Birinci Dünya Savaşı ortamında Ortadoğu’yu emperyal çıkarlara uygun biçimde dizayn etmeye bir tek Lawrens yetmişti… Üçüncü Dünya Savaşı’nın sinyallerinin alındığı günümüzde ise Ortadoğu platformunda yüzlerce Lawrens toz duman içinde fink atıyor…
İşte bunların peşlerine taktıkları gözü dönmüş karşıt mezheplerle Büyük Ortadoğu Projesi tıkırında gidiyor… “Allah-ü ekber” nidaları arasında Allahsız işler furyasının daniskaları sergileniyor…
Emperyalizme taşeronluk yapan bu mezhep çetelerinin devlet kurup devlet yönetecek nitelikleri zerrece yok… Ama emperyal destekli hırslarıyla devlet yıkma becerileri doğrusu hiç tartışılamaz…
***
Bizim içimizdeki Lavrens’lere gelecek olursak… Bizi kendi kısır döngülerimizde kronik içişlerimize öyle bir mıhladılar ki… Çevremizde tarihin akışını etkileyen ve coğrafi sınırları şekillendiren müthiş gelişmelere devamlı bigâne kalıyoruz…
İşte Suriye’de, 4 yıllık bir ateş kes sürecinin arkasından aniden patlayan ve Başer Esad Rejimi’ni kökten sarsan sansasyonel olaylarla da gerektiği şekilde ilgilenmiyoruz… Varsa da, yoksa da kendi kronik iç sorunlarımız ve bu sorunların sıkıcı sarmalında birbirimizi yeme hallerimiz..
Başer Esad’ın muhalifleriyle yaptığı ateş kes neden birdenbire bozuldu?.. ABD üzerinden İsrail’in desteklediği ve silahlandırdığı unsurlar, Siyonizm adına vekâlet savaşına girip bir yandan İsrail’in kuzeyini güvence altına alırken, bir yandan da egemenlik alanlarını hızla geliştiriyorlar… “Allah-ü ekber” nidaları arasında Siyonizm’in örtülü savaşını vermek son derece ironik!..
***
Kürdistan’ı kurmaya odaklanan unsurların yönetim ve sultasındaki muhalif güçler, uzun bir hazırlık döneminden sonra harekete geçerken zamanlama olarak Lübnan’da ateş kesle silahların şimdilik sustuğu anı seçtiler… Çünkü İsrail, yayılma alanı olarak planladığı Suriye’deki yeni operasyona odaklanmak durumundadır şimdi… Nasıl olsa öte tarafta Gazze soykırımını aralıksız sürdürüyor ve burada bir ateş kesi asla kabul etmeyeceğini tüm dünyaya duyuruyor…
İsrail, yerle bir ettiği Gazze’yi kendi sınırları içine alma kararlılığını korurken, Suriye’de yayılma planlarını da vekâlet verdiği unsurlar aracılığıyla başlatmış durumda…
***
Suriye’nin önemli kentleri İdlip’ten, Halep’ten ve Tel Rifat’dan başlayarak istila ediliyor… Şam’dan gelen haberlere göre, burada da Başer Esad’a karşı bir darbe hareketi planlanıyor… Zaten Esad Rejimi, Şam ve Lazkiye’de sıkıştırılmış durumda…
Şam’daki organize darbecilerin Halep üzerinden gelen muhalif güçlerle birleşmesi olasılığı artık çok güçlü… İlk göstergeler, Başer Esad’ın, “müttefik” olarak algıladığı Rusya ve İran’dan beklediği desteği alamadığının kanıtıdır… Güçten daha da düşmüş bir Başer Esad’ı daha kolay kullanabileceklerinin hesabı içinde Rusya da, İran da… Onlar da emperyalizmin diğer yüzleri…
***
Olup bitenler Türkiye’nin sınırında, sıcak karnında… İç savaşın sesleri Hatay’da yankılanıyor… Gerçek olan şu ki, ABD ve İsrail destekli Kürdistan’ın sınırları dünyanın gözleri önünde sinsice çiziliyor…
Tesadüfe bakar mısınız lütfen: Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin Suriye’de kümelenen bölücü teröre karşı yeni bir operasyon başlatacağının açıklanmasından sonra oluyor… O operasyona fırsat verilmeden, ABD ve İsrail ortak operasyonu başlatılarak Ortadoğu’nun şekillendirilmesine yeniden girişildi… Bu proje, böyle bir proje!..
***
İç savaş bölgelerinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin mevzileri, gözlem noktaları ve hatta etkin operasyonları var… Daha geçen gün MİT, nokta atışıyla aranan bir PKK yetkilisini Tel Rifat’da etkisiz duruma getirdi… İç savaş sürerken!.. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin olaylara müdahil olmadığını açıkladı… Buna karşın, Türkiye ileri düzeyde teyakkuzda…
Böyle bir patlamayı Türk istihbaratı çok önceden belirlemişti…
Ne var ki, güven bunalımı içindeki ve de Rusya ve İran etkisindeki Başer Esad, Türkiye’nin görüşme taleplerine hep soğuk durdu, öncelikle Suriye topraklarındaki Türk askerinin geri çekilmesi koşulunu öne sürdü… Sanki Türk askerinin teröre karşı mevzilendiği bölgeler kendi denetiminde imiş gibi!..
Tarihsel açıdan bakıldığında, Halep ve Şam, stratejik bağlamda Osmanlı’nın en önemli şehirlerindendi. Osmanlı Kuvvetleri buraları kontrolünde tutabilmek adına yüzlerce çocuğunu şehit vermişti… Ama bölgedeki paragöz Arap kabilelerini de kullanan İngilizler, oralardaki Osmanlı egemenliğini bitirmişlerdi…
***
Suriye’den 4 milyonu aşkın mülteci barındıran ve şimdilerde yeni bir mülteci akını ile karşı karşıya kalan Türkiye’nin, büyük özverilerle oluşturduğu güvenli bölge dahil, özellikle Halep’te söz sahibi olması gerekiyor. Neden mi?.. Uzun vadede İsrail’e katılacak ve Türkiye’nin içini de hedefine alacak bölücü bir Kürdistan oluşumunu durdurabilmek adına…
Son tahlilde söylenebilecek şu ki, Suriye’deki bu son sıcak gelişmelerin Siyonist İsrail’in arka bahçesinin temellerini sinsice atmakta olduğu kesindir…
Yorumlar kapalı.