BEŞAR ESAD, APAR TOPAR GİDERKEN: Mesleğini hiç icra etmeyen bir diş hekimi olan Dt. Beşar Esad’ın esas başını yakan Rusya ve İran’la oluşturduğu askeri ittifaklara güvenerek kendi ülkesinin muhalefeti ile uzlaşmayı hep reddetmesi oldu. Trajik sona bakar mısınız şimdi? İttifak yaptığı Rusya ile İran muhalif şahlanış karşısında bir kenara çekilince Beşar Esad’a dünyayı dar etti o şahlanış…
Kıssadan hisse: Hiç kimse tehlike patladığında başkaları için kendini riske atmaz, ölümü göze almaz…
Hani diyeceğim o ki, Güney Kıbrıs Rum Rejimi de nice ülkeyle yaptığı askeri ittifaklara güvenerek atıp tutma sürecine balıklama dalmış durumdadır… Şişindikçe şişiniyor ve uzlaşma seçeneğine nanik çekmesinin yanında tehlikeli serüvenlere hazırlanıyor…
Yahu ama, 1974 savaşında yanlarında mitera Yunanistan’larını bile bulanmayanlar değil midir bunlar?..
Yaşamı boyunca kalleş tetikçilikten başka bir şeyi başaramayan sahte ve piyon kahraman Nikos Samson kaçacak delik ararken Atina’ya doğru can hıraş bağırıyordu: “Hani söz verdiğiniz savaş uçakları?… Hani denizaltılar?.. Neden hâlâ gelmezler?..”
Savaş, elbette ki en büyük felakettir, hiç istenmez… Ama savaşın en ağır darbesini de boş egolar içinde olan salak aymazlar yer… Tarih boyunca bu acı ve statik gerçek hiç değişmedi…
Güle güle zavallı diktatör Beşar Esad…
Aklını başına topla ey aymaz Nikos Hristodulidis!…
Aymazlığın hiç yeri ve gereği yok gerçekten… Hakkaniyetli ve akılcı bir uzlaşmadan yana ol ve boş ver seni sömüren ve tepe tepe kullanan o sözde müttefiklere…
**
SURİYE’NİN GELECEĞİ VE OLASI ETKİLERİ: Beşar Esad Rejimi yerine Suriye’ye bir başka rejimin gümbür gümbür gelmekte olduğu kesinleşen akıbettir… Bu yeni rejimin nasıl bir yönetim sistemi olacağı ve bu sistemin geleceği ise tartışılan güncel konudur…
Yıllardır bölücü terörü barındıran komşusu Suriye ile çok yakından ilgili olan Türkiye, bu tartışmaların en yoğun şekilde yapıldığı ülkedir şimdi… Yazılı hangi yayın organına baksak, hangi televizyon ya da internet görsel kanalını izlesek kimi zaman sertleşen bu tartışmalarla yüzleşiyoruz…
Ben bugünkü yazımda eldeki verilere göre durumların tablosunu çizeceğim ve Suriye kaosunun geleceğini ve bu geleceğin olası etkilerini şimdiden çözmeyi, bu tabloyu inceleyecek olan siz okurlarımın belirleyici yeteneğine bırakacağım…
*
Dikkatle izlendiği gibi, Suriye’nin kuzeybatısında konuşlanan silahlı muhalif güçler “Hedef Şam” mottosu ile, 27 Kasım Çarşamba günü babadan oğula geçen 63 yıllık Esad Rejimi’ne karşı son yılların en büyük saldırısını başlattı. Şehirde kontrolü ele geçirmekle sonuçlanan ilk Halep saldırısı ve bunu izleyen diğer başarılı saldırıların, Suriye’deki çatışmalarda uzun bir geçmişi olan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) adlı baskın grup tarafından yönetildiği belirlendi…
Çoğu ülke tarafından “terör örgütü” kapsamında algılanan ve Beşar Esad Rejimine karşı savaşan grupların en etkilisi olan HTŞ, 2011 yılında El Kaide’ye doğrudan bağlı olarak ve kafa kesen, insan yakan İşid örgütü temsilcilerinin de hazır bulunduğu toplantıda “Nusra Cephesi” adı altında kurulmuştu… İslami cihatçı ideolojisi nedeniyle o zamanlar, Türkiye’nin de desteklediği Özgür Suriye Ordusu adı altındaki ana isyancı koalisyonla anlaşmazlık halindeydi… Gelgelelim, HTŞ zaman içinde o isyancı koalisyonun en güçlü akımına dönüştü…
Türkçede “Kural” anlamına gelen El-Kaide dünya çapında faaliyet gösteren radikal İslamcı ve silahlı bir örgüttür. Kökenleri Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalede bulunduğu döneme dayanan bu örgüt, Afganistan’da Sovyetler’e direnmesi adına 1988 yılında ABD’nin büyük ve aşikâr desteğiyle kuruldu.
El Kaide’nin mücadelesi sayesinde Rusların oralardan sökülmesinin arkasından Afganistan ABD işgaline girdi… El Kaide felsefesini yürüten kökten dinci Taliban güçleri bu kez ABD’nin işgaline son vermek için yürüttükleri uzun mücadeleyi kazandılar… Böylece Afganistan’da aşırı İslamcı rejim kurumsallaştırıldı…
İşte tüm bu algılar yüzündendir ki, Suriye’deki silahlı muhalefetin başını çeken ve kısaca “HTŞ” diye anılan Heyet Tahrir eş-Şam’ın Suriye için “Afganistan modeli” bir rejimi öngördüğü çoğu kişi tarafından seslendirilmektedir…
*
HTŞ, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi terör listesinde olan bir terör örgütü olarak bilinirdi… İslam fıkhında bir kavram olan “Darülharp” felsefesini güder… Şeriatı kurumsallaştırıp laikliği yok etmek “Darülharp” felsefesinin ana temelidir…
İşte bunun örneği bugünün Afganistan modeli…
Daha ayrıntılı bir fıkıh tarif gerekirse, Müslüman olmayan bir hükümdarın egemen olduğu yerler ve Müslümanlarla gayrimüslimler arasında henüz barış akdedilmemiş olan ülkeler bu İslam hukukunda “Darülharp”, yani “savaşılması gereken” sayılıyor. Bu İslami görüşe göre dünya “Darülharp” ve “Darülislam” olmak üzere ikiye ayrılıyor. “Darülharb”i “Darülislam” haline getirmek ise, cihadın esas amacını teşkil eder…
*
Buyurun sonuca… Yazımın noktasını şu iki cümleyle koymalıyım: HTŞ, Siyonizmin güdümündeki bölücü Kürdistan’a arka çıkan ABD’nin desteğinde kurulmuş El Kaide’nin bir koludur… Suriye cehenneminde çok sayıda Türkmen’i ve Türk askerini şehit eden İşid şeriatçılığının etkisindeki HTŞ’nin felsefesinde, laik Türkiye Cumhuriyeti de, İslam şeriatına göre yönetilmediği için bir “darülharp” bölgesidir.
Yorumlar kapalı.