Türkiye Cumhuriyeti’nin 101’inci kuruluş yıldönümünü coşkuyla kutlarken, Atatürk’ün en fazla kulaklardan silinmeyen sözlerinden biri de “Az zamanda çok büyük işler yaptık” idi. Cumhuriyetin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendine özgü sesiyle şöyle devam ediyordu:
“Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur, en medeni memleketler seviyesine çıkaracağız.”
Kolay olmadı bağımsızlık mücadelesi. Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğünde cepheden cepheye koşan Türk milleti yorgun düşmüştü. Ancak vatana göz dikenlerin her ne pahasına olursa olsun, kirli emellerine ulaşmasına mani olmak en başta gelen görevdi. Türk ulusu imkânsızlıklar içinde özgürlük mücadelesine odaklandı. Sayı ve silah bakımından kat kat fazla emperyal güçlerin karşısına dikildi ve onları geldikleri gibi gönderdi.
Atatürk’ün bağımsızlık meşalesi tüm mazlum milletlere rehber oldu, yol gösterdi. Bir yılı aşkın bir süreden beri Ortadoğu kan gölüne dönerken, Gazze’de Batı Şeria’da, şimdi de Lübnan’da on binlerce masum insan bombalar altında hayatlarını kaybeder, çoluk-çocuk, kadın-erkek, yaşlı insanlar yıkıntılar altında son nefeslerini verirken, insanoğlu ‘demokrasi, uluslararası hukuk, insan hakları nerede’ diye sormakta, ancak cevap alamamaktadır.
Bunlara tanık olunurken, her zaman ileriyi gören Atatürk’ün, ‘Yurtta sulh, dünyada sulh’ sözünü anımsıyor ve bunun ne denli önemli ve anlamlı olduğunu daha iyi anlıyoruz. Çünkü bazı doyumsuz ülkelerin, kendi çıkarları uğruna şu veya bu diyarı ateşe vermekte tereddüt etmediklerine tanık olmaktayız. .
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir konuşmasında şöyle bir değerlendirmede bulunmuştu:
“Emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki hesapları hiç mi hiç eksik olmadı. Bu kirli hesaplarda kullanılan maşalar da hiç eksik olmadı. Dün vardı, bugün de var. Ülkemiz, milli iradenin üstünlüğüne dayanmak yerine, vesayet güçlerinin güdümünde kalan yönetimlerin elinde, altın kıymetinde yıllarını heba etti.”
Darbeler, idamlar, kalkışmalar hiç durmadı. Ancak Türk milleti de anladı ki, Atatürk’ün dediği gibi, daha çok işler başarmak mecburiyeti vardır. Geçmişle kıyaslandığında Türkiye’nin son dönemde kat ettiği mesafeyi hiç de küçükseyemeyiz. Her alanda gelişen, kalkınan bir Türkiye’nin, ‘anavatanımız’ olmasından gurur duyuyoruz.
Zaman zaman sinir uçlarına dokunulmak istenmesine rağmen, Türkiye, barıştan ve diyalogdan yana tavrını hem bölge ülkelerine, hem de dünyaya kanıtlamış bulunmaktadır. Rusya-Ukrayna savaşında hiçbir ülkenin yapamadığını büyük bir beceri ile yapmış, çoğu ülkenin gıda ihtiyacının karşılanmasında BM ile birlikte ön ayak olmuştur. Şu sıralar ‘barış ve demokrasi’ sözcüklerini sadece aldatmaca olarak kullanan bazı ülkeler, bölgede savaşı körüklerken, Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, ateşi söndürebilmek için, var gücüyle uğraş vermektedir.
Aradaki fark işte budur. Erdoğan’ın, BM’nin 77’inci, 78’inci ve 79’uncu Genel Kurullarında tekrarladığı ‘Dünya beşten büyüktür’ sözü bir slogana dönüşürken, elbette bundan gocunanlar da olmadı değil. Böyle olmasına rağmen şu sözleri hala kulaklarda çınlamaktadır:
“Doğu Akdeniz’in barışa, refah ve istikrarının egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesi ile mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur. Kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz.”
Sanki de bu günler için yapılmış bir konuşmaydı bu.
Cumhuriyetin 101’inci yılında bunları da yazmadan edemedik. Çünkü bu acı gerçekler şu anda bu coğrafyada en acı bir şekilde yaşanmaktadır.
Demokrasi aşığı olan ve zulme karşı çıkan Atatürk, ‘Yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz’ mesajını verirken, bu cumhuriyeti Türk gençliğine emanet ediyordu.
Hiçbir baskı altında kalmaksızın Atatürk’ün ilke ve devrimlerini benimseyen Kıbrıs Türk halkı olarak da bugün mutlu ve gururluyuz. El ele, gönül gönüle, Anavatan Türkiye ile birlikte saflarımızı daha da sıklaştırarak yolumuza devam etmekte kararlıyız. İsrail-Hamas savaşından çıkaracağımız derslerle birlikte, her daim uyanık olmak, kişisel dargınlıkları bir yana bırakarak, birlik ve beraberliğimizi korumaya özen göstermeliyiz.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
Yorumlar kapalı.