Ahmet Tolgay

Kazakistan olayı






Türk Devletleri Teşkilatı’nın 10’uncu zirvesi Kazakistan’ın başkenti Astana’da idi ve bu zirvede KKTC bulunamadı. KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’nın zirve toplantısında bulunamaması Kıbrıs Türk halkını yalnızlaştırma peşinde olanların eteklerine zil çaldırttı… KKTC’nin sanki Türk Devletleri Teşkilatı’nın gözlemci üyeliğinden atıldığı gibi bir hava estirilmek isteniyor…
TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Astana zirvesinde yaptığı konuşmada Türk Devletleri Teşkilatı’nın etkinliklerinde KKTC’nin bulunmasının istendiğini net ifadelerle vurguladı… Olay kulislerin de gündemindeydi, ama Astana zirve kulislerinde KKTC’nin eksikliği konusunda neler konuşulduğunu bilemeyiz tabii ki…
Su, bazı engebelerle karşılaşsa bile şarıl şarıl akmaktadır… Bu su akmakta berdevam olacak ve yolunu da bulacaktır… Kim ne derse desin Kafkaslar’dan Anadolu’ya, oradan da Doğu Akdeniz’e kesintisiz uzanan büyük Türk birliğinin uç noktası KKTC’dir… Tarih de, coğrafya da, Türklüğün yüce çıkarları da, konjonktür de aynen bunu öngörüyor… Başka türlüsü olamaz… Başka türlü bir Türk birliği düşünülemez..
Türk Devletleri Teşkilatı’nın örgütlenme sürecinde, Kazakistan’da KKTC adına bir talihsizlik yaşanmıştır… Doğru…  Ama bu, Türk birliği konusundaki stratejilerin gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan bir olaydır… Kimilerinin iddia ettiği gibi bir “fiyasko” değildir…
***
Hafta sonunda bir açıklama yapan Rum Hükümeti sözcüsü Letimbiotis,  KKTC’nin Astana zirvesinde yer almaması adına yaptıkları diplomatik girişimlerin başarılı olduğunu savunurken, Rum medyası da sözde başarıyı duyurabilmek için enteresan başlıklar attı… “Türk Devletleri Teşkilatı Ersin Tatar’ı görmezden geldi” ve “Sahte devlet zirveye davet edilmedi” gibi…
Rum tarafının bu geçici sevinci aslında KKTC’nin açılımlarından ne denli rahatsız olduklarının ve bu açılımları engelleyebilmek adına nasıl tüm olanaklarını ve lobilerini kullanarak çırpındıklarının açık göstergesidir…
Ama yazımın başında da belirttiğim gibi su akmaya başlamıştır ve akan su yolunu bulup, engelleri de mutlaka aşıp ilerleyecektir…
KKTC’nin Türk Devletleriyle kaynaşmaya başlamasına karşı harekete geçen Rumlar Kafkaslar’da at oynatmaktadırlar… Her taşın altından çıkar oldular… Türk birliğinin zayıf halkası olarak gördükleri Kazakistan’a da hayli yüklenmişlerdir Astana zirvesi öncesinde… Orada temsilcilik açtılar… Kazakistan’dan bazı siyasileri Güney Kıbrıs’a davet ederek ağırladılar… Rum Dışişleri Bakanı Kombos Astana’ya kadar pür telaş uzandı…
***
Neden mi Kazakistan’ı zayıf halka gördüler?..
Çünkü Kazaklar “Türküm” demezler, “Kazağım” derler… Türkçe değil Kazakça konuşurlar, Rusça konuşurlar… Bugünün Ortodoks Rusya’sına en yakın olan ve Rusya’yla sınırları en geniş olan Orta Asya ülkesidir…
Çok geniş coğrafyasına karşın 19 milyon nüfuslu Kazakistan’da ikamet eden ve hiç çekinmeden “Türküm” diyen 150.000’lik bir nüfus var. Almatı’da 45.000, Türkistan Eyaleti’nde 40.000, Jambıl Eyaleti’nde 36.000 ve Kızılorda’da ise 10.000 Türk…
Asıl ilginç olan şu ki, Kazakistan, en fazla Kürt nüfusa sahip Orta Asya ülkesidir. 2017 sayımına göre ülkede resmi olarak 44 bin 768 Kürt yaşıyor. Ülkedeki Kürt diasporası ve bazı Kürt kaynakları ise bu rakamın 150 bin dolayında olduğunu iddia eder… Ve Kazakistan’daki Kürt diasporası elbette ki Rum diplomatik girişimlerinin hedef kitlesidir…
Ama belirtmeden geçilemez ki, Rumlar Kazakistan üzerinde tek başlarına etkili olamadılar… Sonuç alabilme adına AB referansını dibine dek kullandılar… Bilhassa Fransa onlara önemli destek verdi bu bağlamda… Fransa’nın Kazakistan’daki yatırımları ve ticari ilişkileri karının yumuşak yanı olarak çok iyi kullanıldı…
Rum diplomatik becerisini öven zilli etekler, bu gerçekleri karartamazlar…
***
Rum diplomatik başarısından söz edenler şu yaşanmışlıklara hiç değinmezler, o nedenle naçizane ben değineyim: Astana zirvesinden bir hafta önce Rum Dışişleri Bakanı Kombos Orta Asya turlarında idi… Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan turlarında yüz bulduğu pek söylenemez…   Kombos gezisi sırasında Kıbrıs – Gazze arasında kuracakları İnsani deniz koridoru aracılığıyla o bölgede bulunan Orta Asya Cumhuriyetleri vatandaşlarını da tahliye edecekleri propagandası yaptı… Bunun için Larnaka Havaalanına barınma merkezleri kuracaklarını da ileri sürüyordu…
Bu planın hiç beklemedikleri bir ülke tarafından, Mitera Ellada’ları tarafından bozulması karşısında da şok oldular ve öfkeden küplere bindiler…
Atina; “Deniz yardım koridoru kurulacaksa bu Yunanistan – İsrail arasında olacak” diye kestirip attı…
Yunan Başbakanı Mitsotakis’in bu yüzden Rum gazeteleri tarafından susuz – sabunsuz yıkandığını Rum medyasını yakından izleyenlerimiz iyi bilirler…

Kazakistan olayı
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.