
Gerçi tıbbın uluslararası bayramı olan, ama Türkiye’de ilk kez 14 Mart 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da, tıp öğrencileri tarafından kutlanan Tıp Bayramı bu yıl çok yaslı geldi… Hem de ne yaslı!..
Belirlenen son duruma göre çeşitli daldan 100’ü aşkın hekim ve sağlık görevlisi asrın felaketi Anadolu depreminde enkaz altında kalarak yaşamlarını yitirdi…
İçten dileyelim ki, felaket alanlarındaki araştırma ve belirlemeler sürdükçe, bu dramatik bilanço daha da ağırlaşmasın… Dualarımız bu bağlamda…
Deprem bölgelerindeki sağlık çalışanları hizmetlerini şu anda çok zor koşullar altında yürütmektedirler…
Arkalarında doldurulması çok zor bir boşluk bırakarak trajik şekilde yaşama veda eden bu sağlık görevlileri için acı gözyaşları, bu yılın 14 Mart Tıp Bayramı’nın üzerine tıp tıp damlamaktadır…
Sözün özü, gözyaşlarıyla yıkanan bir Tıp Bayramı bu seferki ey dostlar… Allah benzerini bir daha göstermesin…
***
Diğer yandan depreme dayanıksız olduğu belirlenen pek çok hastane ya tümden, ya da kısmen kapatılmakta ve sağlık hizmetleri için zamanla yarışa girişilerek yeni organizasyonlara gidilmektedir…
Modern tıp turizmine ev sahipliği yapmakta olan ender ülkeler arasındaki Anavatan Türkiye’de sağlık toparlanmasının erken zamanda başarılmasını dileyelim… Ki o potansiyel, hızla gelişmekte olan Türkiye Cumhuriyeti’nde vardır çok şükür…
***
Bugün KKTC’de idrak edilmekte olan Tıp Bayramı da hiç kuşkusuz hem derin bir yasın ve hem de büyük sıkıntıların sarmalıdır… Şehit hekimlere ve sağlık görevlilerine KKTC’den de saygı duruşunda bulunularak, paylaşılan bu derin acının altı gözyaşıyla çizilecektir…
***
Kronikleşen o büyük sıkıntılarımıza gelecek olursak… Tıp hizmetlerimizin arka arkaya bu kadar büyük darbeler yemiş olması nasıl bir talihsizliktir böyle?…
Pandeminin ağır koşularından çıkamadan dünya dengelerini her yönden sarsan Ukrayna – Rusya savaşı başladı… Hâlâ da berdevamdır bir yılını dolduran bu savaş…
Savaşın yokluklar ve darlıklar yaratan uluslararası etkileri sürerken, 6 Şubat’ın meşum şafağında dengelerimizi bir o kadar daha sarsan asrın felaketi şu acımasız deprem vurdu yaşantımızı…
İlaç ve tıbbi gereç sıkıntıları korkunç boyutlar kazandı… İnancımız kesinlikle şu ki, son zamanlarda ülke gündemimizi meşgul etmekte olan beklenmedik ani ölümlerin ağırlıklı nedeni ilaç ve tedavi sıkıntılarından kaynaklanmaktadır… İnsanlarımız sağlık kurumlarımıza bile ulaşamadan kendi köşelerinde dramatik koşullarda son nefeslerini vermektedirler…
***
Sağlık reformunun bir türlü gerçekleştirilemediği ve çağdaş sağlık hizmetlerine kavuşabilmemizin hâlâ hayalimiz olduğu bu düzende, ülke insanları acılı bir sağlık serüveninin içindedirler…
“Serüven”, sağlığa hiç yakışmayan bir göstergedir… İnsanların sağlık hizmetlerine sorunsuz bir şekilde ulaşabilmeleri gerekir… Devletleşmenin en önemli kriterlerinden biri de budur…
Bizdeki durum ise bir dokun bin ah işit merkezindedir…
Hekiminden hemşiresine, teknisyeninden yüksek bedelli ve eğitimsiz hastabakıcısına dek, tüm sağlıkçılar örgütlenme içindedirler… Haklarını yerli – yersiz ararlar, istediklerini de düzenden ve devletten kopartırcasına alırlar…
Bu güçlü mesleki örgütlenme karşısında hastaların hakları ise hiçbir etkin örgütlenme içinde değildir…
Hastalar ve hasta yakınları sağlık kaosunun içinde savrulup gitmektedirler böylece… Ne kadar hazin!..
***
Karanlık tabloya bir bakacak olursak, tam gün mesaiye hâlâ geçemeyen polikliniklerimizin bıraktığı hizmet boşluğunun acil servislere nasıl yansımakta olduğu hiçbirimizin meçhulü değildir…
Öğle saatlerine bile varmadan kapanan poliklinikler ve o andan itibaren tıklım tıklım dolan acil servisler…
Alınamayan, ya da çok geç alınan doktor randevularının bitip tükenmeyen yakınmaları…
Acil tetkikler ve ameliyatlar için verilen uzun süreli randevular…
Hastane koğuşlarında çok pahalı o sözde hastabakıcılara emanet edilen çaresiz hastalar…
Özeldeki bütçeleri sarsan sağlık hizmet bedelleri…
Zor bulunan, bulunduğunda da değil cepleri, canları yakan olağanüstü pahalı ilaçlar…
Her hükümetin ve her sağlık bakanının değişmez ukdesi olan, ama bir türlü yasallaştırılamayan yılan hikayesine dönmüş şu Genel Sağlık Sigortası düzeni…
***
Bu kadar değil elbet… Kara kitap yazmak gerekir aslında… Say say bitmez bizim kronikleşen sağlık sorunlarımız… Sağlığımız tepeden tırnağa sağlıksız…
Sağlık üzerine çok lafın üretildiği geleneksel Tıp Bayramımız bugünün sonunda bitecek ve bizler gene bu çözümsüz, saymakla bitmeyen sağlık sorunlarımızla baş başa kalacağız…
Dayansın yürekler dayanabilirse!…
Yorumlar kapalı.