Ahmet Tolgay

Külliye inşaatı sona yaklaşırken




Kara ulaşımında KKTC’ye soluk aldıracak Lefkoşa kuzey çevre yolundaki temel atma töreni dolayısıyla geçen hafta ülkemizdeydi… Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu… Sayın Bakan, Lefkoşa’da “külliye” diye andığımız, Cumhurbaşkanlığı ve Cumhuriyet Meclisi binaları ile millet bahçesini içeren şantiye alanında da incelemelerde bulundu…
Bu incelemeyi izleyen televizyon kameraları sayesinde sona yaklaşan inşaatın ayrıntılarına ilişkin görüntülerle yüzleştik… Çevre yollarından geçerken arabamızdan  izlediğimiz inşaat görülmemiş bir hızda ilerlemektedir… Durumu zoom’layan kamera görüntülerindeki ayrıntılar da bu gözlemi doğrulayacak somutlukta idi…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 41’inci kuruluş yıl dönümü olan 15 Kasım’da oradaki muhteşem finalle buluşabileceğimizi düşünenlerdenim…
*
Ülkemizin akil gözlemcilerinden, geçmişi ülkesi adına başarılarla dolu Yücel Dolmacı, devletimizin bütçesinden tek kuruş çıkmadan bize sunulan bir Anavatan armağanı olarak algıladığı bu projeye bakış açısını şöyle açıkladı:
“İstiklal savaşı bitmiştir… Ankara, Başşehir ilan edilir… Millet ‘bitap’, memleket ‘harap’, üstte yok, başta yok… Yokluk sefalet… Osmanlının borçları durur… Atatürk, Avrupa’dan ŞEHİR PLANCILARI’nı davet eder ve başkent Ankara’yı, planlar ve yapar… Geniş caddeler, Gençlik Parkı, müzeler, Opera Binası, ÇANKAYA KÖŞKÜ, Atatürk  Orman Çiftliği ve diğerleri… İşte külliyeye bir de bu açıdan bakınız…”
*
Benim görüşüm: Devlet olarak son sığınağımız olan KKTC’ye ve geleceğine inananlar meseleye kuşkusuz ki bu açıdan bakabilirler elbet… Bakamayanların vizyon değiştirmelerine de yardımcı olabilirler… Gerisi teferruattır…
Bize kalsa, devletimiz adına böylesi bir projeyi ne planlayabilirdik ve  ne de uygulayabilirdik…
*
Bakınız, artık pek bilinmeyen eski bir külliye öyküsünü anlatayım şimdi size…
1974 mutlu barış harekâtından sonra tarihimizde ilk kez kavuşabildiğimiz  egemenlik ve özgürlük sınırları olan bir coğrafi konumda devletimizi yeniden  dizayn etme uğraşlarındayız… Devletin prestiji olabilecek bir külliye adına mimari yarışma açılır… Bu   yarışmayı kazananlardan olan  duayen mimarlarımızdan, bugünün Girne Otel Topset’in yaratıcısı ve sahibi Hasan Emirali, projesinin uygulanmasında karşısına çıkan engelleri bana ilettiği mektubunda şöyle açıklıyor:
“Eski adıyla Türk Cemaat Meclisi, şimdiki adıyla Cumhuriyet Meclisi binası… Yola buradan çıkarak yeni oluşmakta olan KÜLLİYE olayına özetle değineyim…
Şu anda kullanımda olan Meclis binamız 1963 öncesi Dianellos’un sigara fabrikası idi… Olaylardan sonra, yani 1963 sonrası çeşitli maksatlarla halkımız tarafından 1973 yılına kadar kullanılmakta idi… Cemaat Meclisi’mizin o güne kadar kullandığı bina maksada hizmet edememesinden dolayı, şu an liselerin batı cephesindeki, üzerinde TC Büyükelçiliği’nin bulunduğu Vakıflar’a ait arazi içerisine, o dönem halkımızın ihtiyacı olan CEMAAT MECLİSİ ve tiyatro binaları yapımı kararı alınır…
Bu maksatla o zamanki yönetim, Türk Mimar ve Mühendis Odaları ile istişare ederek aslında mezarlık olan bu araziye halkımızın ihtiyacını giderecek Meclis ve tiyatro binaları inşası için bir mimari proje yarışması düzenler… Birinciliği Mimar HASAN EMIRALİ ve Mimar YÜCEL KÖKEN ekibi ve İnşaat Mühendisi ZEKÂİ MEHMETOĞLU kazanır… O günkü yönetim bize ödül olarak oldukça iyi bir ödeme yapmış ve tatbikat projelerinin yapımı için onay da vermişti…
Kısa sürede mimari, inşaat, elektrik, makine ve peyzaj mimari ve mühendislik projelerini hazırlayıp ihale aşamasına gelmiştik… Hatta yürütülen mesleki hizmetlerimize karşılık bizlere peyderpey ödemeler de yapılmıştı.
1974 yılında inşaatın ihalesini beklerken o zamanki Planlama ve İnşaat Dairesi bugünkü binanın, yani sigara fabrikasının TÜRK CEMAAT MECLİS BİNASI olması için kendi bünyesindeki mimar ve mühendislere görev verir…
Bu beklemediğimiz gelişme üzerine merhum Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın huzuruna çıkarak durumun yanlış olduğunu belirtmiştim… O da bana “Haklısın, ama o işi Meclis Başkanımız OSMAN ÖREK Bey takip eder… Gidin onunla konuşun, gereğini yapsın” demişti…
Bu kez Osman Bey’e giderek ona ‘İhale aşamasındayız. Buluntu malzemelerle de bu işi ucuza mal edebiliriz’ demiş ve hatta günün birinde Meclis binalarına ‘hukuksuz’ diyebilirler şeklinde görüş de belirtmiştim… ÖREK Bey de bana “Tamam, gereğini yapacağım… İlgili daire ile konuşacağım’ demişti…
Ancak ihaleye çıkılmadı…  Planlama ve İnşaat Dairesi de bu binayı restore ve dekore ederek Meclise dönüştürmüştü…
Ve şimdi gelelim şu an inşası devam eden külliyeye…
Kanımca her zaman bizlere her türlü desteği sağlayan ve bizi özgürlüğe kavuşturan ve de günün koşullarına göre Devlet olmamız için ihtiyaçlarımızı gidermeye çalışan ANAVATAN yönetimine ne kadar teşekkür etsek azdır… Bu bir devletten devlete yardımdır… Yardımı yapan eksiğinizi görür ve günün koşullarına göre gereğini yapar…
Bizlere ancak ve de ancak teşekkür etmek düşer… Bir millet üç devlet olmanın bundan güzel mesajı ve örneği olabilir mi?…
Büyük Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ sözü yüreğimde  çınlayarak külliyemizin tarihi oluşumunu geçmişteki yaşadıklarımla birlikte anlatmaya çalıştım…”

Külliye inşaatı sona yaklaşırken
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.