Akay Cemal

Avustralya’da 20 yıl Türkçe konuşana rastlamayan kadın






Bugün kardeşim merhum Türkay Ilıcak’ın ‘Sürprizlerle dolu 26 Yıllık Avustralya Anılarım’ isimli kitabından seçtiğim, duygu yüklü gerçek bir hikâyeyi aktarayım dedim. Bu olayda, uzak diyarlarda yaşayanların çektiği vatan hasreti kadar, dil hasretinin de ne denli önem arz ettiği daha iyi anlaşıyor.

Emine, Lefkoşa’da yaşıyordu. 1950’lerde Kıbrıs’ta toplumlararası huzursuzluk başlamıştı. 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ise 3 yıl sonra bozulmuş ve adaya çeşitli milletlerden BM Barış Gücü getirilmişti. Bunlar arasında Avustralya’dan gelen polis güçleri de vardı. Emine o zaman genç bir kızdı. Bir tesadüf eseri Avustralyalı polis ile tanıştılar. Aileden bazılarının itirazlarına rağmen, Emine, Avustralyalı polisin ‘cennet’ diye anlattığı ülkeye gitmeye razı oldu.

Polisin ailesi Perth şehrindeydi. Türklerin yoğun olduğu Melbourne şehrinden 3 bin mil uzaktaydı. Perth şehri her dönem Avustralya’nın ve dünyanın en temiz, en yaşanabilir kenti seçiliyordu. Ama şehirde ne yazık ki, Türk toplumundan eser yoktu. Emine bazı günler şehir merkezine yakın olan büyükçe bir parka gelir ve orada bulunan kuşları, kanguruları ve bin bir çeşit çiçeklerle ağaçları seyreder, aralarında dolanırdı.

Bir gün yine parkta torunu ile dolanırken, parkın diğer ucundan Türkçe bir ses duydu. “Ayşe, gel kızım buraya…”  Yıllar sonra ilk Türkçe sesti duyduğu. Sesin geldiği tarafa doğru süratle koştu. Hem ağlıyor hem koşuyordu. Türkçe konuşan kadına sarıldı hemen. Hıçkırarak ağlıyor, arada bir şeyler mırıldanıyordu.

Büyük bir ihtimalle diğer kadın da yıllarca bir tek Türkçe kelime duymamıştı.

Emine kendine gelir gelmez, parka birlikte geldiği torununu hatırladı. O Türkçe sesi duyduğu an salıncakta torununu sallıyordu. Heyecandan torununu bile unutmuştu. Diğer kadın da Ayşe isimli çocuğunu alıp Emine’nin olduğu yöreye geldi.

Diğer günlerde çocuklarla birlikte iki kadın parkta hep buluştular, dil hasretlerini giderdiler.

Bu ve bunun gibi nice binlerce yaşanmış ve yaşanmakta olan gerçek hikâyeler, vatan hasretinin olduğu kadar, ana lisan özleminin de ne denli önemli olduğunun göstergesidir. Örneğin Manchester’de, Ottava’da, Vaşington’da, Amsterdam’da yolda yürürken bir Türkçe kelime bile duysanız kulak kabartır, başınızı döndürüp bakma ihtiyacı duyarsınız. Ya Avustralya’da, Türklerin pek olmadığı kentlerde duysanız, Emine gibi sevinçten ve heyecandan gözyaşlarınız sel olur değil mi?

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar boşuna mı Avustralya’ya gitmişti? Kıbrıs’tan binlerce kilometre uzakta yaşam süren soydaşlarımızla buluşmanın, kucaklaşmanın ve hasret gidermenin dünyaya bedel olduğunu biliyordu. Oradaki soydaşlarımız, Kıbrıs’tan ilk kez bir Cumhurbaşkanının kendilerini ziyarete geldiğini, özlem giderdiklerini ifade ederek, bunun, unutulmadıkları anlamına geldiğini dile getirmişlerdir. Bu ziyaretle KKTC ile Avustralya arasında köprü kurulurken, kısa bir süre önce Türk Hava Yolları’nın (THY) İstanbul-Melburun seferlerini başlatması da, bağların güçlenmesinde önemli bir etken oluşturmaktadır.

***

Ertoğrul Coşkuner, Lefkoşa’da

tanınmış bir yapıcı ustasıydı

 

Başkent Lefkoşa’nın sevilen isimlerinden Ertoğrul Coşkuner’i de kaybettik. Herkes tarafından sevilen, sohbetine doyum olmaz tanınmış bir yapıcı ustasıydı. Kızılbaş bölgesinde karşılaştığı dostlarına hal hatır sorar, sohbet ederdi. Vefatı ailenin yanı sıra, dostları ve meslektaşları arasında derin üzüntü yarattı. Önceki gün Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandı. Nur içinde yatması, mekânının cennet olması dileğinde bulunuldu.

Bu arada Lapta’da sakin, çevresinde sevilen bir kişi olan Leyla Öğütçü, Lapta’da defnedildi. Vefatı büyük üzüntü yaratırken, nur içinde yatması, mekânının cennet olması dileğinde bulunuldu.

Avustralya’da 20 yıl Türkçe konuşana rastlamayan kadın
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.