
Önceki gün Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı andık, bugün de Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük’ü anıyoruz. Kıbrıs Türkünün mücadelesi derken, ilk akla gelen iki isim: Dr. Küçük ve Denktaş!.. Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen anma töreninde konuşan torunu Rauf Raif Denktaş’ın da ifade ettiği gibi, baba Denktaş, mücadelenin kararlı ve cesur sesiydi.
Düzenlenen anma törenlerinde Denktaş’ın hizmetleri anlatıldı, mücadeleye verdiği önemli katkılar dile getirildi. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Denktaş ve dava arkadaşlarının birlikte başardıkları siyasetin yeni ve milli siyasete zemin oluşturduğuna işaret ederek, “Denktaş’ın vasiyetini ve mirasını devralarak, bu siyaseti milli bir siyasete dönüştürebilmenin mutluluğu içerisindeyiz.” dedi.
Bu gibi etkinliklerde genellikle varoluş mücadelesinde verilen hizmetler, yapılan fedakârlıklar dile getirilir ve yeni kuşaklara aktarmalarda bulunulur. Esasında yeni neslin Dr. Küçük, Denktaş ve dava arkadaşları hakkında çok bilgi sahibi olmaları gerekir. Bilgi sahibi olduktan sonra, nerden nereye geldiğimizi daha iyi anlar, çok zor koşullardan geçerek bir devlet sahibi olunmasının paha biçilmez olduğunu idrak ederler.
Siyasilerin yaptıkları konuşmalar, yayınladıkları bildiriler bir yana, biz, gerek Dr. Fazıl Küçük, gerekse Denktaş’la olan anılarımızı aktarmayı uygun bulduk. Ancak bu anıların çoğu yine milli davanın bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Dünkü yazımın başlığı “Denktaş’ın Alman kurt köpeğinden az çekmedim” idi. Bugün de Kıbrıs Türk Halkının Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük’ten bir anımı siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.
Dr. Küçük’le uzun yıllar birlikte çalıştık. Bazen Halkın Sesi’nde aynı odayı paylaştık. Kıbrıs haricinde olmadığı dönemlerde, bir köye gitse, bir etkinliğe katılsa dahi, önce gazeteye uğrar, sonra evine yatmaya çıkardı. Halkın Sesi onun üçüncü evladıydı. Genellikle saat 23.00’ten sonra uğrardı gazeteye. O an yazı işleri kadrosu olarak görev başındaydık. “Ankara Radyosu’nu dinlediniz mi” diye sorardı. O konuda çok duyarlıydı ve taviz vermezdi.
O zamanlar bizler pek akıl erdiremesek de, Doktor’un, Türkiye’de olup bitenlerin neler olduğu ve Kıbrıs konusunda herhangi bir açıklama, demeç olup olmadığını merak ettiğini anlardık. Ne TRT vardı o zaman, ne de bir başka şey! Türkiye’de bir tek Ankara Radyosu vardı, o da uzun dalga üzerinden. Herkesin kulağı Ankara Radyosu’nun son haberlerindeydi. Bir akşam dalgınlıktan programı kaçırmayalım mı? Kara kara düşünüyor, Dr. Küçük’e ne diyeceğimizi hesaplıyorduk. Doktor, her zamanki gibi “Ankara Radyosu’nu dinlediniz mi?” diye sorduğunda, dut yemiş bülbül misali başımızı öne eğdik ve sustuk.
Doktor haklı olarak fena halde öfkelenmişti, sinirden ağzından adeta köpükler savruluyordu. “Ben size kaç defa söyledim, bu radyonun 11 bülteni dinlenecek ve ona göre gazete kapanacak” diye öyle bir fırça attı ki, tıs diyemedik. Haksız değildi, çünkü Anavatan Türkiye’den beklentiler vardı. Kıbrıs konusunda Türkiye yetkilileri sürekli bilgilendiriliyor ve buradaki durum hakkında aydınlatılıyorlardı. Ankara, kendisiyle devamlı irtibat halindeydi ve mücadelenin rotası ona göre ayarlanıyordu. Türkiye hiç irtibatı koparmadılar. Ada’daki varlığımızdan, egemenliğimizden asla taviz vermemek için her yolu denediler ve bir devlet sahibi olmanın temellerini attılar. Kıbrıs Türk tarihine damgasını vuranların mücadelesi olmasaydı, bu gün bir devlet sahibi olabilir miydik? Dr. Küçük’ün en zor koşullarda bu halka bir yol haritası çizmesi ve Atatürk’ün izinde yürünmesiyle bu günlere geldik. Bu devleti sahiplenmek görevimizdir.
***
Tomris Gürtuna, bugün
Lefkoşa’da defnedilecek
Gürtuna ailesinin değerli büyüğü, tanınmış simalardan, iyi insan, merhum Yaşar Gürtuna’nın kıymetli eşi Tomris Gürtuna, bugün Lefkoşa’da defnedilecek. Evlatları Pembe-Altay Tüzüner, Ahmet-Burcu Gürtuna, torunları Aylin Tüzüner, Irmak Gürtuna, Rüzgâr Yaşar Gürtuna, Arya Altay ve Lara Altay, “Yeri asla doldurulamayacak değerli varlığımız, sevgili annemiz ve ninemiz Tomris Gürtuna’yı kaybettik. Bugün öğle namazından sonra Lefkoşa Mezarlığı’na defnedilecektir. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyurulur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun. Başımız sağolsun” ifadelerini kullandılar.
Öte yandan Gaziköy’ün tanınmış simalarından, iyi insan Erol Soyalan’ın dün kendi köyünde sonsuzluğa uğurlandığı tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntü ile duyuruldu. Sevgili eşi Seval Hanım, çocukları Bülent-Tomris Soyalan, Mehmet Soyalan, Sare-Fuat Revan, torunları Ayşe, Nilgün, Seval, Hüseyin, Ülfet, Erol, yokluğuna asla alışamayacaklarını ifade ederek, nur içinde yatmasını, mekânının cennet olmasını dilediler.
Yorumlar kapalı.