
BAKALIM CAYDIRICI OLABİLECEK Mİ: “Yol ve Trafik Suçları’nın Davasız Halli ve Ceza Puanı Yasası”nda yer alan trafik cezalarında Meclistekilerin oybirliğiyle yapılan yasal değişiklikler ve yeni eklenen trafik suçları, Resmi Gazete’de yayımlanarak 5 Nisan’dan itibaren yürürlüğe girdi…
Hayırlara, güvenliğe, düzene ve huzura vesile olmasını dileyelim hep birlikte…
Şimdi bakalım kronikleşen bu trafik kaosumuzda neler olacak!..
Trafikteki her sürücünün, adeta ateşle yazılmış yeni ceza cetvelini iyice okuyup beynine nakşetmesi ve ona göre direksiyon başında kendine çekidüzen vermesi asıl beklenendir… Çünkü ceza oranları caydırıcılık adına gerçekten adamakıllı yükseltilmiştir…
Yeni trafik ceza cetvelini dikkate almayıp trafikte kafasına göre duyarsızca takılanları can yakıcı cezalar bekliyor… Kural tanımazlıkta ısrar edenlerin, kuralsızlıkları, kesilen ağır mı ağır cezalarla burunlarından fitil fitil getirtilecek…
*
O DÜŞÜNDÜRÜCÜ GRUP: Ama asıl sorun şurada ki, trafikte suçun en fazla öznesi olanlar genellikle yayın ve iletişim organlarını izlemeyenler, kendi dünyalarında takılanlar ve dolayısıyla yeni ceza uygulamalarından bihaber olanlardır… Bu yoğun gruba girenler işlediği trafik suçunun ağır cezasını ancak o cezayla yüzleştiğinde fark edebilecektir… Nitekim öyle olduğunun da belirtileri var…
Acaba bu gruptakileri yeni durum hakkında uyarabilmek adına ne yapılmalı? Türkçe ve İngilizce dillerindeki açıklayıcı bilgilerle her trafik suçunun cezasını gösteren büyük panolar hazırlayıp bunları yollara mı asmalı?..
Gerçi bu da bize özgü garip bir uyarı şekli olacak… Ama bırakınız rekor kıran trafik suçlarını, ülkemiz zaten baştan başa garip bir beldeye dönüştü, ortalığı dolduran birtakım garip insanlar yüzünden.
*
BEYİNSİZ AĞIZLAR: Boş laf uzmanı gevezelerle uğraşıp zaman yitirmektense onlara boş vermek en iyisi… Nejat İşler’in çok sevdiğim şu keşkesine bakar mısınız: “Beyni olmayanların, ağzı da olmasa keşke…”
Ha, Albert Einstein’ın da beyine dair şöyle kıyak mı kıyak bir vurgusu var ki… Iskalamayalım yani onu da bu arada: “Basit bir omurilik yetecekken yanlışlıkla beyin sahibi olmuş insanlar var…”
*
KAN DAMLAR YÜREĞİMİZE: Gittikçe daha da bunaltan dehşet bir sarmal…
Trafik ve asayiş magandalıkları… Kontrolsüz biçimde füzelenen pahalılık… Saygısızlık, anlayışsızlık, hoşgörüsüzlük, empati yoksunluğu ve hatta fiziksel ve psikolojik saldırganlık… Zıvanadan çıkmış çevre düşmanlıkları ve duyarsızlıkları… Boyut kazanan hava kirlilikleri… Aile kurumlarını deprem misali sarsan huzursuzluklar… Ve çoktan rekoru kırmış boşanmalarla, iki cami arasında beynamaza dönüşen masum çocuklar… En güçlü sosyal güvencemiz olması gereken kutsal aile kurumuna güvensizliği pompalayan ve “bizde de artık bir aile bakanlığının kurulması zamanıdır” dedirten negatif olgular yumağı…
Çığ gibi büyüyen özel ve toplumsal belirsizlikler…
Say sayabildiğin kadar toplumsal fecaatimizi…
Bir farkındalık olsun diye yazıyorum tüm bunları… Yaşamın akışında kanıksanan o kronik sorunlarımızla, farkındalık olmadan nasıl başa çıkabiliriz ki?..
*
FİRAVUNLAR DÜNYASI: Mısır’daki piramitler dünyasıyla ilgili kazı ve araştırmalar durmamacasına sürüyor… Son olarak, İtalyan arkeoloji araştırmacıları, Mısır’ın başkenti Kahire’deki Giza Piramitleri’nin altında yaklaşık bin 220 metre derinliğe kadar uzanan ve piramitlerden 10 kat daha büyük olduğu öne sürülen geniş bir yeraltı yapısı keşfettiklerini duyurdular… Ne dünya ama bu firavunlar dünyası!..
Şu eski Mısırlıların sanılandan çok daha muhteşem ve gizemli bir uygarlıkları varmış… Daha neler duyacağız araştırmaları biteceğe benzemeyen bu Mısır uygarlığı konusunda!… Bakalım!…
*
SAĞLIK FERYADI: Bu nokta atışı da emekli büyükelçi, günümüzün başarılı akademisyeni Hasibe Şahoğlu’ndan, teşekkürlerimle: “Hastanede doktorların doktor olduğunu anlamıyorsun… Üzerlerinde ne bir önlük, ne de bir steteskop var… Geliyor uzaktan gazel okuyup gidiyor. Tabii arada iyi olanlar, işlerini iyi yapanlar da var, ama onların güzellikleri bu kadar çarpıklıkta güme gidiyor…
Ahmet Bey; ayaklarında yaralar olan şeker hastası için doktor ‘leğene sıcak su koyun ve ayaklarını içinde tutun diyor’, ama koca hastanede sıcak su yok… Ve doktor akıl veriyor: ‘Kettle yok mu?.. Getirin suyu ısıtın’.
Pansuman yapılması gerek yaralar var… ‘Pansumanı siz yapacaksınız’ deniyor aileye. Sorarım bu hemşireler ne için okudular?
Sağlık sisteminin tutar tarafı kalmadı Ahmet Bey.
Özele gidince de para tuzaklarına yakalanıyoruz… Ne kadar gereksiz tahlil veya inceleme varsa isteniyor, faturaya yansıtılıyor…
Radikal önlemler alınmazsa hiç düzeltilmez. Öyle sandalye kaygısıyla hiçbir şey yapılmaz…”
Yorumlar kapalı.