
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı’nın 50. Yıldönümü töreninde, gerekse dönüşün uçakta yaptığı konuşma ve sorulara verdiği yanıtlar derlendiğinde Kıbrıs konusu tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır. Değerlendirmeden önce sözlerinin en önemli bölümlerini cımbızla çekip alırken, bu Ada’da ne olması gerektiği de soyut fikir vermektedir. Cımbızla çekilen sözler özetle şöyle:
“Kıbrıs’ta her iki tarafın masaya eşit oturup eşit kalktığı bir denklem kurulmadan yeni bir müzakere sürecinin başlamasını mümkün görmüyoruz. Şunun bir defa daha anlaşılması gerekir. Ada’nın asli unsuru olan Kıbrıs Türk halkını azınlık olarak görmeye ve göstermeye kimsenin gücü yetmez. İki devletli model, Kıbrıs meselesinin yegâne çözüm yolu olduğu gün geçtikçe daha net ortaya çıkmaktadır. Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı çözüm yolunda her türlü fedakârlığı gösterdi.
Annan Planı’na evet diyen taraf Kuzey Kıbrıs olduğu halde, takdir edilen maalesef yine Rumlar oldu. Bu anlayışla artık bir yere varılması mümkün değildir.”
BM Genel Sekreterinin Kıbrıs konusundaki ‘Kişisel Temsilcisi’ Holguin ortak zemin bulmak istiyorsa, Erdoğan’ın gerçeklere parmak basan bu sözlerini defalarca okuması lazım. 1959 yılında Denktaş’la Kliridis arasında başlayan görüşmelerde son güne kadar masaya eşit oturup, eşit kalkıldı mı? Hayır! Müzakere heyeti sayısı, oturulan sandalyeler, masalar eşit olabilir. Ama unvan eşit değildi. Odadan çıkarken, karşı taraf ‘Devlet’ şapkasını başına giydirirken, Türk tarafı da ‘Toplum’ şapkasıyla yetiniyordu. Yıllar böyle geçip gitti. Hatta Denktaş, bu eşitsizliğin bir sonuç getirmeyeceğini kaç kez söylemişti.
Erdoğan ne diyor? Her iki taraf masaya eşit oturup eşit kalktığı bir denklem kurulmadan yeni bir müzakere sürecinin başlaması mümkün değildir.
İşte bu! Rum tarafına ve Yunanistan’a olduğu kadar BM, AB ve tüm dünya kamuoyuna duyurulan çok önemli bir mesajdır bu! Bu şekilde yüz sene daha bir yere varılamaz. Kaldı ki, Kıbrıs Türkleri bu adanın asli unsurudur ve azınlık olarak görmeye ve göstermeye kimsenin gücü yetmez. Kıbrıs Türk tarafının Annan Planı’na ‘Evet’ demesine rağmen, takdir edilenin maalesef yine Rumlar olduğunu ifade eden Erdoğan, bu anlayışla artık bir yere varılmasının mümkün olmadığının altını çizdi.
Bu sözleri Von der Leyen’e de göndermek gerek diyoruz.
Bu beyanlarda sorunun nasıl ve ne şekilde başladığına değinilmedi. Ancak onurlu bir şekilde sona erdirilmesi için ne olması veya ne olmaması gerektiği özetle ve gerçekçi bir şekilde ortaya konuldu. Hem de hiçbir art niyet olmadan!
Fazla söze gerek yok. Masaya eşit olarak oturmaz, eşit olarak kalkmazsan, kapıyı çıkar çıkmaz toplum şapkasını giyenlerle dalga geçerler, ‘Biz bunları daha çok oyalarız. Duymasınlar, zamana oynamaya devam’ diye fısıldaşır ve gülüşerek dalga da geçerler. Bunca yıl olduğu gibi! Yetmedi mi artık?
***
Dr. Ali Çaygür Lefkoşa’da
son yolculuğuna uğurlandı
Sağlık Bakanlığı eski Müsteşarlarından, topluma özveriyle hizmet veren, herkes tarafından sevilen iyi insan Dr. Ali Çaygür dün Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandı. Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek, Çaygür’ün görev süresi boyunca sağlık alanında verdiği önemli hizmetlerve mesleğine olan bağlılığının herkese örnek olduğunu belirtti.
Sevgili eşi Filiz Hanım, kardeşi ve eniştesi Ferdiye-Yaşar Mavioğlu, kızları ve damatları Ayşe Çaygür-Fırat Yoran, Aylin Çaygür-Mehmet Hocanın, yeğenleri Behrat ve Mehmet Mavigözlü, torunları Ali, Filiz, Mehmet Yoran, tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyururken, “Yokluğuna asla alışamayacağız. Acımız sonsuzdur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler. Özel Girne Hastanesi Doktorları ve Çalışanları da, tıp camiası ve hastanesinin değerli doktoru Çaygür’e Tanrı’dan rahmet, yaslı ailesine ve tıp camiasına başsağlığı dileğinde bulundu.
Bu arada Topçuköy’ün sevilen isimlerinden, iyi insan, merhume Aylin Sözeri’nin eşi Mehmet Ali Sözeri dün kendi köyünde toprağa verildi. Tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntüyle duyuruldu. Oğlu ve gelini Osman Sözeri-Esra Ertekin, kızları Aygül ve Melek Sözeri, torunları Hatice, Mehmet Ali, Almira ve Gülcem, can babaları ve dedelerinin yokluğuna asla alışamayacaklarını ifadeyle, acılarının sonsuz olduğunu belirttiler, nur içinde yatmasını, mekânının cennet olmasını dilediler.
Yorumlar kapalı.