Ahmet Tolgay

Referandum gibi bir seçim







Bu yazımda mecburen “sağ” ve “sol” deyimlerini kullanacağım için öncelikle şunu belirtmeliyim: Benim değerlendirmeme göre bizim toplumda gerçek anlamda ne “sağ” vardır, ne de “sol.” Çünkü her iki tandansta da ne sağın ve ne de solun gerçek felsefelerinden, icraatından ve sosyal yaşamından eser yoktur… “Ben sağcıyım” derken solcu gibi ve “ben solcuyum” derken sağcı gibi vuran nice figüre de tanık olmaktayız… Ama siyaset sahnesindekiler kendilerini bu sınıflandırmalara layık gördüklerinden dolayı onların tanımlarını yaparken ben de “sol” ve sağ” deyimlerini kullanmak durumundayım…
                                                               ***
   “Federalistler” kendilerini şimdilerde “solcu” sayarlar…“İki Devletli çözümcüler” ise “sağcı”… 26 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu iki tez ve bu iki tezin savunucuları arasında bir referanduma dönüşeceğini ilk fark edip gereğini düşünenler YDP kurmayları oldular… Ama düşündüklerini yerine getirebildiler mi?.. Hayır, getiremediler…
   Henüz cumhurbaşkanlığı adayları belli olmadan YDP tarafından UBP, HP ve DP’ye götürülen öneri sağın çatı adayının belirlenmesine ilişkindi… Bu öneriye göre önce ortak çatı adayını çıkarmanın prensipleri belirlenecek, bu belirlemeden sonra da olası çatı adayının halk tarafından saptanması amacıyla ön seçim nitelikli bir anket yapılacaktı… Kudret Özersay kalkıp adaylığını açıklayınca proje suya düştü tabii ki… Hoş, UBP ile DP’nin de bu öneriye sıcak baktıklarına ilişkin ortada hiçbir belirti yoktur zaten…
   Oysa kendilerini “sağ” diye tanımlayanlar kendi çatı adaylarını belirlemiş olsalardı, kendilerini “sol” diye tanımlayanlar da aynı yönteme yönelip solun çatı adayında mutabık kalacaklardı… Demokrasiyi gerçekten içselleştirmiş ülkelerde olduğu gibi iki ayrı felsefenin iki adayı yarışınca KKTC için maddi ve manevi bir külfet olan ikinci tur seçim ortadan kalkmış olacaktı… İki adaylı bir seçim de ilk turda biterdi… Amerika’daki “Cumhuriyetçiler” ile “Demokratlar” arasındaki geleneksel seçimlere benzeyen iki adaylı bir seçimi yaşardık…
                                                                              ***
   26 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldığında çok gergin bir hafta yaşanacak… Bunu şimdiden söylemem kehanet sayılmaz… İlkbaharın o ilk günlerinde gündüzler ve geceler birbirine karışacak… Bir yanda yoğun pazarlıklar, öte yanda kıran kırana kampanyalar yürütülecek… Çünkü dediğim gibi artık söz konusu olan tezler arası bir referandumdur… KKTC’nin geleceği için sıradan değil, tarihi bir seçim yapılacak…“Federalizm” ile “iki devletlilik” arasında… İlk turda en fazla oyu alacak olan adayın ikinci turu zaferle bitirebileceğine ilişkin bir güvence de asla ortada yoktur… Heyecanı yoğunlaştıracak gerçeklerden biri de budur…
                                                               ***
   İsterseniz 5 yıl önceki Cumhurbaşkanlığı seçimini anımsayalım… İlk turda Derviş Eroğlu 1,298 oyla Mustafa Akıncı’nın önündeydi… Her ikisi de bağımsız aday olarak çıkmıştı… Eroğlu birinci turu yüzde 28.15 oranındaki 30 bin 328 oyla; Akıncı ise yüzde 26.94 oranındaki 29 bin 30 oyla tamamlamıştı… Aradaki bu oy farkına karşın ilk turun ikincisi olan Mustafa Akıncı ikinci turun birincisi gelerek ipi göğüslemişti…
                                                               ***
   Yaşanan bunca deneyimden sonra kabul etmek gerekir ki, kendilerini “sol” tandansta takdim edenler organizasyonlarda ve kampanyalarda kendilerini “sağ” tandansta görenlerden çok daha fazla beceriye sahiptirler… Akıncı’nın 2015 seçim zaferi bu beceriden kaynaklandı…
   Anımsayınız: Bu beceriye CTP adayı Mehmet Ali Talat’ı sandıktan ilk turda yüzde 55.60 oranındaki oyla çıkaran 2005 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de tanık olmuştuk… Talat ikinci sıradaki UBP adayı Derviş Eroğlu’na 33 bin 74 oyluk bir fark yapmıştı… Talat’ın toplam oyu 55 bin 943, Eroğlu’nun ise 22 bin 869 idi…
   Diyeceğim o ki, yaşanmış ve belleklerde iz bırakmış olan bu seçim yenilgileri sağ tandansa geçmişteki eksikliklerini, boşluklarını ve hatalarını gözden geçirme telkinini ciddiyetle yapmaktadır…
                                                               ***
   Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili bir diğer ilginç durum da şudur: Efsane lider Rauf Denktaş Kıbrıs siyasetinde Türkiye iktidarıyla ters düştüğünde Cumhurbaşkanlığı seçimine katılmamıştı. Bugün ise bunun tam tersiyle karşı karşıyayız. Mustafa Akıncı sistematik biçimde Türkiye iktidarıyla restleşe restleşe seçime gidiyor… Bakalım  ne olur!..

 

Referandum gibi bir seçim
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.