olmaktansa, son mermiyi kendinize saklayın” diye direktif verilmişti. Rauf Denktaş, “Gelemezseniz de vatan sağ olsun” diye Türkiye’ye mesaj çekmişti. Rum-Yunan birlikleri Erenköy bölgesini savunan Mücahitleri karadan ve denizden yoğun ateş altına alırken, artık Allah’a dua ediliyor, umutlar kuzeyden gelecek bir yardıma kalıyordu. Rum ve Yunan askerleri öyle bir hınçla saldırıyorlardı ki, bir tek kişiyi bile sağ bırakmayacaklardı. Umutlar tükenirken, sinirler de hayli gerilmişti. Çünkü tank, havan, bazuka ve otomatik silah mermilerinden dolayı kimsenin başını kaldırması mümkün değildi.
Nefeslerin kesilmekte olduğu an uçak seslerinin duyulması ve operasyonun başlamasıyla o hüznün yerini bir anda sevinç kaplamış, bu kez Türk mevzilerinden atışlar başlamıştı. Kısıtlı operasyon sonucu, Rum saldırıları durdurulduğu gibi, mücahitler de derin bir nefes almıştı.
Erenköy’e Türk savaş uçakları gelmese ve Mücahitlerin direnci kırılsaydı bugünlere gelinebilir miydi? Yunan birlikleri o günlerde Ada’ya yığınak yapar, Rum ordusu Yunanlı askerlerle takviye edilirken, Türkiye’yi de uyutmaya çalışırlardı. Ancak üniversite öğrencilerinin Kıbrıs davasına sahip çıkma noktasındaki kararlı duruşu ve geçtiğimiz günlerde vefat eden Ergün Vehbi ve arkadaşlarının öncülüğünde silah satan bazı dükkânların camlarının kırılarak silahların alınması, öğrencilerin geri dönülmez bir yolda olduklarının göstergesiydi. Bu eylemlerden sonra, öğrencilerin kısa bir eğitimden sonra Kıbrıs’a gönderilmelerine rıza gösterilmişti.
8 Ağustos 1964 tarihinde ‘Halkın Sesi’nde görev başında iken, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir kuyruk oluşmuş, caddeye kadar sarkmıştı. Çünkü herkesin Erenköy’de evladı, akrabası vardı. Üstelik orada olabilecek bir yıkımın Ada’nın her tarafında özgürlük ve bağımsızlık için mücadele veren mücahitleri ve halkımızı da olumsuz yönde etkileyecek, ağır bir darbe olacaktı. Herkes derin derin düşünürken o günlerde yalnız Halkın Sesi gazetesinde olan Royter Haber Ajansı’nın makinesinden ‘Son Dakika, Türk jetleri Erenköy semalarında’ diye tuşlar vurmaya başlamıştı. Allah; bir çığlıktır kopuverdi. Girne Caddesi’nde toplananlar birbirleriyle kucaklaşarak gözyaşlarına boğuldu. Bu sevinç gözyaşlarıydı.
İşte Erenköy destanı böyle! Çanakkale’nin bir küçük örneği! Bu vesileyle o günlerde Erenköy’de ve Yeşilırmak’ta şehit düşen kahramanları bir kez daha rahmetle anar, gazilerimize sağlıklı bir yaşam dileriz.
***
Arda, Dipkarpaz’ı yasa boğdu
Dipkarpaz’da ölü bulunan Arda Sünmez’in çok genç yaşta yaşamını yitirmesi bölgede derin üzüntü yarattı ve köylüleri yasa boğdu. 16 yaşındaki Sünmez aynı zamanda Dipkarpaz Futbol Takımı’nın yedek kalecisiydi.
Öte yandan Lefke’nin sevilen simalarından, çınar isimlerinden Arif Tosyalı önceki gün Lefke’de toprağa verilirken, Dikmen’in saygın kişilerinden Fadime Eroğlu da dün Dikmen’de son yolculuğuna uğurlandı.
Bu arada Koopbank tarafından yayınlanan taziye mesajında, Genel Müdür Yardımcımız Mehmet Öksüzoğluları’nın kıymetli babası Hüseyin Yalçın Ökszüzoğluları’nın vefatını derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, yaslı ailesine başsağlığı dileriz” denildi.
Yorumlar kapalı.