
Güney Kıbrıs bu aralar diken üstünde. Hava ve deniz limanları ile sınır kapıları ve İsrail ile ilişkili yerlerde güvenlik önlemleri en üst düzeye çıkarıldı. Nasrallah, İsrail’in Lübnan’a olası bir topyekün saldırıda, Kıbrıs Rum tarafının havalimanı ve askeri üslerini kullanacağı yönünde istihbarat aldıklarını, böyle bir durumda Güney Kıbrıs’ı savaşın bir parçası kabul edip, tutum sergileyecekleri uyarısında bulunmuştu.
Her konuda olduğu gibi, bu konuda da Rum yönetiminin avukatlığına soyunan Avrupa Birliği (AB), Güney Kıbrıs’a desteğini belirtti. AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, “Kıbrıs, AB üyesi bir devlettir. Bu ise AB’nin Kıbrıs, Kıbrıs’ın ise AB olduğu anlamına gelir. Bu üye devletlerimizden biri aleyhindeki herhangi bir tehdidin AB karşısında bir tehdit anlamına gelmektedir.” dedi.
Bu arada Milli Mücadele Vakfı Başkanı Aziz Gülbahar, ABD’nin Güney Kıbrıs’ı bir askeri üs haline getirmeye çalıştığını ifade ederken, Birleşik Kıbrıs Partisi Genel Başkanı İzzet İzcan da, ‘Kıbrıs halkı’ ve ülkenin tehlike altında olduğunu belirtti.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum liderliğinin mevcut izolasyon siyasetinin yanında, son zamanlarda artış gösteren ve kişileri hedef alan baskı ve sindirme politikasına dikkat çekti. Tatar, KKTC’de uluslararası hukuka ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun mülkiyet rejimi uyarınca hareket edenlere yönelik kabul edilemez bu girişimler, iki halk arasındaki güven sorununu daha da artırmaktadır” dedi.
Tatar’ın açıklaması, İskele’deki Caesar Resort yatırımlarıyla tanınan ve Güney Kıbrıs’ta tutuklanarak, aleyhine 124 suçlama getirilen Afik Group şirketlerinin CEO’su Simon Mistriel Aykut’un 9 Eylül’de görülecek davaya kadar tutuklu kalacağı haberinin akabinde yer almaktadır. Davada, Aykut’un Kuzey’deki Rum mallarını gasp ettiği gerekçe olarak gösterilmektedir.
Rum yönetiminin amacı, Kuzey’de yatırım yapan yabancıları bu tür tehdit ve baskılarla yıldırmak ve bezdirmektir. Nitekim yıllardan beri yıllardan beri KKTC limanlarına uğradıkları gerekçesiyle de, daha sonra Larnaka ve Limasol limanlarına uğrayan gemi kaptanları da tutuklanmakta ve bir takım asparagas gerekçelerle mahkemelere çıkarılarak cezalandırılmaktadırlar.
Tatar’ın da ifade ettiği gibi, Kıbrıs Türk halkı tam 61 yıldan beri haksız ve hukuksuz izolasyon ve zulmü altında ezilirken, uluslararası toplum da bu zulme kayıtsız kalmaktadır. Bu noktada Tatar, başta BM olmak üzere, uluslararası topluma yeniden çağrıda bulunarak, Rum liderliğinin sürdürdüğü izolasyon siyasetine destek vermekten vazgeçmelerini istedi.
Annan Planı öncesi bir yana, ancak Annan Planı referandumundan sonra bu halka verilen bir söz vardı. Hem BM, hem de AB tarafından! Kıbrıs Türk halkı referandumda evet dediği için ambargo ve izolasyonlara son verilecekti. Her ikisi de fos çıktı. Ne biri sözünü yerine getirebildi, ne de diğeri! Ancak Güney Kıbrıs’ın herhangi bir sorunu oldu mu, hemen devreye giriliyor ve avukatlığını yapıyorlar. Hizbullah Lideri Nasrallah’ın Güney Kıbrıs’ı uyarısı üzerine, AB nasıl hemen devreye girdi, görüyorsunuz değil mi? Ancak KKTC’de yatırım yapan yabancıların Güney’e geçtiklerinde tutuklanmalarına sessiz ve seyirci kalmaktan öte bir şey yaptıkları yok!
Ve bu zihniyette olanlar sözde Kıbrıs’ta çözüm istiyorlar ha! Hepsi de laga luga! Gerçekten çözüm isteyen, çözümden yana olan BM de, AB de iki taraf arasında bu denli ayrımcılık yapmaz. Sürekli arkaları okşanan, sıvazlanan Rum tarafının da gerçek anlamda çözüm istediğine kargalar bile güler.
***
Münevver Dayı, Ağırdağ’da
son yolculuğuna uğurlandı
Ağırdağ’ın sevilen bir çınarı daha göçtü. Münevver Dayı önceki gün kendi köyünde sonsuzluğa uğurlandı. Ailesi ve sevenleri derin üzüntülerini dile getirerek, nur içinde yatmasını, mekânının cennet olmasını dilediler.
Yorumlar kapalı.