Siz bakmayınız bazı tiyatro erbabının siyasetin tiyatroya benzetilmesine kızmasına… Tarihin de vurgusudur ki, tiyatro sanatı ile siyaset sanatı birbiriyle haşır neşir olan kardeş etkinliklerdir…
Siyasetle birlikte tiyatroda, tiyatro ile birlikte siyasette başarılı olanların sayısı az değildir, bizim ülkemiz de buna dahil…
Siyaset sahnesinin oyuncularına bakınız: Mimikleri, söylemleri ve beden dilleri ne kadar da tiyatro oyuncularını çağrıştırıyor… Tiyatro sahnesinin oyuncularına da bakınız: Mimikleri, söylemleri ve beden dilleri alışageldiğimiz tiyatro oyuncularını ne kadar da çağrıştırıyor!..
***
Kurgulanan oyunlarla yürütülen tiyatro ve siyaset, beşeriyetin en kadim etkinlikleridir… İkisi de antik Yunan’ın buluşudur… “Politika” Yunan dilinde “çok oyun” demektir… Demek ki, siyasetin de, tiyatronun da sahnesinde sergilenenler halkı etkileyebilme adına kurgulanan birer oyundur…
Tiyatroda da, siyasette de başarılı olabilmek izleyicinin nasıl etkilenebildiğine bağlıdır… Kurgulanan oyunlarda etkisiz olanlar ve inandırıcı olamayanlar ister tiyatronun, isterse siyasetin sahnesinde olsunlar mutlaka başarısızlığa ve hüsrana imza atarlar…
Şimdi, egemenliğin tartışılmaz sahibi olan halkımızın iradesinin temsil edilmesi gereken yer olan KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde, o Meclisin açılmasından bu yana, bir aydan fazladır, gündem dışı oyunlar sahneleniyor… Medyanın ve günlük dedikoduların magazinleştirdiği oyunlar…
Gittikçe kirlenen oyunlar… Halkın hiç de hoşuna itmediğini gittikçe yoğunlaşan tepkilerinden anladığımız bu oyunların sonu, bakalım nereye varacak…
Ülkenin ve halkın gündeminde bu kadar yoğun acil sorun varken!..
***
29 sandalye ile rahat bir oy çoğunluğuna sahip olan iktidarın içinde, spontane kirli oyunlara tevessül edip ana muhalefetin kendi oyununu kurgulamasına fırsat veren o birkaç gizli figür oyun bozucu mu, yoksa oyun kurucu mu?..
Buna herkes kendisi karar versin… Şimdi değilse, daha da acılaşacak olan gelecekte…
Benim özel düşünceme gelince: Oy pusulalarındaki marifetleriyle ahkâm kesen bu tiplerin hiç de centilmenlik taşımayan kimlikleri, amaçlarıyla birlikte ergeç deşifre olacaktır…
Dolayısıyla burada diyeceğim odur ki, ana muhalefetin şimdi kurgulayarak sahnelediği oyuna tepki gösteren iktidar mensupları önce kendi içlerindeki çürük elmalarla ilgilensinler… Onların hakkından gelsinler… Ve disiplin ile dayanışmanın kaçınılmaz örneğini versinler…
Oyun içinde oyun olmaz… Spontane çıkışlar ve doğaçlamalar, bir ekip işi olan oyunun kalitesini de, başarısını da, etkisini de bozar… Siyaset oyunlarında da bu böyledir, tiyatro oyunlarında da… Spontaneciler ve doğaçlamacılar sahnenin dışına itilmelidirler…
Siyaset sahnesinde, İsmail Dümbüllü’nün orta oyunu tulûat trikleri geçerli olamaz…
***
İşte Dümbüllü özentisiyle iktidarın oyunundaki disiplini bozan o gizli figürlerin sunduğu şahane fırsatla kendi oyununu kurgulayan CTP ana muhalefeti, fıtratındaki hırçınlığı da bir kez daha gösterme şansını yakaladı…
Siyasetimizin, genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana başlayan son döneminde iktidarın oluşumuna hep olumsuz bakan bir CTP… Bu bakışa göre yüzde 53 oy oranı ile seçilen Cumhurbaşkanı da, 24 milletvekiliyle parlamentoya gelen UBP de, mevcut iktidarın atanmışlarıdır!..
Yahu kardeşim, sandıktan halkın iradesiyle çıkanlara, resmi seçim mazbatası almış olanlara “atanmış” gözüyle nasıl bakılır?..
Ha, ille de bir atanma söz konusu ise, o atamayı oylarıyla yapan halktır… CTP’yi de ana muhalefete atayan yine halktır…
5 turda seçimi kazanan eski Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre’yi de içlerine hiç sindirmediler, özümseyemediler ve görevi boyunca ona gereken saygıyı göstermediler…
İktidar ortağı YDP’yi sorarsanız, CTP’ye göre o da taşıma oyların siyasal kurumudur… Sanki CTP varlığında “taşıma” dedikleri oyların hiç etkisi yokmuş gibi!..
***
İktidara bakış açısı bu şekilde olan bir CTP’nin, kurguladığı oyun gereği, seçilmiş Cumhuriyet Meclisi Başkanı olarak Ziya Öztürkler’i kabullenmesi beklenebilecek bir olgu değildi zaten… “İktidar mensubu herkese ret” tavrı, değişmez şiara dönüştürüldü…
Kurgulanan ve sahneye konulan siyasal oyunun özü bu…
Birkaçı defolu olmasına ve o defolar için belirleyici içtüzük kuralı da olmamasına rağmen 26 salt çoğunluk onay oyu var Öztürkler’in… Oyunlar bu 26 “evet” oyunun dekoru önünde sergileniyor…
Tüm bu oyunların puanını verecek olan eninde sonunda halktır…
Ahmet Tolgay
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.