
AP RAPORU BİR SKANDALLAR YANSIMASIDIR: Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye hakkındaki yıllık raporu yine önyargılı görüşlerle bezeli… Yıllardır olayların odağında yaşayan kişiler olarak gerçekdışı önyargıları anında görebilmemiz çok kolay…
Türkiye’yi hiçbir zaman içine almamaya kararlı ve o kararlılığına şartlanmış bu Hıristiyanlar Kulübü, Türkiye’nin neden üyeliğe kabul edilemez olduğunun klasikleşmiş gerekçelerini bu yıllık raporlarında yineleyip durur…
Teselli bulmamız gereken bir durum varsa, bu taraflı raporların oy birliğiyle alınamamış olmalarıdır… Mesela skandal ifadeleri içeren bu son rapor da 367 kabul oyuna karşılık, 74 ret ve 188 çekimserle geçirebilmiştir, hem de uzun kulislerden sonra…
Siyasi ve ideolojik ve hatta çıkarcı komploları her şeye karşın görebilen ve o doğrultuda irade koyabilen Avrupalı milletvekili sayısı küçümsenemeyecek düzeyde… Daha da çoğalmaları dileğiyle…
Başta TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Kıbrıs’ın garantör ülkesi TC’nin yetkililerinin Kıbrıs’a yapmakta oldukları ziyaretlerin yasa ve hukuk dışı olduğuna ilişkin çirkin madde, söz konusu raporun en hit skandal bölümlerinden birini oluşturuyor…
Her ülkenin, hatta İsrail ülkesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tutuklanması gereken soykırım sorumlusu suçlu ilan ettiği Başbakanı Benjamin Netanyahu’su bile elini kolunu sallayarak Kıbrıs’ı ziyaret ettiği gözler önündeyken, Avrupa Parlamentosu’ndan o eksantrik vurguların yapılması, raporun geçersizliğinin, saçmalığının ve değersizliğinin altını çizmektedir…
Ne var ki, böylesi saçmalıkların AP raporlarına konulabilmesi, Kıbrıs Rum tarafı ile Yunanistan’ın kulislerde harcadıkları olağanüstü eforun da altını çizmektedir… Adamlar hiç boş durmuyor… Harıl harıl çalışıyorlar…
Lobicilik bağlamında dönen siyasal rüşvetler ne boyutlarda acaba?..
***
UNLU ÜRÜN FİYATLARI DA EL YAKIYOR: Yöresel gastronomimizin temeli, turizmimizin önemli spesiyal sunumu… Tatlısıyla, tuzlusuyla, şerbetlisiyle unlu ürünlerimiz… Halkın keyif için değil, doyum için rağbet ettiği sofra çeşitleri… Kıbrıs usulü en yaygın atıştırmalardır bunlar… Yöresel lezzetlerimizin ve becerilerimizin başta gelenleri…
Gelin görün ki, bunların da fiyatları el yakıcı biçimde yükselmekte… Evlerimizde, kendi özel mutfaklarımızda ürettiklerimizin bize maliyeti bile el yakmaktadır artık…
Oysa geçmişte hiç de böyle değildi… Unlu ürünler bir ucuzluk cennetinin çeşitleriydi… Hele de geleneksel Kıbrıs fırınlarında püfür püfür pişirilenler…
Unlu ürünlerdeki pahalılık nedenini bu sektörün değerli ve girişimci, vizyon sahibi bir mensubuyla konuştum… Gerçeğe dokunan bilgiler aldım ondan…
Aydınlatılmam şu yönde ki, kontrole tabi somun ekmekte yaşanan zararlar diğer un ürünlerinin fiyatlarında yapılan düzenlemelerle telafi edilmeye çalışılıyor!… Bunu yapamayan, sırf somun ekmek üretimine şartlanmış fırınlar ise teker teker kapanmakta…
Birkaç yıl öncesine kadar var olan, tepsiler içinde taşıdığımız ev yemeklerimizi de pişiren, ama artık tarih olan otantik mahalle fırınlarımızı artık hüzünle anımsıyoruz…
Üretilen ve halkın en fazla rağbet ettiği somun ekmek, un fiyatları boyuna yükselirken, maliyetinin altında fiyatla tüketiciye sunulursa kaçınılmaz sonuç bu olur…
Toplumda en çok tüketilen ve geleneksel beslenmenin temeli olan unlu ürünlere dair sorunların masaya yatırılması zamanı çoktan gelmiş, hatta geçmiştir…
Vatandaş unlu ürünleri et fiyatına alabiliyorsa, bu durumla mutlaka ilgilenmesi gerekenler artık daha fazla kayıtsız duramazlar…
***
İNSANLAR ODUN DEĞİL, YEŞİLLİK GÖRMEK İSTERLER: Bahar geçti, yaz geldi hâlâ filizlenemiyor o zavallı ağaçlar..
Başkentimizin en önemli arterlerden biri konumuna gelen çok işlek Gönyeli Belediye Bulvarı’ndan geçerken tepkisel atışlar oluşur yüreğimde… Ve sanırım çoğu kişi de aynen benim gibi tedirginliği yaşar…
Bu cadde düzenlenirken kaldırımlar boyunca dikilen fidanlar oldukça boy attılar… Güzelim yeşil yapraklarını her mevsim koruyan ve yaprak dökmeyen ağaçlardır bunlar… Gölge yapmaları da düşünülerek, kaldırımlara özel seçilmiş…
Gelgelelim öyle bir budama yapmışlar ki bu güzelim ağaçlara, ağaç olmaktan çıktılar, “dikili odunlar” durumuna geldiler…
Ağaç dallarında tek bir yeşil yaprak bırakmamacasına budama!..
Olur mu böyle şey?..
İnsanların çevrelerinde görmek istedikleri, dikili odunlar değil, yemyeşil ağaçlardır… Ağaçlar yeşillikleri için dikilir, yeşilliksiz odunlarının teşhiri için değil…
Sözün özü, yanlış budama furyasının yeni kurbanı da maalesef o güzelim ağaçlar dizisi oldu bu kez…
Yorumlar kapalı.