Ahmet Tolgay

Yakın tarihimizin önemli figürü Mustafa Adaoğlu (1)





Geçen hafta o da beyaz atına binip gitti… Hakkında onun hizmetlerini anımsatacak ayrıntılı şeyler yazılıp söylenmese de, Mustafa Adaoğlu’nun da 85 yaşında vedası, sıradan bir insanın ölümü gibi algılanamaz görüşündeyim…
Cenazesi için, alışılageldiği gibi Cumhuriyet Meclisi’nde tören yapılmadı, tabutu üzerine bayrak örtülmedi… Onun son yolculuğunda resmiyetten uzak hüzünlü bir ritüelin uygulandığına Lala Mustafa Paşa Camii’ndeki asırlık cümbez tanıklık etti…
Eski bakan, milletvekili, Gazimağusa Belediyesi eski Başkanı ve Demokrat Parti’nin ilk Genel Başkanı, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş emekli başöğretmen, entelektüel ve zarif felsefeci Mustafa Adaoğlu’nun cenaze töreninin bu denli mütevazı olması vasiyeti miydi?…
Çok iyi bildiğimdir ki, bu çok değerli insanımız hep vefasızlıktan yakınarak oldukça kırgın veda etti bu yalan dünyaya… Telefon konuşmalarımız kulaklarımda çınlarken gözlerim yaşla doluyor şimdi… Telefonum çaldığında, sinerjisini hiç eksiltmeden “merhaba büyük kalem” diye söze girer ve iltifatlarıyla beni mahcup ederdi…
*
Arada bir telefonda görüştüğümüz Mustafa Adaoğlu abimiz, inzivaya çekildiği köşesinde hep vefasızlıktan, geleni gideni olmadığından yakınırdı… Anılarını anlatırken kimi zaman ağlayan Adaoğlu bir seferinde bana “Zaten sevgili kızımın zamansız vefatından sonra ben ölmüş biriyim… Ölen neden ziyaret edilsin ki…” şeklindeki ironik siteminde bulunmuştu… Siyaseti bırakır bırakmaz bir tahlilde ileri derecede prostat kanseri olduğunu öğrenmesi ve bu hastalıkla savaşıma girmesi ise onu oldukça sarsmıştı…
UBP ve DP ile çıktığı siyaset yolunda aradığını bulamamaktan yakınırdı…  Mustafa Çağatay’la yeni bir siyasal partide buluşma deneyimleri de olmuştu… Onun kaybından sonra haliyle bu deneyimler durmuş ve Adaoğlu kendini DP’ye adamıştı… Çağatay’ın bir komplonun kurbanı olduğunu hep ısrarla yineledi ve bu konuda yankı yaratan bir de köşe yazısı yazmamı tetikledi…
Halkımızın en saygın aydınlarından biriydi, bunu bilen bilir… Baf Kasabası’nın adeta yerle bir olduğu günlerde Baf Kurtuluş Lisesi’nin müdürlüğünü de alevler içinde yapmış ve toplumsal yaşamımıza damga vuracak değerli öğrenciler yetiştirmişti o feci koşullarda…
*
Benim Adaoğlu ile karşılaşıp tanışmam da işte o döneme rastlar… Seçkin öğrencilerini de yanına alarak Lefkoşa’ya gelmiş ve Baf Kurtuluş Lisesi sanat ürünlerinden oluşan zengin ve etkileyici sergiyi Saray Otel’de açmıştı… “Uzak Kent’ten gelen sergi” başlığı altında “Bozkurt” gazetesinde yayımladığım röportaj bizi birbirimize yaklaştırdı, görüş alışverişlerimiz başladı… Onun İngilizce öğretmeni Özker Özgür’le karşılaşması da Baf Kurtuluş Lisesi’ndeydi… “Çizgimiz aynı değildi… Ben sosyal demokratım” diyen Adaoğlu, kendisiyle yapılan bir söyleşide “ilk sol yayınları İngilizce olarak Özgür’e ben vermiştim” açıklamasında bulunmuştu…    Daha sonra onu yine direnişimizin en zor günlerinde Gazimağusa Namık kemal Lisesi ile Cambulat Lisesi’nin müdürlüğünde hayranlıkla izledik… Siyasete geçişi de o dönemdedir… KKTC’yi oluşturacak Kurucu Meclis seçimlerinde öğretmen camiasında en yüksek oyu Özker Özgür’le birlikte alması dikkatleri daha bir üzerinde toplar… Ne var ki, sağ adına Kubilay Çaydamlı, sol adına da Özker Özgür Kurucu Meclise giderken o da terfiyen Milli Eğitim Bakanlığı’nda görevlendirilir…
*
Ve 1975 belediye başkanlığı seçimleri… “Namık Kemal Lisesi öğrencilik yıllarımızdan beri yakın dostumdu, dahası o Türk Gücü’nün başkanı, ben de asbaşkanıydım” dediği UBP Genel Başkanı Derviş Eroğlu’nun isteğiyle seçime girer ve kazanır…
Yakın dostu olduğunu belirttiği Bora Atun’dan devraldığı Belediye Başkanlığını sevmiş, karakterine uygun bulmuş ve özümsemişti… UBP Genel Başkanı Eroğlu ve Genel Sekreteri Enver Emin’in ısrarıyla girdiği milletvekili seçimini ise en yüksek oyla kazanır ve kendi sosyal demokrat felsefesinin bağdaşmadığını söylediği UBP’nin 1985 – 90 dönemi iktidarında bir buçuk yıla yakın İskân Bakanlığı yapar…
O bakanlığa siyasi bir oyunla yıpratılmak adına getirildiğini çeşitli sohbetimizde belirten Adaoğlu, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın bile onu politik bir kimlik olarak değil, gerektiğinde akıntıya kürek çeken ve oy kaybettiren bir idealist olarak algıladığını anlatırdı… “Ben hiç popülist olmadım, bana anarşist diyenler de oldu” şeklinde kendini ifade eden Adaoğlu’nun Denktaş’la da ilginç tartışmaları olmasına rağmen DP’nin kuruluşunda yolları kesişecektir… (Yarın sürecek)

Yakın tarihimizin önemli figürü Mustafa Adaoğlu (1)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.