YAĞMALANAN RUS DEĞERLERİ: Adeta kutsallaştırılan “uluslararası hukuk” bu olsa gerek!.. Avrupa Parlamentosu’nun yaptığına bakalım: Avrupa’da el konulan taşınır – taşınmaz Rus varlıklarından Ukrayna’ya 35 milyar avro kredi verilmesini onayladı… AB bir yandan, Rusya sınırları dışındaki Rus taşınır ve taşınmaz değerlerine el koyuyor, bir yandan da bu el koyduklarını Rusya ile savaşmakta olan o ülkeye peşkeş çekiyor…
Rus’un el konulan malı ve parası, kurşun, füze ve bomba olarak Ukrayna namlularından Rusya’ya yağıyor… Böylelikle batırılan, mahvedilen, iflasa itilen kaç Rus intihar etmiştir ve etmektedir… Ellerine geçirdikleri Rus oligarkları sıfırlıyorlar…
Rus mal varlıklarına karşı bu denli yağmacı ve peşkeşçi davranan bu AB, Kıbrıs’ta ise 1963’ten 1974’e 11 yıl süreyle yağmaladığı Türk mallarından zengin olan Kıbrıs Rum’una arka çıkıyor… 11 yıl süreyle ve hatta 1974’ten sonra da eline geçirdiği Türk mallarından doyumsuzca nemalanmalarını olağan sayarak, KKTC’deki Rum mallarına dair fırtınalar koparıyor..
Kıbrıs sorunu bir türlü çözülemiyor ise bunda işte bu acımasız ve ahlâksız çifte standartçılığın çirkin rolü çok büyük… AB kanatları altında kollananlar için, her türlü hukuksuzluk mubahtır ve geçerlidir…
***
BİZİM GÖZÜMÜZDEN GLAFKOS KLERİDES: Güney Kıbrıs’taki “Retail Zoom” anketinin sonuçlarına göre gelmiş geçmiş en dürüst Rum cumhurbaşkanı yüzde 52’lik oranla Glafkos Klerides…
Evet, o kadar dürüst idi ki; “ben sizin güvenliğinizi sağlayamam” gerekçesiyle, İngiliz askeri eskortuyla görevlerine giden Türk milletvekillerini Temsilciler Meclisi’nden kovmuştu!.. Siyaset tarihinde var mı böyle bir meclis başkanı ondan başka?..
Tutun ki, Rum halkının algıladığı gibi dürüsttü… O dürüstlüğü, dostu Rauf Denktaş ile oturduğu müzakere masalarından uzlaşma ile kalkabilmesine yetmedi yine de… Boyuna zamana oynamaktan da hiç vazgeçmedi… Zamana oynama uzmanıydı resmen, eşref saatin beklentisi içinde…
Denktaş’ın “yakmaktan vazgeçin ve hiç olmazsa şu Kaymaklı’yı göçmenlerimize iade edin” önerisine de “orayı savaşarak kanla aldık, molon lave” diyen ve “Molon Lave”nin de fanatik halkı arasında milliyetçi bir slogana dönüşmesine vesile olan Rum Cumhurbaşkanı’dır kendileri… Bizim için Klerides öyle bir tarihi faktör işte…
***
MALİYEMİZ VE RÜSTEM TATAR: Anısına düzenlenen o semineri izleyenler Rüstem Tatar hakkındaki yeni bilgilerle donanırken, onunla en uzun süre çalışan Onur Borman Kıbrıs Türk resmi maliyesinin özet bir tarihini de sundu… Halkımızın Enosis’çi Akritas Planı ile ortaklık devletinden kovulduğu dönemde, toplumsal ekonomimiz sıfırla çarpılmışken, işte o şartlarda bile ulaşılan başarılar, Borman’dan dinlendi… Gelir ve vergi kaynaklarının alabildiğine kısıtlandığı işte o dönemde bile toplumsal bütçenin yüzde 50’den fazlası toplanabilen vergilerden sağlanabiliyordu… Liyakat sahibi bürokratlar sayesinde, kayıt dışı ekonomi türünden ciddi bir kara deliğimiz yoktu… Rüstem Tatar’ın örgütleyici önderliğinde bunun nasıl başarıldığı, Onur Borman’ın konuşmasının ayrıntılarındaydı…
***
DUAYEN HARİCİYECİMİZ AYTUĞ PLÜMER’DEN: “Alman asıllı Anayasa Mahkemesi başkanı Forsthoff 1960 Kıbrıs anayasası ile ilgili olarak, ‘Dünyada hiç bir anayasa metni yüzde yüz ideal değildir. Her zaman sorunlar olabilir. Önemli olan tarafların iyi niyetle yaklaşıp bu sorunları çözmek için siyasi irade göstermesidir. Kıbrıs’ta da olması gereken budur’ mealinde bir beyanat vermişti.
Maalesef Kıbrıs’ta bu olmadı. Rum Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, Forsthoff başkanlığındaki Anayasa Mahkemesi’nin belediyeler konusunda verdiği kararı tanımadı. Fortsthoff’u ‘istenmeyen adam’ ilan etti. O da istifa edip adayı terk etmek zorunda kaldı.
Dolayısıyla Kıbrıs Türk tarafı da güçlü bir anayasal güvenceden, yani yargı güvencesinden mahrum bırakıldı. Anayasal hakları teker teker elinden alındı. Meclis genel kurulunda bütçe konusunda anlaşmazlıklar çıktı. Kıbrıs ordusu kurulamadı. 13 maddelik anayasa değişiklik önerileri empoze edilmeye çalışıldı. Kabul edilmeyince de Makarios ve etrafındaki eski EOKA’cılar silahlı eyleme geçtiler…”
Rumlarla ortak bir yönetimde mutlu ve sürdürülebilir bir federasyonu savunanların kulaklarını çınlatır mı, bu tarihi anekdotlar, pek bilemiyorum!..
Ahmet Tolgay
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.