
YAŞAMSAL KONU SU: İklim değişikliğinin getirdiği yakıcı süreçte Kıbrıs’ta kuraklık ve bundan kaynaklanan su darlığı çok haklı kaygıları tetikliyor… Rum tarafı, KKTC’ye su konusunda mahkûm olmak istemediğini net biçimde seslendirirken, deniz suyunu en bol ve en ekonomik biçimde kullanılır duruma getirebilmenin yollarını arıyor harıl harıl… Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu bağlamda başarılı olan ülkelere heyetler göndererek teknoloji transferine odaklanmakta…
Anadolu’dan bize akıtılan “yaşam” değerindeki, o paha biçilmez nimetin Kıbrıs sorununda “barış suyu” olabileceğine dair söylemlerimizi zerrece ırgalamayan ve tam da fanatik Rum mantığına uygun bir siyasetle yüz yüzeyiz hiç kuşkusuz bu konuda da…
Kaldı ki, önümüzdeki yılların bize su bağlamında neler vaat ettiği de çok önemli… Yoruma diğer başlıklarla devam…
***
AMCAOĞLU’NDAN ÖNEMLİ VURGULAR: Anamur’dan borularla aldığımız Anadolu suyu projesi, KKTC için 50 yıllık bir süreyi öngörüyor… Bu süreyi biz paralel ve gerekli önlemleri hiç almadan bonkörce harcarken şu andaki durumlarımızın ne olduğunun gerçekçi yanıtını bir süre önce Hüseyin Amcaoğlu’ndan aldık…
Ülkede gittikçe artan ve sayısı da bilinmeyen nüfusa dikkat çeken Gönyeli – Alayköy Belediye Başkanı Hüseyin Amcaoğlu, şöyle diyordu KIBRIS TV ekranlarından tam bir gerçekçilikle:
“Ülkemizdeki ciddi nüfus artışı sonrasında, Türkiye’den gelen suyun bizim için yeterli olacağını düşünmüyorum. Şu anda tarıma da aktarılması düşünülüyor bu suyun… Bence tarım için de zor…
Misal: Gönyeli ve Alayköy’de 2040 yılında bize verilmesi düşünülen suyu biz şu anda tüketiyoruz. O dönemde yapılan çalışmada sanırım bu kadar nüfus artışı beklenmiyordu. Belki de, Girne ve İskele tarafı çok daha sıkıntıdadır.”
Evet, öyledir: Girne ve İskele su konusunda çok daha sıkıntılı… Hele de yazda…
Lefkoşa’nın suyunda da zaman zaman kesintiler ve basınç düşüklükleri gözlemlenmekte artık…
***
SUYU İSRAF EDİYORUZ: Birkaç gün önce bu köşede “Kuraklık, Su Ve Kıbrıs” başlığı altında sunduğum yazıya gelen okur mektupları kaygılı içerikler taşımaktadır nitekim… Güncel su sorunumuz konusunda dikkate değer bir farkındalık oluştuğunu yansıtan okur mektuplarıdır bunlar…
Duayen turizmci ve otel müdürlerimizden Soner Zorlu, israfçı su tüketimimizi ön plana çıkararak şunları yazdı adresime:
“Kuraklık, Su ve Kıbrıs’ başlıklı yazınızda her şeyi çok güzel anlattınız, kaleminize sağlık Ahmet Bey… Ama halkımız ‘su israfı’ konusunda da herhalde dünya şampiyonudur… Örneğin, eline su hortumunu alan öylesine pervasızca su harcıyor ki!…
Tabii ki, göze batan bu su israfına karşı devletin de alabileceği tedbirler var… Mesela evlerde araba yıkamak yasaklanabilir… Plajlardaki duşlara kısıtlama getirilebilir… Yeni yapılan evlerde yeraltı depoları yasaklanabilir… Ki, bazı evlerde son derece büyük kapasiteli su depoları yaptırıldığını biliyoruz…
Diyeceğim o ki, savurganlığa karşı bu gibi tedbirleri almakla başlayabiliriz işe… Ülkemiz maalesef her konuda bilinçsiz ve egoist insanlarla dolu… Bunlarla nasıl başa çıkacağız?!..”
***
SUYUN DÜNÜ VE BUGÜNÜ: Bir diğer değerli okurum Arif Baykal ise su olayımızın dününü ve bugününü irdeleyen mektubunda ilginç dokunuşlarda bulundu… Şöyle ki:
“Siz su konusuna ayrıntılı yazınızda değinince, aklıma 70 yıl öncesi ve sonrası takıldı. 10 yaşındayken Köşklüçiftlik’de Kanlıdere’ye yakın bir evde kalıyorduk. O yıllarda Kanlıdere’nin birkaç defa gürül gürül aktığını hatırlarım. Su seviyesi o kadar yükselirdi ki, aile büyükleri su baskınına karşı evi terk etmeyi düşünmüşlerdi kimi zaman…
Lisede öğrenciyken, Mücahitler Sitesi’nin karşısındaki sokak çeşmesinden rahmetli halamın evine araba ile su taşıyordum.
1964 yılında BM Barış Gücü Kanada Birliği’ne mensup üç asker, Kanlıdere’yi batıdan doğuya doğru geçmeye çalışırken, askeri jeep, şiddetli akıntıya kapılmıştı… Askerlerden biri kendi gayretiyle, diğer ikisi mücahitlerin yardımları ile kurtulmuştu..
1974 yılına dek çeşmelerden içilebilir nitelikte su akıyordu.
Gazimağusa’da kalan yakınlarımız Lefkoşa’ya geldiklerinde bidonlarını doldurup geri dönerlerdi…
Çünkü o zamanlar Gazimağusa ve İskele bölgesinin suyu tuzluydu.
Sonraki dönemde, Anamur suyu gelene kadar, tankerlerden yıllarca su satın aldık.
Bu arada, şebekeye verilen su tuzlu olduğundan, bazı ağaçlar, bahçedeki güzelim çiçekler kurudular.
Çok şükür, su sorunumuz Anavatan sayesinde çözüme kavuştu. Ancak içme suyu olarak damacana suyu kullanıyoruz… Suya da üç – dört ayda bir okkalı zam yapılıyor…”
Yorumlar kapalı.