
ULUTUĞ: Bugünkü Pazar yazımı, kendilerini yakından tanımaktan ve etkinliklerini takdirle canlı olarak izlemekten onur duyduğum Üner Ulutuğ ile Yücel Köseoğlu’nun aziz anılarına saygı ve sevgilerimle sunuyorum… Nedeni de açık: Takvim yapraklarında geride bıraktığımız 2 Temmuz, Üner Ulutuğ ile Yücel Köseoğlu’nun ölüm yıldönümlerini birleştiren tarihtir… Ulutuğ’u 1978’in 2 Temmuzunda, Köseoğlu’nu ise bu genç ve acı ölümden 23 yıl sonra, 2011’in 2 Temmuzunda yitirdik… Devlet Tiyatrolarının birkaç satırlık kelamı ile anılan değerli sanat insanlarımızın mezarlarına gidilmedi, anılarına iki dal çiçek bile bırakılmadı…
Genç yaşta böbrek yetmezliğinden yitirdiğimiz Kıbrıs Türk Tiyatrosu’nun temel direklerinden Üner Ulutuğ 1938 Lefkoşa doğumludur… Yoksul bir esnaf ailesinin çocuğuydu… Geçim zorlukları yüzünden, 16 yaşında babası ile birlikte İngiltere’ye göç eder. Ancak Kıbrıs sevdalısı Ulutuğ burada uzun süre kalamaz. Bir yıl sonra adaya geri döner. Liseyi bitirmesinin hemen arkasından Kıbrıs Elektrik İdaresi’nde memur olarak çalışmaya başlar. Bu dönemde tiyatro çalışmalarına ilgisi ve katkısı başlamıştır… Asla memur olarak kalmak niyetinde değildir… Ankara Devlet Konservatuarı giriş sınavını kazanır… Elektrik İdaresi’ndeki görevinden hemen ayrılır ve Ankara’ya gider. 1962’de eğitimini tamamlar… İlk konservatuar mezunumuz olarak sevgili ülkesine döner.
Ulutuğ Ankara’dan adaya bir konservatuar mezunu olarak dönmesinden sonra, Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu’nda programcı olarak çalışmaya başlar. Suphi Rıza Hoca’nın kadrosunda çok önemli, enerjik ve yaratıcı bir değerdir… Bu süreçte radyo skeçlerinin yanı sıra tiyatro oyunları sergiler, bazı oyunlarda baş rolü üstlenir… Şiire de tutkusu bilinen Ulutuğ’un kendisi de oyunlar ve skeçler yazmaktadır… 1950’li yılların sonunda kültür ve sanat sevdalısı genç arkadaşlarıyla Lefkoşa’da kurduğu Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nde tiyatro bağlamında etkin çalışmaları ve deneyimleri olmuştur.
Amatör sanatçı arkadaşlarıyla birlikte ileride Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’na dönüşecek olan İlk Sahne’yi kurar… Türk Mukavemet Teşkilatı’nın da (TMT) üyesi olan Ulutuğ,1963 Kanlı Noel’i kapıya dayanınca yeni bir yaşam ve mücadele dönemine girer… Rum tarafında kalan Atalasa’daki görev yeri Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu’ndan, kurumu denetimleri altına alan ENOSİS’çi EOKA’cılardan canlarını da zor kurtararak, diğer görevli Türklerle birlikte ayrılmak zorunda kalır.
Türk tarafında TMT tarafından “Mücahidin Sesi” olarak kurulan Bayrak Radyosu’ndaki çalışmalarını sürdürecektir bundan sonra… Bu efsanevi radyonun kurulmasında ve yaşatılıp geliştirilmesinde etkin rol oynayan çekirdek kadrodadır. Programcılığının yanı sıra Bayrak Radyosu’nda spiker olarak görev yapar, haberleri de okur… Aynı dönemde “Arkası Yarın” adlı çok izlenen programın ve dönemin fenomeni radyo tiyatrolarının da yönetmenliğini üstlenir.
TMT Komutanı “Bayraktar” Kenan Coygun’un talimatı ile kader arkadaşı Kemal Tunç’la birlikte İlk Sahne’yi Devlet Tiyatrosu’na dönüştürerek Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nın temelini atar.., Ayla Haşmet, Hilmi Özen gibi tiyatro mezunu diğer isimler ve alaydan yetişen Kemal Tunç, Hatice Söğüt, Rasıh Işıkman, Osman Balıkçıoğlu, Hülâgu Aytaçoğlu, Yücel Köseoğlu, Biler ve Hakan Demircioğlu, Gönül Demircioğlu, Erol Refikoğlu, Işın Cem ile birlikte, kendilerine ayrılan Atatürk İlkokulu’nun temsil salonunda oyunlarını sergilemeye başlarlar.
Bu çetin dönemde, halkın iç savaş içinde olduğu çok zor koşullarda yılda en az üç oyun sergilemeyi başarırlar… Tüm oyunları kapalı gişe oynar ve halkın morali üzerinde olumlu etkiler yaratır… Kıbrıslı Türk yazarların kaleme aldığı ödüllü oyunları da sahneye taşırlar… Benim “Fadime’nin Kavgası”, “Melek Değilmiş Komşularımız” ve “Bayrak Gibi” ödüllü oyunlarım da bunlar arasındadır…
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü kurulur. Bir anlaşmazlık sonucu bu tarihi tiyatro kurumundan ayrılan Ulutuğ, Bayrak Radyosu’ndaki görevine döner ve 1978’de yaşama veda edinceye değin orada önemli çalışmalara imza atar…
Ulutuğ, tiyatronun yanı sıra edebiyatta da yeteneğini ve başarısını kanıtlar… Şiir, öykü ve tiyatro oyunu dallarında eserler verir, ödüller kazanır… 2 Temmuz 1978’de yaşama veda eden Ulutuğ’un sahneye koyduğu ve oynadığı, belleklerde iz bırakan bazı önemli oyunlar şunlardır:
1 Kör (1963)
2. Cepheden Piknik (1963)
3. Pusuda (1963)
4. Duvarların Ötesi (1963)
5. Erkek Güzeli (1965)
6. İnsansızlar (1966)
7. Yarın Cumartesi (1967)
8. Sürünün Beyaz Kuzusu (1967)
9. Mavi Tilki (1967)
10. Deli İbrahim (1973)
*
KÖSEOĞLU: Limasol’un otantik Köseoğlu Mahallesi’nin çocuklarından biri olan 1938 doğumlu Yücel Köseoğlu soyadı ile bu karma Osmanlı mahallesinin anısını belleklerimizde yaşatır olmuştur… Yoğurtçuluk yapan yoksul bir ailenin çocuğu olarak büyürken komşusu Rumlarla yakın ilişkileri ona Rumca dilini çok iyi kazandırır… Tiyatroya ilgisi orta okul yıllarındaki geleneksel müsamerelerde başlar… Müthiş bir taklitçi ve espri üreticisiydi… Sahneye çıktığında ve mikrofonu eline aldığında ilgi odağına dönüşürdü… Tarihe olan ilgisi de dikkat çekiciydi… Nitekim, 19 Mayıs Lisesi’nden mezun olduktan sonra Türkiyeli öğretmenlerinin yönlendirmesiyle Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi’nde, Tarih eğitimi aldı. Dönüşünde bir süre ilkokul öğretmenliği yaptı. Arkasından Limasol’dan Lefkoşa’ya gelerek, o da Üner Ulutuğ gibi Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu’nda program memuru olarak çalışmaya başladı.
Lefkoşa’da İlk Sahne’nin kurucuları arasında yer alarak gösterişli cüssesiyle sahneye çıkar… Vedat Tör’ün yazıp Üner Ulutuğ’un yönettiği “Kör”, onun Lefkoşa sahnelerindeki ilk oyunudur. 1963 çatışmalarında Limasol Sancak Radyosu’nun kuruluş çalışmalarında yer alır… Programcılık ve spikerlik yapar… 19 Mayıs Lisesi’nde Tarih Öğretmenliği görevini de üstlenir… Bir yandan da öğretmen arkadaşları ve yetenekli öğrencileriyle tiyatro oyunları sahneler…
Limasol’da kurulan o amatörler sahnesinde Yücel Köseoğlu ile birlikte kimler yoktur ki…Öğretmenlerden ressam Ali Atakan, Tuncay Çağatay, İsmet Çaydamlı… Öğrencilerden Mustafa Akıncı, Dr. Hüseyin Cenkler, Ali Giritli, Perihan Halit Toygan, Hale Resa, Hayat Aydınova, Yaşar Ersoy… “Dağ Yolunda”, “Kahvede Şenlik Var”, “Bütün Oğullarım”, “Duvarların Ötesi” gibi iddialı klasik oyunlara soyunmaktan da çekinmezler…
1969’da Bayrak Radyosu’nda aldığı görevle yeniden Lefkoşa’ya gelen Yücel Köseoğlu radyo oyunlarındaki başarısıyla dikkati çeker… Bu arada İlk Sahne’deki oyunlar da birbirine eklenmektedir… Bir dönemin fenomeni olan otantik “Alekko ile Caher” oyunlarında, Osman Balıkçıoğlu’nun Londra’ya gitmesinden sonra, can dostu Kemal Tunç’a eşlik eder… Tiyatro serüveni Hilmi Özen’in müdürlüğünde etkinlik gösteren Devlet Tiyatroları’nda sürer… Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun kurulması üzerine bu kez onu ölümüne dek bu tiyatronun oyunlarında unutulmaz karakterlerde görürüz…
Köseoğlu, Bayrak Radyosu’ndan ayrılmasından sonra Dışişleri Bakanlığı’nda çalışır… Emekliliğinde ise başarılı bir iş insanı olarak ticaret yaşamına da imzasını atar… “Köseoğlu” adı bugün Lefkoşa’daki ticaret yaşamının simgelerindendir…
Yorumlar kapalı.