
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump emir verdi, Amerikan uçakları da Husileri vurdu. Bir yandan da İran’a uyarıda bulundu. Malum, Hizbullah gibi, Yemen’de Husiler de İran’ın vesayet savaşçıları olarak gösteriliyor ya! Ancak Husiler, İsrail’in Gazze’de yaptıkları karşısında pasif kalan İran’la eskisi kadar içli dışlı değiller. Bu arada uzmanlar, Kıbrıs’ın Rum kesimindeki İngiliz üslerinden kalkan uçaklar da operasyona katılıyor mu diye oluşan soru işaretlerine cevap bulmaya çalışıyorlar. Varsın arayadursunlar, ne yapılabilir?
Donald Trump, Beyaz Saray’a gelir gelmez, şaşırtıcı hamlelere tanık olunmaktadır. Kanada, Grönland’la ilgili söylemleri tepkilere neden olurken, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı bitireceğine dair birbiri ardına yapılan açıklamalar dikkat çekicidir. Ancak Kanada’nın yeni Başbakanı Mark Carney, göreve gelir gelmez verdiği ilk demeçte, Kanada’nın asla ABD’nin bir parçası olmayacağını söyledi. Kanada’nın yeni lideri Carney, ABD Başkanı Donald Trump’ın, 51’inci eyalet olmaları teklifini değerlendirirken, “Amerika, Kanada değil” şeklinde konuştu.
Bu durum neye benzer biliyor musunuz? Gelmiş geçmiş Rum yöneticileri, Kıbrıs Türk halkını hesaba katmadan, onlara tabi olduğunu, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nde söz hakkına Rumların sahip bulunduğunu söylemekte, Kıbrıs Türk halkını yok saymakta, daha açık tabirle bir ‘Helen Cumhuriyeti’ne dönüştürdükleri ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamak, yama yapmak istediklerini dile getirmektedirler. Sadece onlar değil, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ve daha bazı ülkeler de bu amaç uğruna Rum tarafına arka çıkmaktadırlar.
Bunları yazarken, KKTC’nin kimlerle, nelerle mücadele ettiği daha iyi anlaşılır. Bu kutsal mücadelede Kıbrıs Türkü’nün destekçisi Anavatan Türkiye’dir. Rumların da tek kaygısı o değil midir? Bu noktada aklıma İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın ‘Ellerinden gelse nefes aldığımız havayı da kesecekler’ sözü gelmesin mi? Demek istediğimiz, iyi niyetle verilen mücadele gerçekten zordur. Ya ‘Garanti Anlaşması’ olmasa ve Kıbrıs’ta güveni sağlayan Türk askeri varlığı bulunmasaydı halimiz nice olurdu? Bunu düşünmek bile istemiyoruz.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cenevre’ye gitmeden önce TMT Mücahitler Derneği Başkanı Celal Bayar başkanlığındaki heyeti kabulünde yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türkü’nün bağımsız bir cumhuriyette eşit haklarıyla yerini almak istediğini belirterek, “Türkiye’nin tam desteğiyle iki eşit egemen devlet temelindeki yeni siyaset bugün sürdürülebiliyorsa, 1960 Anlaşmalarında elde ettiğimiz kurucu ortak olmamızdandır” ifadelerini kullandı.
Tatar şunları ekledi:
“Türkiye, 1960 Anlaşmasının garantörüdür. Dr. Fazıl Küçük’ün imzalamış olduğu ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşması’ bizi bu günlere kadar getirmiştir. Kıbrıs Türk halkının egemen eşit bir halk olarak tescil edilmesi açısından bu anlaşma çok önemlidir. Cenevre’de bunları dile getireceğim. Artık federal temelde bir anlaşma zemini tamamen yok olmuştur.”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum tarafının zihniyetinin esas itibarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tüm adanın hükümeti yapmak ve Kıbrıs Türk halkını yok etmek olduğunu kaydetti.
Bugün Cenevre’de kurulacak olan masada Kıbrıs meselesine bir çözüm bulunması kimsenin beklentisi değildir. Ne Türk tarafı böyle bir kararın çıkacağını bekler, ne de Rum tarafı! Hatta diğerleri de! Ancak Genel Sekreter Antonio Guterres, tüm ağırlığını ortaya koyarak, tarafları belirli alanlarda iş birliğine teşvik ve ikna edeceği, hatta zorlayacağı anlaşılıyor. Daha önce Genel Sekreter’in görevlendirdiği iki özel temsilci Maria Holguin ve Dicarlo, bir anlaşma için ortak zemin olmadığını saptamışlar ve Guterres’e rapor sunmuşlardı.
Böyle bir durumda geriye ne kalır? Belirli alanlarda işbirliği… Sonucu göreceğiz.
Yorumlar kapalı.