Akay Cemal

‘ENOSİS çekirgesi’ 15 Temmuz zıplamasında kanadından olmuştu






Coşkulu törenlerle kutlanan 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 44’üncü yıldönümünde, Kıbrıslı Türklere olduğu kadar, Kıbrıslı Rumlara, BM’ye ve dünya kamuoyuna da bir kez daha önemli mesajlar verildi.

Daha önceleri de vurguladığımız gibi, 20 Temmuz 1974, Kıbrıs tarihinde bir milattır. Ada’da barış, huzur ve güvenin tesis edildiği yeni bir dönemin başlangıcıdır. Nitekim geride kalan 44 yıl bunların kanıtıdır.

Yarım yüzyıla yakın bu geçen sürede iki taraf arasında, 74 öncesinde hiç susmak bilmeyen silahlar susmuşsa, bombalar patlamamışsa, ülkede istikrar sağlanmışsa, bu da Türkiye’nin kararlılığından ve Ada’daki Türk askeri varlığından kaynaklanmaktadır.

Barış ve Özgürlük Bayramı’nda nice konuşmalar yapıldı, bildiriler yayınlandı. Ada’nın kuzeyinde özgürlüğe kavuşmanın sevinci yaşanırken, Güney’de burukluk vardı. Kaybettiklerinin yasını tutuyorlardı.

1974 öncesi hep kaybeden taraf Kıbrıslı Türklerdi… 20 Temmuz 74’te ise kaybeden taraf Kıbrıslı Rumlar oldu. Ancak kaybetmenin sorumlusu da yine kendilerdi.

1974 öncesi Ada Türkleri toprağın yüzde 3’üne sıkıştırılmıştı… Ancak onu bile ada Türklerine çok görmüşler ve adayı tümden ele geçirmek ve en az kendileri kadar hak sahibi olan Türkleri bu topraklardan söküp atmak için son bir hamleye ihtiyaç vardı… Kendilerine göre, zaman ve zemin müsaitti. Çekirgenin son kez sıçraması ve Kıbrıs topraklarında Yunan bayrağının dalgalanması gerekirdi…

‘ENOSİS çekirgesi’ 1 Nisan 1955’te sıçradığında bir mesafe almıştı, ancak yeterli değildi. 21 Aralık 1963’te bir kez daha zıpladı ki, önemli bir mesafeye uçmuş, epeyce yol kat etmişti… ‘ENOSİS çekirgesi’ 8 Ağustos 1964’te Dillirga’da, 15 Kasım 1967’de Geçitkale’de yeni zıplamalar yaptı. Gerek Erenköy’de, gerekse Geçitkale-Boğaziçi çarpışmalarında bir kanadından yara almış ve kendi köşesine çekilerek, tedavi altına alınmıştı… Eski sağlığına kavuştuktan sonra bu kez nerden nereye zıplayacağı merak konusuydu…

Bu kez öyle bir sıçrama yapmalıydı ki, son nokta konulmalı, zamanında Girit’te olduğu gibi, Ada Türklerini ‘ay yutmalıydı.’ Girit adasında yaşayan binlerce Türk aile, bir gecede etnik temizliğe uğramış ve yok edilmişti…  Bir süre sonra Girit’i ziyaret eden yabancılar, “Buralarda bizim bildiğimiz kadarıyla çok sayıda Türk yaşardı; ne oldu onlara?” diye sorduklarında, Yunan yetkililerin yanıtı hazırdı: “Ay bir gecede onları yuttu.”

Evet; Girit böyle gitmişti Osmanlı’nın elinden! 15 Temmuz 1974 darbesi ile Kıbrıs da gidecekti ve Girit’teki Rumların deyişiyle, bir gecede ay, Kıbrıs’taki Türkleri de yutacaktı!.. Ancak bu kez ‘Allah şaşırttı’ mı desek,  yoksa Ankara’dakilerin, Kıbrıs Türk liderliğinin sesine kulak vererek, gelişmeleri çok iyi değerlendirdiğini mi yazsak?

Ama sonuçta, Kıbrıslı Rumlara ve de Yunanistan’a tarihin en büyük müjdesini vermek isteyen ‘ENOSİS çekirgesi’, öyle bir zıpladı ki, bu kez her iki kanadından da oldu. Onun için kimse 20 Temmuz’u suçlamaya kalkışmasın, kimse Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974’te başladığını iddia etmesin. Böyle yalanlara herkesin karnı toktur. Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974’te başlamış olsaydı, BM Barış Gücü’nün, Mart 1964’ten beri Kıbrıs’ta ne işi vardı?

Rum okullarında çocuklara ve gençlere ırkçılık aşılanacağına, 15 Temmuz 1974 darbesi ve 20 Temmuz 1974 harekâtı objektif bir şekilde anlatıldığı takdirde, Rum çocukları ve gençleri, Kıbrıs tarihinin gerçeklerini, geçirdiği aşamaları öğrenmiş olacaklar, yapılan yanlışları, hataları onlar da kavrayacak ve kin gütmekten, nefretten belki de kaçınmış olacaklardı…

Rum Eğitim Bakanlığı ve kilise bunu yapmış olsaydı, bu ülkede güven yaratıcı veya güven artırıcı önlemlerin hayata geçmesi hiçtendi. Ama Rum yetkililer, AB’nin uyarılarına bile kulak asmamış ve işlerine gelmeyeni tarih kitaplarına almamışlardı… Bizde ise ‘çalmadan oynayan’ malum çevreler, dış güçlere yardakçılık adına hemen değişikliğe gitmişlerdi…

İki toplum arasında dostluğu değil, fakat düşmanlığı körükleyen bu tür davranışlar ve bu tür unsurlar var olduğu sürece, bir uzlaşma olsa dahi yaşayabileceğini kim garanti edebilir?..

***

Hasan Oktay da son yolculuğuna uğurlandı

Lefkoşa’lıların yakın tanıdıklarından Hasan Oktay Kansay dün son yolculuğuna uğurlandı. Baykan Kansay’ın eşi ve Nermin Kansay’ın oğlu olan Hasan Oktay Kansay iki evlat, dört de torun sahibiydi. Çevresinde iyi bir insan olarak bilinen Hasan Kansay, Lefkoşa Mezarlığı’nda dualarla defnedildi.

Allah’tan rahmet, yaslı ailesi ve sevenlerine başsağlığı dileriz.

 

‘ENOSİS çekirgesi’ 15 Temmuz zıplamasında kanadından olmuştu

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir