Demokrasi bir uzlaşma kültürüdür… Bu kültürden yoksun olanlar sakın “demokratlık”tan söz etmesinler…
3 aylık yaz tatilini de kapsayan şu 143 günlük sürede işlevsiz durumda olan ve enerjisini boyuna kavgaya harcayan Cumhuriyet Meclisimizin durumuna baktıkça demokrasimizin de yerlerde nasıl sürüklendiği gerçeğiyle yüzleşiyoruz…
Acı bir yüzleşmedir bu… Çünkü halkımızın özgür iradesinin ve egemenliğinin yansıdığı yüce kurum olan Cumhuriyet Meclisi yakışıksız olaylar ve görüntülerle gündem olmaktadır boyuna… Bu hallerimizi ekranlardan, hatta canlı yayınlardan dışarıdan da izleyenler var… Ne kadar ayıp…
Meclis, ülkenin ve halkın sorunlarının akil kararlar ve yasalarla çözümlenmesi gereken yüce kurumdur…
Peki, kendi iç sorunlarını çözümleyemeyen bu Meclis, o kutsal işlevini yerine nasıl getirebilecek?.. Meclise ve o meclisi oluşturanlara karşı güven kaybı had safhada…
***
Zaten toplumu etkilemekte olan şiddetin sarmalının Meclise de ulaştığına derin üzüntüyle tanıklık etmekteyiz… Milletvekillerimizin, şiddetten gına getiren halkımıza sunması gereken algı bu olmamalı… Başta da belirttiğim gibi, demokrasinin bir uzlaşma kültürü olduğunun halkımıza da, dışarıya da gösterilmesi gerekir…
Maliye Bakanı Özdemir Berova arbedede yerlerde sürüklenirken, Öfkesini kontrol edemeyen CTP milletvekili Doğuş Derya’nın gerilerden hışımla gelerek başkanlık kürsüsünün mikrofonlarını dağıtması, arkasından da “Başkan” olarak içine sindiremediği Ziya Öztürkler’i su ve şişe yağmuruna tutması, kara pazartesi meclis olaylarını doruğa taşıyan olumsuz hamle oldu…
Meclis çalışmalarına verilen bir haftalık süre içinde bu olumsuz hamlenin artık olumluyu tetikleyerek bir uzlaşmanın yolunu açması ve Meclisteki başkanlık sorununa çözüm getirmesi en içten dileğimizdir…
***
Fark etmişsinizdir… “Kara Pazartesi” olayları, bir hafıza canlanmasına da neden oldu bu arada… Zamanın YDP milletvekili Bertan Zaroğlu’nun kürsü konuşmasını beğenmediği Doğuş Derya’nın başına 2018’deki meclis birleşiminde, avucunda sıkıştırdığı kâğıt parçasını atması belleklerde iz bırakan parlamenter yaşanmışlıktır… Zaroğlu o yaptığından sonra özür dilemesine karşın, seçim kaybetmekten kurtulamadı…
Şimdi de Doğuş Derya’nın dileyeceği özür, yumuşama ve uzlaşma yolunu açacak anahtar olmalı…
***
Hafızaların zayıflamasından olsa gerek… Cumhuriyet Meclisi’nde geçmişte yaşanmış bir başka elim saldırı olayı hiç kimse tarafından gündeme getirilmedi… O olayın adı da uzun süre “Kara Perşembe” olarak yankılanmıştı… Çünkü olay bir Perşembe gününe dek gelmişti…
1980’li yılların sonunda yaşanan o olayda, toplantı halindeki bir komisyonun başkanı olan UBP milletvekili Yüksel Tüccaroğlu’nun kafasına, komisyon üyesi olmayan ve toplantıyı dışarıdan izleyen CTP Güzelyurt milletvekili Fadıl Çağda tarafından bir ikram tabağı fırlatılmıştı… Tabak, Tüccaroğlu’nun başını sıyırtarak duvara çarpmıştı… Olay Cumhuriyet Meclisi Şeref Salonu’nda yaşanmıştı.. Sanırım ki, eğer sıvama olmamışsa, fırlatılan o tabağın izi hâlâ duvarda durur…
***
Öfke kontrolünü sıfırlayan bu hareketinden dolayı özür dilemeyen Fadıl Çağda bir sonraki seçimi kaybederken, “Canımızdan da mı olacağız?” diyen Tüccaroğlu da soğuduğu siyaseti, aday olmayarak, ilk seçimde bırakmıştı… Şimdi ikisi de rahmetli…
Tanıdığım en beyefendi insanlardan ve en usta cerrahlardan biri olan Tüccaroğlu’nu da burada bu vesileyle saygıyla anmak isterim… 2022 Martında 82 yaşında Covid’den yaşamını yitiren, 1939 Kasaba Baf doğumlu Yüksel Tüccaroğlu 1976’da yapılan genel seçimlerde Halkçı Parti’den, 1985 genel seçimlerinde de Ulusal Birlik Partisi’nden Lefkoşa milletvekili seçilmişti… Siyaseti bıraktıktan sonra köşesine çekilerek kendini tümden ailesine adamıştı… Ruhu şad olsun..
Ahmet Tolgay
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.