
MİNİ YORUM: Haftanın mini yorumu, Don Kişot’un Sanço Panzası’na dediklerinde:
“İnsan, lüksün ve gösterişin kölesi olur, zenginliklerin peşinden koşar, sanki orada mutluluğu bulacakmış gibi.
Ama şunu göremez: Ne kadar çok şeye sahip olursa, onları kaybetme korkusu da o kadar büyür… Ve işte bu korkunun içinde gerçek mutluluk kaybolur.
Çünkü sevinç, ne altında ne de zenginlikte gizlidir… Yüzüne değen rüzgârın okşayışında, bir dostun içten kahkahasında, minnetle paylaşılan bir lokma ekmektedir.
Kendi içinde bulunacak bir şeyi dışarıda arayan kişi, büyük bir deliliktedir…
Basit bir hayat, en büyük hazinedir… Bunu anlayan insan, dünyanın en mutlu insanıdır.”
***
* Bilimi ve teknolojiyi reddedenler toplansınlar, varsın bir de geri zekâlılar festivalimiz olsun: Gerzekfest!
* KKTC Merkezi Cezaevi’ndeki 789 mahkumun 679’u yabancı… En büyük ve en müessif ithalatımız suç ve suçlu… Maalesef!
* Türkiye limanlarının Rum gemilerine açılacağı haberleri Ankara tarafından yalanlandı… Bir rüyanın sonu!
* 1 Mayıs kutlamalarından sonra 2 Mayıs’ta ülkeyi felç eden genel grev. 1 Mayıs İşçi Bayramı, 2 Mayıs ise sabotaj bayramı…
* Donald Trump Zelensky’nin kendisinden silah istediğini açıkladı… Oyuncak isteyecek değildi ya!
* Bazı Avrupa ülkeleri sisteme yöneltilen siber saldırı sonucu saatlerce zifiri karanlıkta kaldı, elektriksizlikten alt üst oldu… Bir günün içinde Ortaçağ’a geçiş! AB markası, her şeyin garantisi olamıyormuş vesselam!.
* Uygulayanlar ve deneyenler çok iyi bilir. Mutlu etmek kadar mutluluk verici bir şey yoktur.
* İki tarafın da haklı olduğu durum çaresizliktir… Çaresizliği yaratan çarpık etkenlerle ilgilenilmeli… Asıl olan bu…
* Sıra dışı sanılar, deliliğin belirtisidir…
* Vefasızlığın daha kötüsü nankörlüktür…
* Aşırı bilgilenme ve aşırı mükemmeliyetçilik aşırı acı verir…
* Kişisel sefa için uğraş verenlerle, toplumsal beka için uğraş verenler aynı kefede değerlendirilemez…
* Utanmazlarla başa çıkabilmek için onlardan beter utanmaz olmak mı gerekir ille de?..
* Ah o utanma duygusu… Ki, gittikçe yok olmaktadır…
* Utanmayı yeniden öğretmek gerek… Eğer öğreticisi kalmışsa!
* Şu “Keşke” var ya… Hoş olmayan bir sözcük… Peki de “keşkelik” durumlarda kalmama adına elimizden geleni yapabiliyor muyuz? Keşke bunu yapabilseydik… Vay be; aha ben de “keşke” dedim!
* Testiyi kırık ve boş getirenler, sağlam ve dolu getirenlerden daha muteberse, o ülkede kırık testiler çöplüğü büyüdükçe büyür…
* İnsan, sadece kendi mutluluğunun değil, kendi felaketinin de yaratıcısı ve efendisidir…
* Dünya hali: İyilik ve iyi insanların çoğalması irtifa yitiriyor… Yere çakılmadan nasıl durdurulur bu beşeri gidişat?
* Demiş ki; “Mutluluk, elin erişebileceği çiçeklerden bir demet yapabilme sanatıdır.” B. Goddar.
* Haftanın öğüdü Bob Marley’den: “Gördüğünü herkes sever… Sen onda görmediğini bulacaksın. Eğer gerçek aşk istiyorsan; tene değil, kalbe dokunacaksın.”
* Büyük harflerle yazılması gereken: YANLIŞLARININ FARKINA VARABİLENLER BÜYÜK İNSANLARDIR…
* Temel’in dünyası: Dursun eline para geçince minik bir tekne alır, Temel’i de derhal teknesine kaptan yapar. Açılırlar denize bir güzel… Fırtına belirtileri başlayınca Temel geriye dönmek ister haliyle… Dursun “Allah büyüktür, yola devam” deyince fena kızar Temel: “Ulan, Allah büyük ama senin tekne çok küçük.”
* Ve dizeler… Necip Celal’den: “Kemanımla ona bir ses verebilseydim eğer / Bu sesimle ona ersem, bana dünyaya değer / Ne yazık ki, deniz engin, şu ufuklar ölgün / Bin elemle doluyor her yeni gün…” (Tabii ki o ünlü Türkçe tangonun da unutulmaz güftesi)
Yorumlar kapalı.