
Geçen gün de vurguladık. Çevremizde olup bitenleri değerlendirmeden, devekuşu misali başımızı kuma gömüp de yazı yazanlardan değiliz. Hele Kıbrıs’la ilgili gelişmeleri çok yönlü olarak ele alıp da analiz etmek gerek. Örneğin Avrupa Birliği (AB) yetkililerinin geçtiğimiz günlerde bazı Orta Asya ülkeleri ile temasa geçme ihtiyacı duymasının nerden kaynaklandığını gayet net biçimde ortaya koymuştuk.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yaptığı açıklamada, bugüne kadar o coğrafyada bu tür ilişkiler içine girmeyen AB’nin, bugün anlaşmalar yapmasındaki temel hedefinin 2022’den beri Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) gözlemci üye olan KKTC’yi engellemek olduğunu dile getirdi. Tatar, “Türk devletleri tarafından Kıbrıs Türk halkının hakkı, hukuku tescil edilene kadar Rumlara ‘bekle’ denilmesi gerekirdi.” ifadelerini kullandı.
Tatar, “Türk devletleri, Rum tarafıyla ilişkilerine biraz daha dikkat etmeli. Avrupa Birliği bir birlik, fakat nüfusu 800 bin olan Rumların egemenliğinde değil. Türk devletleri, Rum ile de ilişki kurabilir. Fakat dikkat etmeleri gerekir. Çünkü Rum tarafının oynadığı oyun bambaşkadır ve insanlığa sığmaz” dedi.
Bu arada AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşat Zorlu, Türk devletlerinin büyükelçileriyle görüşmesinde, Türk birliğini bozmaya çalışanların hedeflerine dikkat çekerek, “İlerleyişimiz karşısında bizleri uzaklaştırmaya ve hatta birbirimizle ayırmaya çalışan farklı güç merkezlerinin hedefi, Türk asrını ve Türk koridorunu akamete uğratmaktır. Bu tehditlere karşı her zaman olduğu gibi birbirimize sımsıkı tutunup, halklarımızın refahına dönüştürebildiğimiz sürece, güç birliğimiz geleceğe taşınacaktır.” dedi.
Diğer yandan TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, Bakü’de düzenlenen Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) üyesi parlamentoların Milli Savunma ve Güvenlik Meseleleri Komisyon Başkanları toplantısında konuştu. Akar şunları kaydetti:
“Avrupa Birliği’nin, Rumların sözcüsü gibi hareket etmesini, KKTC’nin etkinliklere davet edilmemesini sağlamak için tüm dünya liderlerine baskı yapmasını kabul edemeyiz. Bu baskılara son verebilmek için KKTC’nin, Türk dünyası nezdinde açık ve güçlü bir şekilde tanınması ve Türk dünyasının uluslararası teşkilatlarında asil bir üye statüsünde yer alması hepimiz için sorumluluktur.”
İşte Tatar’ın, Kürşat Zorlu’nun ve Hulusi Akar’ın görüş ve değerlendirmeleri…
Bu konuyu ilk günden irdeleyenlerden biri olarak, diyorum ki, AB’nin oralara kadar giderek, kendilerine dikte ettiği ve imzalattığı ülkelerin liderleri, birkaç Euro aldıkları veya alacakları için yatıp kalkıp da Tatar’a dua etsinler. Çünkü Tatar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da destek verdiği iki devletli yeni vizyonuyla KKTC’yi gözlemci üyeliğe taşıması Rum Yönetimini çılgına döndürmüştü. ‘Ya daha ileriye gidilir ve KKTC asil üye olur, sonra da bu devletler KKTC’yi tanırsa’ diye korku ve endişeye kapılan Rum, tek çare olarak AB’ye “El ele vererek, bir şeyler yapalım ve TDT’nin birliğini bozalım” dedi. Bunun üzerine AB ile Rum tarafı kafa kafaya vererek, plan ve program yaparak düğmeye bastılar. Paranın ucunu da göstererek, “Yeter ki, siz bu bildiriye imza atın, gerisini düşünmeyin” dediler. Aynen 24 Nisan 2004’te Annan Planı referandumunda Kıbrıslı Türklere dedikleri gibi! “Siz yeter ki evet deyin, gerisine karışmayın. Ambargolardan sizi kurtaracağız” dememişler miydi?
Bugüne kadar Kazakistan ve diğerlerinin nerede olduğunu sadece haritaya bakarak görebilen AB, Rum tarafının güzel hatırı için oralara kadar giderek, Kıbrıslı Türkleri yok sayan karara imzayı bastırttı. KKTC’yi tanımayacaklarını da içeren metine imzalar atıldıktan sonra AB derin bir oh çekti ve Ursula von der Leyen, telefona sarıldı, Hristodulidis’i aradı ve “planımız işe yaradı, bunu kutlamak lazım” dedi.
Özetle KKTC’nin ‘Gözlemci üyeliği’ ve Tatar’ın TDT toplantılarına katılması, Rum yönetimini o denli tedirgin etti ki, anlatılamaz.
Bütün mesele Kıbrıs Türkü’nün önünü kesmek, dünyadaki görünürlüğüne tahammül edemeyip engeller koymaktır. Onun için ambargoları kaldırmıyorlar, değil mi? Bu durum karşısında KKTC’de bazı siyasi parti ve bazı sivil toplum örgütleri bu konularda ses vermektense, suni gündemler yaratmadan yarar ummaktalar. Bu halk bunların farkında değil mi sanıyorsunuz?
***
İsmail Tuna, dün Lefkoşa’da
son yolculuğuna uğurlandı
Toplumumuzun tanınmış saygın kişilerinden, yardımsever iyi insan, eski Muhaceret Dairesi Müdürü İsmail Tuna, dün Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandı. Tüm sevenlerine derin üzüntü ile duyuruldu. Ailesince yayınlanan mesajda şöyle denildi:
“Merhume Ayşe Madi ve merhum Ahmet Madi’nin değerli oğulları, Şerife Hanım’ın değerli eşi, Nüvit Aslanses, Turan Halil İsmail ve Mustafa Tuna’nın sevgili kardeşleri, Burcu Ergin’in ve Burak Tuna’nın biricik babası, Salahi Ergin ve İltem Tuna’nın değerli kayınpederi, Buse Ergin, Sesil Ergin, Ayşen Tuna ve İsmail Tuna’nın sevgili dedeleri, eski Muhaceret Dairesi Müdürü saygıdeğer insan İsmail Tuna’yı kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Acımız sonsuzdur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun.”
Yorumlar kapalı.