Dışarıdan almakta olduğumuz olağanüstü nüfus akışının toplumsal değişiklikleri de beraberinde getirmekte olduğu artık her alanda duyumsanır ve seslendirilir oldu… Bu konu “Önemli Değişim” vurgusuyla 2 Ekim 2023 tarihli KIBRIS’ın da manşetine taşındı…
“Her şeyden önce sağlık” dersek, KKTC sistemlerinin başa çıkmakta zorlandığı sağlık konusundaki değişimler, tabii ki olayın en duyarlı yönüdür…
Tıbbın Hematoloji, yani kan hastalıkları tedavisi dalındaki çalışmalarıyla önemli kariyer yapmış Dr. Gülsen Bozkurt bu bağlamda ilk uyarıları yapan sağlıkçımız olarak aklımda kaldı…
1990’ların sonunda Derviş Eroğlu başkanlığındaki UBP – TKP koalisyon hükümetinde Sağlık ve Çevre Bakanlığı da yapmış olan Gülsen Bozkurt hekimimiz, KKTC’nin yoğun göç akışı almaya başlamasından sonra kan hastalıklarının hiç rastlanmayan türlerinin de ülkemizde görüldüğünü elindeki tıbbi verilere dayanarak açıklamıştı…
***
Milletvekili Dr. Filiz Besim, kariyerinde sağlık bakanlığı da bulunan bir başka kadın tıp uzmanımız… Onun geçen hafta Cumhuriyet Meclisi kürsüsünden seslendirdiği bazı sorunlar aklıma hemen Gülsen Bozkurt’un daha önce o açıkladıklarını getirdi…
Nasıl getirmesin?… Çünkü Filiz Besim de tıpkı Gülsen Bozkurt gibi dışarıdan almakta olduğumuz olağanüstü göçün toplumsal sağlığa getirdiği değişikliklerin altını çizmekteydi…
Bir zamanlar Kıbrıs’ta literatüre geçen tıbbi uğraşlarla kökü kazınan tüberküloz, yani “verem” vakaları, maalesef yeniden görülmeye başlandı…
İşte bu olumsuz gelişmeye dikkati çekiyordu Filiz Besim Salı günkü kürsü konuşmasında…
Ülkemizin geçirmekte olduğu riskli değişimler bağlamında tüberküloz salgınının sarmalına da girebileceğimize kaygı ve önemle dikkati çeken bir konuşmaydı bu…
Filiz Besim’in o konuşmasından bazı hassas vurgular:
“Tüberkülozun çok yaygın olduğu coğrafyalardan ciddi boyutta göç alıyoruz. Tüberkülozun endemik bölgeleri olan siyahilerin yaşadığı Afrika coğrafyası, Rusya, Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerden çok fazla kontrolsüz göç alıyoruz. Bu nedenle;
*Tarama testleri
*Uzmanların okuduğu akciğer grafileri
*Direnç testleri yapılabilen laboratuvar
*Ve tüberküloz tedavisi için ilaç çok önemlidir.
Ki saydığım bu ülkelerdeki hastalar uzun süre ilaçsız da kaldılar…
Tüberkülozdan korunmak için uzmanlardan oluşturulacak bir teknik ekibin bir strateji çizmesine acilen ihtiyacımız vardır. Yoksa tehlike çanları çalmaktadır.”
Tabii ki duyar gibiyim, “Siz sağlık bakanı iken bunları niye yapmadınız?” diye soranlar da olacaktır Filiz Besim’e…
Bu konudaki yanıtları da herhalde aynı kürsüde verecektir eski sağlık bakanımız…
***
Sağlık alanımızın duayen isimlerinden Dr. Aydın Sennaroğlu şimdi aklıma gelen bir başka tıp kadınımız…
Nasıl gelmesin ki şimdi o da aklıma?.. 1960’ların ve 1970’lerin o çok kötü şartlarında, olanaksızlıklar içinde oluşturduğu ekiple tüberküloza karşı savaş açmış ve tüberkülozun kökünü kazımayı başarmış, göğüs hastalıklarının unutulmaz uzmanı, efsane kadın hekimimizdir o…
Başarılarıyla tıp literatürüne geçen bu efsane kadın hekimimiz şimdi kendi köşesinde ve ilerleyen yaşlarında emekliliğini yaşamaktadır… Kıbrıs Türk halkının içinde verdiği kararlı ve örgütlü uğraşlarla yok ettiği bu ölümcül düşmanın şimdi geri geldiğini duyduğunda derin bir hüzünle onun neler düşüneceğini ve diyeceğini doğrusu merak etmekteyim…
Geri dönen düşmana karşı onun döneminde verilen mücadeleden çok daha çetin bir mücadele toplumsal gündemimize gelmektedir… Neden mi?.. Çünkü dışarıdan aldığımız olağanüstü kozmopolit göç yüzünden bizim yetersiz ve hatta çökmüş sağlık sistemimiz “geri dönen düşman”a karşı etkin bir mücadele verebilme şansına sahip değildir ne yazık…
Göç hareketinin “yüz bin” lerle ifade edilen sayıdaki kalabalığıyla uğraşmak, onları sağlık taramasından geçirmek hiç de kolay değil… Hem nicelik ve hem de teknik açıdan…
***
İlle de söylemem gereken: İş başa düşmüştür… KKTC’de her birey, özellikle bulaşıcı hastalıklara karşı kendi sağlığını korumaya özen göstersin… İçinde bulunduğumuz furyanın bize verdiği alarm budur…
Yorumlar kapalı.