İNSAN TİCARETİ: Ülkemizde denetim dışı gemi azıya alan insan ticareti ucu deniz üstüne fırlayan bir buzdağı gibi kendini göstermeye başladı… Güzelyurt’tan gazete manşetlerine yansıyan o Bangladeşli ithal emekçilerin sefil işçi barınaklarının yarattığı yankı, dileyelim ki bu sorunun üzerine ciddiyetle gidilmesini tetikler… Bir vicdan hesaplaşmasını da tetikler aynı zamanda, vicdanı kalmış olanlar için…
O başa çıkılamayan yoksul mu yoksul kalabalık nasıl mı oluştu?.. Narenciye Kesim Birliği 60 işçi istemiş, 580 işçi getirmişler!.. Bal gibi insan ticareti bu!… KKTC’ye kapağı atabilme uğraşındaki her işçiden komisyoncuların kaç para aldığı da malûm… Mağdur işçiler ödedikleri paraları da açıkladılar… Ne kadar da safmışlar, bilgisizmişler… Sanki intikal edecekleri yer Dubai!..
Oysa ki,1992 yılından bu yana Yürürlükte olan KKTC İş Yasası’nın 61’nci maddesi, insan ticaretini önleme adına şöyle der: “İşçilere iş bulmak, işveren ve işlere işçi bulmak için, kazanç amacı ile olsun veya olmasın faaliyet gösterilmesi, çalışılması veya büro açılması yasaktır…”
Gelin görün ki efendim, KKTC’ye yoksul ülkelerden işçi ithal etmek yüksek kazançlı bir sektöre dönüştü… Bu sektörün önde gelenleri bilindiğine göre başlatılan soruşturmalar bakalım onların kazanç kapılarına dek ulaşabilecek mi!.. Bu konudaki bazı belirtilerden umutlanabilir miyiz?..
*
“FAMAGUSTA”: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türk halkı üzerindeki ambargoyu çeşitli şekilde boyuttan boyuta taşırken, tanıtım ve propaganda bağlamında da hamle üstüne hamle yapıyor… Son zamanlarda, bu rejimin görsel propagandaya ayırdığı enerji ve bütçe gerçekten dikkat çekicidir… İçimizdeki dikkati kıpırdamayanları da, dilerim ben silkelemiş olurum burada yazacaklarımla!…
Adamlar, dünya genelinde büyük bir izleyici kitlesi olan popüler dijital yayın organı Netflix’i parsellemiş durumda… Bu ekranda yürütmekte oldukları etkili propagandadan nasıl bilgisiz olabiliriz?… Netflix artık KKTC’de de yaygın biçimde ilgiyle izlenen uluslararası küresel bir ekrandır çünkü… Güney Kıbrıs sermayesi ve organizasyonu tarafından yapım ve yönetimine büyük katkı konulan “Find Me Falling” adlı aşk filmi izlenme oranında liste başı olmayı başarınca yeni projeler için kolları sıvadılar…
Şimdi de, bu aydan itibaren, muhtemelen 20 Eylül’de, “Famagusta” adlı televizyon dizisini yayına koyuyorlar… Romantik bir senaryosu olan “Find Me Falling” adlı film, otantik Kıbrıs dekorlarının içinde turizme ağırlık vermekteydi… Güney Kıbrıs yaşam tarzı, gastronomisi, insan ilişkileri ve doğal ada manzaraları eşliğinde profesyonel bir sinema diliyle sunuluyor bu film…
“Famagusta”nın ana teması ise Kıbrıs’ta bir Türk işgali olduğunu dünya önünde vurgulamak… Şimdiden Netflix izleyicilerini meraklı bir beklentiye kurgulayan “Famagusta” (Mağusa) dizisi için yapılan tanıtım şu:
“1974 Türk istilası sırasında Kıbrıs’ın Famagusta kentinde yaşanan trajik olaylara dayanan bir öyküye davet ediyoruz herkesi…”
Eveeeeet… Bize gelince… Kıbrıs’ta Türklere karşı işlenen insanlık suçlarına dair yüzlerce etkileyici film yapma şansına sahibiz… Ama bu konuda kılımızı bile kıpırdattığımız yok… Dahası tam tersi olmakta… Dış odakların maddi teşviki ile bizi içimizden vuran Truva Atı çağrışımlı nice görsel çalışma ve dijital medyatik kurumsallaşma yapılıyor… Aşikâr acı durumumuz bu!.. Maalesef!..
*
ABUBAKIR: Kent turlarımızda, kâh sur içinde, kâh sur dışında her an karşımıza çıkabilen “Başkentimiz Lefkoşa’nın ünlü yürüyen adamı” Afrikalı kaçak derbeder Abubakır’ın tam 16 yıl sonra kaçak olduğu belirlenerek tutuklanması sosyal medya manşetlerinin gündemi oldu… Ve sosyal medya baskısı üzerine özel statü sağlanarak KKTC’de kalması sağlandı bu gariban adamın… Yürümeye devam Abubakır… Yürümekle Lefkoşa’nın yolları aşınmaz!…
Da, yeni Abubakır’lar için emsal oluşturacak bir karar alınmadı mı yani şimdi?.. Sayısı bile tam olarak bilinmeyen tüm kaçaklar derbeder ayaklarında sokaklarda yürüyüşe başlarsa ne olacak halimiz?.. Yoksul ve sosyo – ekonomik sorunlar yumağı KKTC Akdeniz’in mülteci sığınağı mı olacak?..
Abubakır’ın KKTC’ye ilk geldiği günlerdeki halini yansıtan fotoğrafları da var… Şık mı şık, grant tuvalet o düzgün günlerinden bu yana Abubakır yürüdü ve yürüdükçe derbederleşti… Şimdiki derbeder halinin fotoğrafları ise yürekleri burkmakta…
“Zaman içinde bir insan bu kadar mı talihsiz ve olumsuz değişime uğrar?..” sorusunun trajik vurgusu yüreğimi sızlatan insancıl acıdır…
(Zaruri not: Abubakır makamlarımız tarafından göz altına alınırken üzerinde 106 bin TL, pek çok paund, euro ve dolar vardı… Resmi durum bu… Gerçekçi olalım… Hiç kimse de benden daha merhametli olduğunu iddia etmesin sakın… Ben ilerisi için verilen bir emsalden kaygıyla söz ediyorum. Ki bazı hukukçulara göre Abubakır için çıkarılan emirname gerçekten bir “emsal hukuku” yaratıcı nitelikte)
Yorumlar kapalı.