Ahmet Tolgay

Su…






   Bölgedeki bir okurum Geçitköy Barajı’yla ilgili gözlemini şöyle aktardı bana:
   “Barajdaki su gözle görülür şekilde azalıyor. Bu gidişle dibinin görülmesi çok yakındır. Meraklıları neredeyse tabana kadar inerek her gün balık avlıyorlar… Avcılar acele etsinler; çünkü su azaldıkça barajdaki balıklar da ölecekler!..”
                                                               ***
   Boru hattındaki kopma yüzünden Geçitköy Barajı’na Türkiye’den su akışının durduğunu bu yılın başlarında kaygıyla öğrendik… Olayın o günlerde pek de önemsendiği söylenemez…  Çünkü bir su darlığı söz konusu değildi ve yetkililer var olan suyun bize aylarca yetebileceğini söylüyorlardı… Hemen arkasından tüm ilginin üzerinde odaklandığı ve yaşamın adeta donduğu pandemi süreci başladı…
   Bir yaşam kavgasının verildiği bu pandemi süreci içerisinde boru hattının tamirine gereken acil ilginin gösterildiği söylenemez… Madem ki musluklarımızdan su akıyor, durum durudur!..Tasarruf önlemlerini hiç ırgalamadan suyu bolca kullanıyoruz… Musluklarımızdan kesintisiz su akmakta ne güzel…
   Ama şimdi anlaşılan o ki, bize su bağlamında yaşamsal uyarısını yapan ve tehlike zillerini çalan bir durumla karşı karşıyayız…
   Su tedarikinden sorumlu Bakanımız son açıklamasında tamiratın Haziran ayı sonunda başlayacağını duyurdu… “İnşallah” diyelim, çünkü susuzluk aşikâr şekilde kapımızdadır… Türkiye’ye maliyeti yarım milyar TL’den fazla olacak o tamirat işlemine geçildikten sonra “su akışının yeniden ne zaman başlayacağı?”, başımızın üstünde Demokles’in kılıcı misali sallanan, güncel bir soru işaretidir…
   Pandemi dolayısıyla on binlerce insan ülkemizi terk etmese ve turizm hareketi ülke genelinde berdevam olsaydı, bugünlerde su sıkıntısına girmemiz kaçınılmazdı… İşte bu gerçek bile durumun vahametini göstermeye yeter… Bugünlerde susuz kalmamışsak, Pandemi sürecinde su tüketimini azaltan o aşikâr nüfus daralmamızdır…
                                                                                              ***
   Tamiratın bir an önce gerçekleşmesini beklerken, suyu bilinçli şekilde kullanmamız gerektiğinin de altını çizmeli… 5 yıl önce bol suya kavuştuktan sonra iyiden iyiye yitirdiğimiz su tüketim kültürünü mutlaka yaşama geçirmeliyiz… Su temini ve tasarrufu, stratejik yönden her zaman önemlidir…
   Tüm canlıların yaşamını sürdürebilmesinin temel kaynağıdır su… Dünyamızda gittikçe büyüyen küresel bir sorunun da öznesidir… Yer yüzünde 4 milyar insanın su sıkıntısı çektiği bilinen gerçektir… Su darlığının yakıcı sarmalında olanlar, dünya nüfusunun yarısına eşittir… Her damla su için dünyanın çeşitli yöresinde verilen mücadelenin belgeselleri her an önümüze seriliyor… Su yüzünden savaşların çıkabileceği de bilimsel donelerle vurgulanıyor…
                                                               ***
   Afrika’da ve Avustralya’da devasa bölgelerin yerleşime açılamaması ve çölleşmeye terk edilmesi de hep gittikçe büyüyen susuzluk yüzünden… En tenha kıta Avustralya… Koskoca bir kıta, ama nüfusu 25 milyonu aşamıyor… Neden?..Bunun gerçek nedeni, su darlığı işte… Avustralya susuz ve kurak bir kıta…
   Yeryüzünün yüzde 70’i suyla kaplı… Ancak bu suyun ancak yüzde 1’i kullanılabiliyor… Ve bu yüzdelik de gittikçe aşağıya düşüyor… Yaşamsal ve ekonomik bir değer olan kullanılabilir suyu denizleri arıtmak suretiyle çoğaltmak ve susuzluğun defterini kapatmak da bir ütopyadır… Bu yöntemin çok pahalı oluşu bir yana, arıtılmış deniz suyunun kalitesi de her zaman düşüktür…
                                                               ***
   Gündemde olan su sorunumuzu bugünkü yazımın konusu olarak seçerken, küresel boyutlu su sorununa bazı göndermeler yapmam, tek damla suyumuzu bile korumamız gerektiğini ve Anadolu’dan sağlamakta olduğumuz suyun önemini bir kez daha vurgulamak adınadır…
   Anadolu suyunun Geçitköy Barajı’na bir an önce aktığını görmenin özlemi içindeyiz…
               

