Kıbrıslı Rumların Yunanistan’la dayanışmalı bir stratejiyle yürüttüğü ENOSİS, yani “Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etme” kampanyası, Osmanlı Devleti’nin Kıbrıs’ı İngiltere’ye devretmesinden sonra Kıbrıs Türkleri ile Rum halkının ilişkilerini etkileyen en önemli olaydır… Bu olayın yansımaları Kıbrıs’ta sınırlı kalmadı tabii ki… Uluslararası alana da yayıldı ve günümüze dek uzandı…
Rumların ilhak taleplerine karşılık Kıbrıs Türkleri 28 Kasım 1948’de, 76 yıl önce bugün, Selimiye (Ayasofya) meydanında bir miting yaparlar… O meydanın da dışına taşan 15 bin Kıbrıslı Türk’ün katıldığı miting, Kıbrıs Türk Toplumu’nun bağımsızlık ve örgütlenme mücadelesinde çok önemli bir Milat’ı oluşturur… Bu coşkulu mitingde 15 bin kişinin toplanabilmesi önemli bir olaydı… Çünkü o dönemin ada Türk nüfusu, 100 binin de altındaydı…
Adanın her yanından gelip başkent Lefkoşa’da toplanan Türklerin coşkulu katılımıyla Yunanistan’a ilhak aleyhine düzenlenen bu büyük miting, son derece başarılı olur ve büyük yankılar yaratır… Mitingin coşkulu katılımcıları “Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır” sloganlarının yankıları arasında Türk bayraklarını ve Mustafa Kemal Atatürk’ün posterlerini taşımaktadırlar…
Dr. Fazıl Küçük, Dr. Orhan Müderrisoğlu, Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği temsilcisi Kemal Deniz ve Dt. Nazif Denizer mitingin alkışlar ve tezahüratla desteklenen konuşmacılarıdırlar…
Mitingde alınan toplu kararla Kıbrıs’ın İngiliz Valisine ve İngiltere Müstemlekeler Bakanına ayrı ayrı “ENOSİS’i ret ve protesto” telgrafları gönderilir… Türkiye Cumhurbaşkanı’na, Başbakanı’na ve Dışişleri Bakanı’na da birer yıldırım telgraf çekilir…
Lefkoşa’da yer yerinden oynarken, Kıbrıs Türkü sesini ve Yunanistan’a ilhak karşısındaki haklı kaygılarını tüm dünyaya ve özellikle de anavatanı Türkiye’ye böylece duyurmuş olur…
*
Kıbrıslı Türklerin anavatanı Türkiye, Osmanlı’nın adayı İngiltere’ye kira usulüyle devrettiği 1878’den sonra tabii ki Kıbrıs’taki Türkleri unutmamıştı… Ne ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkımını da getiren talihsiz süreç, Anavatan – Kıbrıs ilişkileri üzerinde de olumsuz etkilerini göstermişti… Kıbrıs’ta umutsuzluğa kapılan ve Türkiye’nin bir daha Kıbrıs’la ilgilenemeyeceği kaygısına düşen binlerce Türk Anadolu’ya göç etmektedir… Bir o kadar Türk de başta İngiltere olmak üzere Avustralya, Kanada ve hatta Amerika’ya göç etmektedir… İşte Kıbrıs’ta düzenlenen o tarihi miting, Kıbrıs Türk halkı için bir “yeniden diriliş ve ata yadigârı topraklara dört elle sarılış” anlamındadır…
İkinci Dünya Savaşı’nın sarsıntılarından kurtulma çabası içinde olan Türkiye’nin ilgisi ve dikkati bu mitingle Kıbrıs’a döner… Başta üniversite gençliği olmak üzere Anavatan Türkiye basını ve akademik çevreler Kıbrıs’ta yaşananlara karşı büyük duyarlılık göstermeye başlar… Kıbrıs meselesi Türkiye’de milli davaya dönüşür…
*
O müthiş günlerde, Sedat Simavi’nin yönetimindeki “Hürriyet” gazetesi, Kıbrıs meselesini “milli dava” konumuna getiren ısrarlı yayınlarıyla dikkati çeker… Kıbrıs’a ilişkin yayınlarıyla tirajını patlatan “Hürriyet” ve diğer bazı Bab-ı Ali gazeteleri yazarlarını ve muhabirlerini İstanbul’dan Kıbrıs’a gönderirler… O muhabirler ve yazarlar kendi kalemlerinden okurlarına Kıbrıs’ta yaşananları aktarmaya başlarlar…
“Hürriyet” yazarı Hikmet Bil, bu yazarlar arasında ateşin kalemiyle ön plana fırlar… Sedat Simavi ile birlikte yargı huzuruna çıkmayı da göze alır… Çünkü “Hürriyet” gazetesi, dönemin Türkiye Hükümetini milli dava Kıbrıs’a gereken ilgiyi göstermemekle suçlamakta, sert eleştirilerde ve suçlamalarda bulunmaktadır…
Bu özverili yayınlarından dolayı gerek “Hürriyet”, gerekse sahibi ve başyazarı Sedat Simavi Kıbrıs’ta efsaneleşirler… Limasol’daki Türk lisesine Sedat Simavi’nin bir büstü dikilir… Kıbrıs Türk toplumunda dünyaya gelen nice erkek çocuğuna da “Sedat” adı layık görülür…
*
Lefkoşa’daki Selimiye mitingi, “Kıbrıs’ın Yunanistan’a İlhakını reddetme günü” olarak tarihteki yerini alırken, Kıbrıs Türk halkında da etkin bir siyasal örgütlenme başlar…
Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK) adı altında 1943’de kurulan oluşum, Türk halkı için “azınlık” betimlemesinde bulunduğu ve azınlığı kabullendiği için gözden düşüp dağılma sürecine girer… KATAK, Kıbrıslı Türklerin “Milli Cephe Partisi”nden sonra kurdukları ikinci siyasal oluşumdur… “Parti” adını bile taşımaz… İngiliz Sömürge Yönetimi, Rumların Vali Konağı’nı da yaktıkları 1931’deki ENOSİS isyandan sonra koyduğu politika yasağını 1940’da kaldırır… Belediye seçimleri Mart 1943’te gerçekleştirilecekti. KATAK işte o ortamda kurulmuştu…
Fakat seçimden önce Kıbrıs Türkleri, toplumsal ve siyasal düzlemde farklı fikirlere bölünür… Belediye seçimlerinde, Rum birliği karşısında siyasal kayba uğranır… KATAK üyeleri arasındaki düşünce farklılaşması büyür… Dr. Fazıl Küçük önderliğindeki bir grup KATAK’tan ayrılarak Kıbrıs Millî Türk Halk Partisi’ni (KMTHP) kurar. KATAK ve KMTHP, 1948’de “Kıbrıs Milli Türk Birliği” adı altında birleşir…
Bir yıl sonra, 8 Eylül 1949’da kurulan “Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu” ise, ada genelindeki Türkleri yerel örgütleriyle birlikte çatısı altında toplamayı başarır… Ve zaman içinde efsaneleşecek bir lider doğar: Federasyonun başında İngiliz yönetimindeki savcılık görevinden ayrılan milliyetçi genç avukat Rauf Raif Denktaş vardır…
Ahmet Tolgay
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.