Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, Kıbrıs’la ilgili bölüm de dikkat çekici! Erdoğan şöyle diyor:
“Biz, Ada’nın gerçekleri temelinde hiçbir zaman çözümden kaçmadık. Bu konudaki samimiyetimizi şimdiye kadarki tüm süreçlerde gösterdik. Ancak bunun için karşımızdakilerin de dayatmalarda ısrar etmek yerine sahadaki durumu kabullenmesi gerektiği açıktır. KKTC’ye yönelik desteğimizin baki olduğunu, her alanda katkılarımızın artarak devam edeceğini vurgulamak istiyorum.”
Özü bu! Erdoğan, Türk tarafının ve Türkiye’nin iyi niyetini Annan Planı referandumunda da gösterdiğini de anımsattı. Böylelikle bir süre önce görüştüğü AB yetkilisi Josep Borrel ve tüm diğer ilgililere “Referandum öncesinde Kıbrıslı Türklere verilen sözler nerde kaldı?” sorusunu dolaylı olarak bir kez daha hatırlatmış oldu.
Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs sorununun çözümü için bir nevi son fırsat olan Annan Planı’na her şeye rağmen yüzde 65 oranında evet oyu vermiş, Rum halkı ise yüzde 76 oranında hayır demiş, böylelikle de plan suya düşmüştü. Ancak referandum öncesinde AB yetkilileri, Kıbrıslı Türklerin referandumda evet oyu kullanması halinde, tüm ambargoların ve izolasyonların kaldırılacağı sözünü vermiş, ancak referandumdan sonra sözünden caymış ve ambargolar kaldırılmamıştı.
Bir başka deyişle AB, dereyi geçene kadar ayıya ‘dayı’ demiş, sonrasında yine bildiğini okumuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm bu süreçleri iyi bilmektedir ve özellikle Başbakan iken Burgenstock’ta durumları çok yakından takip etmişti. Erdoğan orada Rum-Yunan tarafının entrika çevirmede ne denli maharetli olduğuna bizzat tanık olmuştu. Nihai amaçlarının da ne olduğunu bir kez daha tespit etmişti. Bu süreçlerden sonradır ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki haklılığını her vesile ile daha fazla dile getirmiş, New York’ta BM kürsüsünden tüm dünyaya, KKTC’nin tanınması, ahlak dışı ambargoların kaldırılması çağrısında bulunmuştu.
Daha önceleri de Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, dönemin Rum yönetimi başkanı Tasos Papadopulos ile New York’ta Genel Sekreter’le görüşmede, en çetrefilli sorun olan toprak konusunda yüzde 29+ diye yazmış, böyle olmasına rağmen, Rum tarafı bu öneriyi de reddetmişti. Esasında Rum tarafının neleri reddettiğini eski dışişleri bakanı müteveffa Nikos Rolandis çok kez açıklamıştı.
Tüm bunlar dikkate alındığında, Erdoğan’ın ifade ettiği gibi, Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye, hiçbir zaman çözümden kaçmadığını defalarca kanıtladı. Hal; gelinen noktada Erdoğan’ın deyişiyle karşımızdakilerin de dayatmalarda ısrar etmeleri yerine, sahadaki durumu kabullenmeleri gerek! Kabul etmeseler de bu adada yasama, yürütme, yargı organlarıyla, tüm kurum ve kuruluşlarıyla donanmış iki ayrı devlet gerçeği vardır. Birini kabul etmek, ötekini reddetmek ve ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ne dönüşen devlete Kıbrıs Türkü’nü yama yapmak kimsenin harcı değildir.
Tahıl koridorunu yeniden hayata geçirebilmek için ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve diğer ülkeler Erdoğan’ın peşinde koşarken, elbette onun ‘oyun kurucu’ olduğunu da kabullenmektedirler. Elindeki kozları iyi değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, dayatmalarda ısrar edilmemesi şeklindeki sözleri çoktan ölmüş olan ‘federal çözüm’ defterinin kapandığının da işareti sayılır.
***
Zalihe Karaali, Mağusa’nın simgelerindendi
Aslen Vretçalı olup, Mağusa’da ikamet eden, merhum Erdoğan Karaali’nin eşi, ailenin çok sevdiği Salisiye (Zalhe) Karaali’nin dün Mağusa’da defnedildiği tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntüyle duyuruldu. Evlatları Hülya, Hüsrev ve Hümeyra Karaali, torunları Rüyam ve Asya Karaali, Yağmur Sergenç, Çise-Mehmet Çavuş, Mine-Burak Ellidört, Erdoğan Özbirim ve torun çocuğu Sahra, derin üzüntülerini dile getirdiler, nur içinde yatmasını, mekânının cennet olmasını dilediler.
Bu arada sevilen isimlerden Meryem Kuğulu’nun önceki gün Lefkoşa’da sonsuzluğa uğurlandığı bildirilirken, ailesi ve sevenleri, mekânının cennet olması temennisinde bulundular.
Yorumlar kapalı.