 

Su…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ahmet Tolgay

Su…






Kışı yavaş yavaş geride bırakıyoruz… Bu kış çok az yağış aldı ülkemiz… Kıbrıs’ın tarihe geçen o ünlü kuraklığının bir kez daha sarmalındayız… Göletler kupkuru… Su kuyularımızda ise çamurlu dipler görüldü…

Adamıza 50 günden fazladır yağmur yağmıyor. Bundan sonra düşmesi olası yağmurların da doğal su kaynaklarımızı besleyebilmesi olanaksızdır… Akiferler can çekişmekte…

Bazı uzmanlarla konuştuğumda diyorlar ki; “göletlere suyu akıtan drenajlarda büyük ölçüde bozulama var. Elden geçirilmezlerse, yağmur yağsa da yararsız… Göletlere yönelemez yağmur suyu, dağılıp gider…”

Sözün özü, Geçitköy Barajı tek umudumuz…

                                                               *             *             *

Peki, kronikleşen kuraklığımız karşısında can simidimize dönüşen Geçitköy Barajı’nı bir de bugünlerin bahar havasında gördünüz mü hiç? Görmeyenlere gönülden tavsiye ederim… Hele o taraflara bir uğrasınlar…

Baraj yatağının barındırdığı su gittikçe çoğalıyor… Yakında oraya “baraj” da denmeyecek, “göl” denecek. Geçitköy Gölü!..

Muhteşem ve hayırlı bir insaniyet projesi sayesinde sadece Kuzey Kıbrıs değil, Kıbrıs’ın tümü bir göl kazanıyor… Anadolu’dan gürül gürül gelen suyun yaratmakta olduğu bir göldür bu… Anadolu, efsanevi bereketini oralara da uzattı…

Sudaki kuşlar çoğalıyor, orası kuş cennetine dönüşme sürecinde… Balıklar da kaynayacak yakında o engin suyun içinde… Tatlı su balıkları, alabalıklar…

Çevrede ise yeşillikler, koruluklar yükseliyor… İklim değişiyor barajın çevresinde, iklim… 

Orada bir mesire yeri oluşturulmaya başlandığı dikkatli gözlerden kaçmıyor… Yeşillikler arasında, baraja nazır turistik binalar inşa ediliyor… Kimdir, kimlerdir bu projenin uygulayıcıları, henüz öğrenemedim…

Ama her kimse yatırımın tetikleyicileri, onların çok yararlı bir yatırıma giriştiklerine kuşku yoktur.

Orası yakın gelecekte halkın soluk alabileceği, keyifle tatil yapabileceği doğa cenneti bir mekâna dönüşecek… İç turizmimizin damarlarından biri orada atacak…

                                                               *             *             *

Geçitköy Barajı ve o barajın ülkeye yaymakta olduğu esenlik düşünüldüğünde anımsamadan edemiyoruz: Türkiye karşıtlığını kahramanlık sayanlar, suyun bir nimet olduğu gerçeğini de es geçerek demediklerini bırakmamışlardı Türkiye’den gelecek su için.

Yok “teknoloji yönünden mümkün değil, o su asla gelemez” diye buyuranları mı istersiniz… Yok, “o suya lâğım karıştı” iftirası yapanları mı istersiniz… Yok, “bizim yerel kaynaklarımızı kurutacak, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacağız” kehanetinde bulunanları mı istersiniz… Yok, “Türkiye’nin suyu her yanı bataklığa dönüştürür” diye garip çevreci fetvası verenleri mi istersiniz… Yok, “o su İsrail’e satılacak” iddiasında bulunanları mı istersiniz… Ve daha neler, nice komplo teorileri…

                                                               *             *             *

Şimdi bakıyorum da  “bizim bölgeye Türkiye’nin suyu neden akıtılmıyor, neden yeterli alamıyoruz bu suyu” isyanları var sadece ortada…

Bu su yakında üretim alanlarına da pompalanır… Tarlalardan bereket fışkırır, üretimde reform olur…

Musluklardan akan suyu bardaklara doldurup içecek, pişirdiğimiz yemeklerimizde kullanacağız…

Belediyelerimiz de mali yönden soluklanabildiler. O su sayesinde… Düşünebiliyor musunuz; belediyenin deposuna tonu 2.30 TL’den teslim edilen su halka tonu birkaç misline satılıyor.

Aslına bakılacak olursa, iflastan kurtulmanın yolunun halkı su üzerinden soymaktan geçmediğini yüksek sesle belediyelerimize duyumsatmak gerekir.

İyi ki Türkiye’nin suyu geldi… İyi ki bu ülkenin ve halkın kaderine dair böylesi bir projeye imza atıldı… İyi ki suya dair güzel şeyleri yazabiliyor ve konuşabiliyoruz artık…

O hayırlı, insancıl projede beyin ve alın teri olan herkese minnet borcumuz vardır. Altını vefayla çizerim bunun…

Su…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir