
AÇAMIYORUM GÖZLERİMİ: Bizim Meclisi dinliyorum, gözlerim kapalı; / Ekim’in başı önce hafiften bir rüzgâr esiyor; / Esneyip yavaş yavaş gerneşiyor, 100 günlük tatilden sonra / Mebuslar, oldukları yerlerde… / Onlardan uzaklarda, çok uzaklarda, / Vatandaşların hiç durmayan çığlıkları; / Sağlık, pahalılık, asayişsizlik, canavarlaşan trafik, çevre, ve saire de ve saire, / Velhasıl her yere kaos yayılmakta ha bire; / Bizim bigâne Meclisi dinliyorum, gözlerim kapalı.
(Pardon, Orhan Veli; güzelim şiirinin canına okumuşsam!)
*
HUYSUZ VE GEÇİMSİZ KOMŞU: Güney Kıbrıs’taki Rum besiciler Kuzey’de üretilen hellimi kendilerine dert edindiler… “Hellim” ismini taşıyan Kuzey Kıbrıs peynirinin hellimle ilgisi olmadığını öne sürüp bu ürünün adının değiştirilmesi için “kampanya” nitelikli çaba başlattılar… Niyetlerinin kötülüğü şundan da belli olmaktadır ki, öngörülen standartta hellim üretimi için AB’nin KKTC’ye tahsis etmeyi uygun gördüğü birkaç milyonluk üretim desteğini de engelleme seferberliğindedirler… Bu konudaki sert etkinliklerini Rum Cumhurbaşkanlığı sarayına ve Temsilciler Meclisi’ne dek taşıdılar… Kıbrıs Türk üreticisinin hellim ihracatı yaptığı ülkelere dönük baskı ve algı operasyonlarıyla Türk ürünü hellimi boyuna kötülüyorlar…
İthalâtçıların tercihi ve damak zevki KKTC helliminden yana ise sana ne be, ey huysuz ve de geçimsiz komşu?..
Hadi gelin de güven duyun bu Rum komşuya bakalım!..
*
MACRON’UN ÇAĞRISI ÜZERİNE: Gündeme her girdiğinde bana Emanuella’yı çağrıştıran Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, “İsrail’e silah sevkiyatını durdurun” çağrısında bulundu… O bile insafa geldikten sonra… Yoksa tazıya kaç, tavşana tut ya da danışıklı bir dövüş oyununda mı o da, tıpkı ABD gibi?.. Baksanıza, ABD bir yandan İsrail’e boyuna silah ve para yardımı yaparken Beyaz Saray’dan da “Bu serkeş Netanyahu bizi dinlemiyor” açıklamaları geliyor…
E onlar da artık ne yapsınlar ki?.. Soykırıma karşı tepki yüklü halklarına ve dünya efkârına şirin görünmek zorundalar…
*
MERKEZİ CEZAEVİ DURUMLARI: KKTC Merkezi Cezaevi’nin aylık 12 Milyon TL yemek masrafı varmış!.. Ya mahkûm ve tutuklu odaklı diğer idame masrafları?.. O mekân sanki cezaevi değil de, konukevi!.. Hem de en büyük konukevi!.. O konukevinin çatısı altına girebilmek adına suç işleyenler de var… “6 dönüm bostan, yan gelip yat Osman” modundaki mahkûmlara iş ve üretim yaptırtılmayan ender cezaevlerinden biri de işte bu bizimkidir… Tabii ki talihsiz kader mahkûmlarını bu mini yorumumdan tenzih ederim…
*
ENDİŞEYE GEREK YOK!: Yunanistan’da, azalarak 11 milyonun da altına inen, üstelik de yaşlanan nüfus; ekonomi, sağlık, sosyal güvenlik ve emeklilik için sorun oluşturmaya başladı… Bu konuda Yunanistan’da kaygılanmalar ve yakınmalarla ilgili sıcak bir gündem oluştu…
Ne olacakmış halleri bu gidişle?!..
Boş versinler yahu!… Hiç vazgeçemedikleri o siesta ve taverna keyiflerini varsınlar sürdüre dursunlar… Nasıl olsa, Avrupa Birliği de, Amerika da her türlü ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılıyor… Ekmek elden, su gölden…
Yorumlar kapalı.